Latif Erdoğan

Latif Erdoğan

Mursi ve cesaret

Mursi ve cesaret

Bediüzzaman Hazretleri: İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam bütün kainata meydan okuyabilir, buyurur. Muhammed Mursi, bu sözün şekillenmiş bir yankısıdır. Çıkarıldığı mahkemedeki her sözü, her tavrı ve tavizsiz dik duruşu iman kaynaklı cesaretin göstergesidir; öyle de değerlendirilmelidir.

Cesaret, metafizik ürperti. Hayatı çok yönlü dengeleyen kriterler bütünü. Mahiyetimizdeki yetenekleri birbiriyle tanış kılan vibrasyon. Pasif, edilgin potansiyel mevcudu etkin, aktif varlığa dönüştüren itici kuvvet. Zorluklara direnen zorlu yanımız.

Cesaret, kutsal değerlerin korunmasını üslenebilecek en güvenilir yedi emin. Gaye ve maksada ulaşmayı sabit ideale dönüştüren manyetik merkez. Kararlarımızı, atılımlarımızı, açılımlarımızı ve her türlü aksiyon ve hamlelerimizi besleyen bengisu. Olmazı olduran, imkansızı mümkün kılan ilahi kudrete perdesiz, gölgesiz ayna..

Cesaret, düz mantığı aşkın mantık yapan, fevkaladeyi sıradanlaştıran paradoksal gizemli güç. Hissedilen, görülen, sezilen, varlık veya yokluğu bilinen hatta şekil alan, maddeye bürünen, soyuttan çok somuta yakın içsel fenomen, müşahhastan el almış harici vaka.

Cesaret, insiyaki furyaya aklı selimle gelen itidal. Hakkı ihlal endişesinin dengelediği gözü karalık. Korkuyu bilen, derinlemesine hisseden, lakin ona yenik düşmeyen, aksine onu teslim alan, mağlup eden irade seferberliği. Kahramanlık ahlakının en önemli disiplini. Fedakarlığı çağrıştıran bütün mana ve kavramların soy kütüğü..

Şehit, vatan, millet, din ve mukaddesat uğruna seve seve canını verip ölümsüzleşendir.. İmanı ona yol göstermiş, daha ilk adımda ruhunu saran cennet kokusu bütün varlığını kuşatmış ve diğer var olmaların hepsi gözünden ve gönlünden silinivermiştir. Şehit hasretinin nağmesini dinlerken ne kadar mutludur, davete icabetiyle ne kadar heyecanlı ve huzurludur. İmanının yanında onu teşyi eden, yola vuran hiç şüphesiz bir de cesaretidir.
Büyük devrimlerin, inkılapların, reformların, “rönesans”ların, tecdit ve yeniliklerin mimarları, önlerindeki anakronik setleri aşmaya,bütün engelleri geçmeye karar verdiklerinde düşüncelerinin cazibesi yanında karşı koyamayacakları bir başka cazibenin de onlara sürekli eşlik ettiğini itiraf etmek zorundadırlar. Bu cazibe, cesaretten başkası değildir.

Bilgi ve üstün zeka ürünü bütün icat ve keşiflerin arka planında her halde ve mutlaka hummalı çalışma ve gayretler ölçüsünde onlara destek olan bir cesaretin mevcudiyetinden söz etmek gereklidir. Her başarı, büyük ölçüde, cesaretin eseridir.

Sorumluluk cesaret ister. Aile fertlerinden başlayarak ülke ve milletlerin birbirlerine karşı sorumluluklarına kadar uzayan çizgide yer alan her seviyedeki sorumluluk, caydırıcı negatif uyarıcılar karşısında sürekli kendisini ikna edecek telkine ihtiyaç duyar. Sorumluluğun bahtına bu telkini yaparak onu bahtiyar kılacak ancak cesarettir.

Yerleri yoktur. Cesareti sıradan gözü peklikten ayıran da bu özelliğidir.

Vicdanın ilahi ve semavi sedası önce cesarette yankılanır. Bu yankıyı dile getirebilen kişi hakkın davetçisi konumuna yükselir. Batıla karşı hakkı, zulme karşı adaleti savunur. Ve bu sayede haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olma talihsizliğinden kurtulur.

Cesaretin karşıtı korkaklık. Salt korkaklık hayatı zehir, insanı esir eden illet. Korunması gereken değerlere karşı hassasiyetimizi zinde tutmak için verilmiş bu duygu, cesaretle yüzleşemediği sürece sadece sarkıklığa, ödlekliğe ve sünepeliğe sebep. Bireysel bazda da, toplumsal çapta da hep yıkım hep afet. Peygamberimiz Efendimizin: “Allah’ım, korkaklıktan sana sığınırım” yakarışı ne hikmetli dua..

Cesaret, sadakadır. Sahip olunan değerlerin bütününden verilmiş, ölçüye, endazeye gelmez infaktır. Bazen küçücük cesaretin nice belaları defetmesi ondan. Tersine durum da aksinden.

Başta Muhammed Mursi ve yargılanan arkadaşları olmak üzere, Müslüman Kardeşlerin teker teker her bir ferdi cesarete ait yüzlerce örnek sergileyerek şimdiden tarihin abide şahsiyetleri arasına girdiler. Az şey kaybettiler; fakat çok çok fazlasını kazandılar.

Yazımızı, yine Bediüzzaman Hazretlerinin bir sözüyle noktalayalım:

“Her kim hayat-ı faniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, manen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bakiyeye ciddi müteveccih ise, saadet-i dareyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da; dünyasını, cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Latif Erdoğan Arşivi