Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Bayram namazını her şehrin en büyük camiinde kılıyoruz!

Bayram namazını her şehrin en büyük camiinde kılıyoruz!

Namaz Gönüllüleri Platformu olarak, Ramazan Bayramı namazını İstanbul Sultanahmet camiinde 100 bin civarında kardeşimizle birlikte coşku ile eda edişimizin üzerinden iki ay geçti. Önümüzdeki Salı ise Kurban Bayramı! Bütün İstanbulluları yine Sultanahmet’te ve ayrıca Anadolu yakasında Ataşehir Mimar Sinan camiinde Bayram namazını daha kalabalık ve daha coşkulu şekilde edaya çağırıyoruz!

Diyanet İşleri Başkanımız muhterem Mehmet Görmez’in imzasıyla tüm Müftülüklere gönderilen genelge ile her şehrimizin en büyük camiinde kılınacak Bayram Namazlarına herkesi teşvik ediyoruz! 
Biliyoruz ki; yaşlısı genci, kadını erkeği, zengini fakiri ve bütün kesimleri ile Müslüman toplumlar, Ramazan ve Kurban Bayramına özel bir önem verir, her iki bayramı da sevinçle idrak ederler. Bu bayramlar ve Bayram namazları müminler için bir kucaklaşma, kardeşleşme, hediyeleşme vesilesidir.
“Allah size çok hayırlı iki gün verdi: Ramazan bayramı ve kurban bayramı”(Nesâî, Iydeyn 1; Ebû Davûd, Salât 245) buyuran Efendimiz, her iki bayramın da hep birlikte coşku ile idrak edilmesini emretti: “(Muteber) oruç, (hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. (Muteber) iftar, (hep beraber) ettiğiniz gündekidir. (Muteber) kurban (hep beraber) kurban kestiğiniz gündekidir.” (Tirmizî, Savm 11; Ebu Dâvud, Savm 5)
Bayram namazlarını coşku ile eda eden Müslümanlar; bu vesile ile aralarındaki kardeşlik, sevgi ve barış duygularını güçlendirir, hep birlikte “bir tek ümmet” (Ümmet-i Vahide) olmanın şuuruna ererler.
Ne yazık ki, İslâm âlemi bugün Ümmet-i Vahide özelliğini yitirmiş durumda. Kendi aralarında sürüp giden savaşlar bir türlü önlenememekte; barışı sağlayacak, birbirlerinin kanını akıtmaya engel olacak tedbirler alınamamakta ve bu hâl, emperyalist güçlerin müdahalelerine de davetiye çıkarmaktadır.
Oysa Rabbimiz, “Müminlerden iki grup çarpışırsa aralarını düzeltin...” (Hucurat 10) buyurmaktadır.
Müminler, hiç olmazsa, içinde bulunduğumuz Haram Aylarda aralarındaki savaşa ara verebilseler, Allah’ın rahmetine vesile olacak büyük bir adım atmış olurlar. Tevbe 36’daki ilahi buyruk çok açıktır:
“Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Dosdoğru Din işte budur. Artık o aylarda kendinize zulmetmeyin...”
Haram Aylar; Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb olup, bu aylarda savaş yapmak yasaktır. İslamiyet’ten önce yani Câhiliye devrinde Araplar haram aylarda savaş yapmazlar; özgürce gezerler, panayırlar kurarlar, düşüncelerini rahatça yayarlardı. İslamiyet bu yararlı uygulamayı aynen devam ettirdi. Rabbimiz: “Sana: ‘Haram olan ayda savaşın hükmü nedir’, diye soruyorlar. De ki: ‘O ayda savaş yapmak büyük günahtır’...” (Bakara 217) diyerek bu aylarda savaşmayı “büyük günah” saydı. Cahiliyede bile, Araplar arasında bu haram aylarda yapılan savaşa, yasak çiğnendiği için “Ficâr savaşı” denirdi. Efendimiz (s) yirmi yaşlarında iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında Ficâr Harbi yapılmıştı…
Günümüzde, Suriye ve Irak başta olmak üzere, birçok İslâm ülkesinde Cahiliye Araplarının “Ficar Harbi”ne taş çıkartan iç savaşlar, yıllardan beri, hem de haram aylara rağmen sürüp gitmektedir. 
Zilkade ayını bitirip Zilhicce’ye girdiğimiz şu günler, aynı zamanda Hacc günleridir. Zilhicce’nin 10. Günü ise Kurban Bayramı namazı kılınarak kurbanlar kesilecek ve dünyanın her yanında Müslümanlar “bayram”ı idrak edecekler. Ve ardarda gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem ayları “Haram aylar”…
İmdi, Müslümanların, şu haram aylara ve bayrama hürmeten, diğer zamanlarda da haram olan ama bu aylarda daha büyük günah olan kendi aralarındaki savaşlara derhal son vermeleri gerekmez mi? İslâm âlemi bunu başarabilirse, işte o zaman tüm dünyaya gerçek bir “barış modeli” sunabilir.
Şer güç odaklarının Müslümanlar arası etnik ve mezhebi savaşları ha bire kışkırttıkları şu günlerde, Müslüman âlimler, fikir adamları, yöneticiler ve bütün Müslümanlar, adı “barış” demek olan İslâm’ın “Barış İklimini” kendi coğrafyalarından başlayarak tüm dünyaya hâkim kılmakla yükümlüdürler.
İnanıyoruz ki, Peygamberimizin (s) kadın-erkek, genç-yaşlı bütün Müslümanları Mescid-i Nebi’nin dışında geniş bir alan olan Namazgâh(Musallâ)’da toplayarak kıldırdığı coşkulu Bayram namazlarının o “birleştirici” ve “barışçı” ruhunu günümüze taşır ve bayram sevincini millet ve ümmet olarak hep birlikte yaşarsak; Allah Azze ve Celle bize tevhid ve vahdet şuurunu yeniden nasip edecektir. İşte o zaman Müslümanlar yeniden tarih sahnesine dönecek ve işte o zaman hayallerimiz gerçek olacaktır!..
Biz, işte bu mülahazalarla, bütün Müslümanları, Bayram namazlarını, bulundukları şehrin en büyük camiinde (İstanbul’da Sultanahmet ve Mimar Sinan) coşkulu kalabalıklar halinde kılmaya çağırıyoruz. 
Diyanet’in tüm il ve ilçe Müftülüklerine gönderdiği genelge çerçevesinde, her ilimizde coşkulu Bayram Namazları için hazırlıklar sürüyor. Biz Namaz Gönüllüleri Platformu olarak, bütün duyarlı kişi ve kurumları, halkı en büyük camiye yönlendirerek Müftülüklerimize yardımcı olmaya davet ediyoruz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi