Serdar Arseven

Serdar Arseven

Balyoz Mahkûmu “eski” paşalar için büyük fırsat!..

Balyoz Mahkûmu “eski” paşalar için büyük fırsat!..

SAVSAP’ın o zamanki “şeysi”, “Bu işin Yargıtay’ı da var, o zaman göreceksiniz neler olacak!” yollu laflar ediyordu.

Geldik mi şimdi o noktaya!
Yargıtay son sözü söyledi…
Muhayyerkürdî şarkı nasıldı:
 “Nasıl olsa oyun bitti!..”

Örgüt mü örgüt, cunta mı cunta!..

Dünkü Yeni Akit’te yer aldı; Balyozcular bu kardeşinizin de aralarında bulunduğu (kahir ekseriyeti Akit’ten) bazı yazarları kodese tıkacakmışlar…
Başarabilseymişler.

Diyor ki adamları; “Darbe oldu mu ki suçlu ilan ediliyorlar?!” 
Hadi ya; darbe yapabilirlerse ne alâ, yapamazlarsa iş becerilemediğinden sorumlu olmayacaklar!..

Darbe yapabilselermiş biz içeride...
Yapamadıkları için onlar!..

Hey gidi yıllar…
Sözde ulusalcıların dalga dalga milletin üzerine geldiği o gergin yıllar boyunca, atanmış hükümetler eliyle yapılanlara karşı çıkmakmış suçumuz!..

Ne davalar, ne mahkeme kararları, ne tehditler, baskınlar, envai çeşit baskı…
O zamanlar, “ara dönem” takımından “Bizi bu kadar sıkıştırmayın!” yollu ne yaklaşımlar, ne teklifler oldu da…
Satmadık!..

Ne yaptık yıllar boyunca?..
“Bizim taraftaki”lere dikleşmeden dik durmalarını tavsiye ettik sürekli olarak.
Öne çıktık ve en önde milletimizin haklarını savunmaya çalıştık.
Gönlümüz rahattı ama hayat konforumuz sıfırdı.
Birileri, sağcısıyla solcusuyla o günlerde de “rant peşindeydi.”
Biz ise gece gündüz millet hakkının peşinde…
Ailemizi bile unutmuş halde!.
• 
Ne yaptık da sözde “Ulusalcılar” bizi içeri atmaya kast eyledi?..
Malûm:
Tanklarımızın, hem de yenisini almaktan yüz kat pahalıya gelecek bedellerle Siyonistlere tamir ettirilmesine karşı çıktık!..
“Yerli Savunma Sanayii”ni savunduk!..
Kısırlaştırma kampanyalarına cephe aldık!..
Mezhepçilere tepki koyduk!..
Irkçılara set olduk!..
Binlerce vatansever TSK mensubunun çok sevdikleri yuvalarından “yargısız infaz” yoluyla atılmasına tepki gösterdik!..
Ordu’dan yargısız infaz yoluyla atılan gariplerin, sivil hayatta da takibe alınmalarına, iş bulmalarının bile yasaklanmasından dolayı açlık ve sefalete mahkûm edilmelerine tepki gösterdik!..
Ülke kaynaklarının tekelci sermaye gruplarına, kartel medyasına peşkeş çekilmesine sert çıktık!..
Bugünün “mahkûm e. paşalarına” o günlerde, “Milletin değerlerine karşı çıkarsanız, üniformasını taşıdığınız Ordumuz’a zarar verirsiniz!” diye seslendik!..
“Tuttuğunuz yol yol değil, birgün rütbeleriniz gider!” dedik!..
“Bu kartelcilere güven olmaz, tıpkı Doğan Paşa’ya yaptıkları gibi emekliliğinizde etek giydirirler!” dedik!..
Vesaire, vesaire, vesaire…

Nice yıllar geçti; AK Parti iktidara geldi…
Bu süreçte de, doğruya doğru yanlışa yanlış…

Sahip çıkman gerektiği zaman da sahip çıkacaksın, şahsi hesaplara girmeden.
Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında milletimiz hedef alınmaktaysa, sahip çıkma vaktidir..
Sana kim sahip çıkmış, kim çıkmamış, kim en güçlü dönemlerde kime itibar etmiş, kime etmemiş bu hesaplar yapılmaz…
Haklı olan kimse ona destek verilir…
Milletin hakkı sonuna kadar savunulur!..

Gördüğümüz gibi, mevkilerin makamların hiç önemi yok.
Dün ben bir onbaşı idim.
Bugün “onbaşı bile olamayanların” yıldızları, o günlerde gözleri kamaştırırdı.
Onbaşılıktan önce ve sonra hep gazetecilik yaptım; yıllar yılı “non akredite gazeteci” sınıfında yer aldım.
Makam mevki hiç takmadım; çantamda teybim, fotoğraf makinem, elimde not defterim, ooooh!..

Yukarıdaki de aşağıdaki de…
Merhum Necip Fazıl Üstadımızın ifade buyurdukları gibi;
“Öleceğiz Ne Çare!..”

Umulur ki, eski paşalar içerdeyken tefekkür ederler.
Ölüm üzerine, hesap üzerine…
Biz de hesap vereceğiz, onlar da…
İçerdeki de toprak, dışarıdaki de!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi