Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Yahudilere dua, Müslüman’a beddua!

Yahudilere dua, Müslüman’a beddua!

Yahudilere dua, Müslüman’a beddua!  Belam mı olmaya kastediyorsun Gülen Hoca?

Hoşgörü, diyalog hikâye oldu…

Hoca’nın kimyası bozuldu.

Artık Fethullah Gülen, ağzını bedduayla, lanetle açar oldu.

Bir şey söyleyince de kızıyor Fan-kafalılar, beddua değil, duadır bu diye…

İnsan Fan-kafalı olunca, bedduayı bile dua görürmüş demek ki böyle!

Neyse…

Soruyorum size…

Fethullah Gülen, İsrail’e karşı hiç “yuvaları yıkılsın” diye beddua etti mi? Etmedi…

ABD’deki Yahudi lobilerine, “Allah birliklerini bozsun” diye ah etti mi? Etmedi…

AIPAC örgütü, “çoluklarıyla, çocuklarıyla yere batsın” diye beddua etti mi? Etmedi…

Vergi kaçıran TÜSİAD’cı patronlara “Allah evlerine ateşler salsın” dedi mi? Demedi…

Gezi İşgalcileri’ne “Allah önlerini kessin” dedi mi? Demedi…

Kılıçdaroğlu’na, “Allah duygularını sinesinde bıraksın” diye beddua etti mi? Etmedi…

“Allah CHP’nin bir şey olmasına imkân vermesin” dedi mi? Demedi…

“Sarıgül’e, çoluğuyla çocuğuyla yere batsın” dedi mi? Demedi…

Ne dedi peki?

“Oğlum gibisin” dedi. Bağrına bastı. Evladı gibi destekledi.

Papa’nın elini öpen Gülenistler, Müslümanlara “hadi lanetleşelim” dedi.

Yahudi Lobileriyle kol kola girerek millet iradesine karşı çirkin bir düşmanlığa girişti.

Cüppe altından fuhuş isnad etti.

Fuhuş istihbaratları gittiği ilk adresti.

Milletten burs istedi. Zaman’a, Sızıntı’ya zorla abone etti.

Himmet adı altında, zenginlerden belgesiz-makbuzsuz para temin etti.

Kısacası; Harun iken milletin hayır paralarıyla Karun olundu.

Karun olunca ilk iş, Müslümanlardan topladığı helal paralarla banka kurdu.

Müslümanlar dışında herkesle ittifak kurdu.

ABD’deki Yahudi lobileri kalk deyince kalktı, otur deyince oturdu.

İsrail’le arası açılan iktidara düşman oldu.

Bu bana A’raf Suresi’nde sözü edilen Belam-ı hatırlattı. Kim bu Belam peki?

İçinde bulunduğumuz fırtınalı süreci çok andıran bir hikâye olduğu için bunu sizinle de paylaşacağım.

Bildiğiniz gibi Belam-ı Baura, Musa (a.s) zamanında yaşamıştı. İsm-i Azam’ı bildiği için, duaları kabul oluyordu. Kalabalık bir cemaati olan, âlim, ibadet ehli bir insandı.

Derken, bulunduğu şehrin valisi, Hz. Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için dua etmesini istedi. Öldürmekle tehdit etti.

Nihayet Belam-ı Baura, hem can korkusu hem de halkın verdiği rüşvete aldanarak, Musa (a.s)’a beddua etti.

Bu sözleri işiten Belka şehri ahalisi; “Ey Bel’am! Ne yapıyorsun? Onlara dua ederken, neden bize beddua ediyorsun!” dediler.

Sonrasında, Belam-ı Baura’nın dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Vaktiyle ilim irfan sahibi ve binlerce cemaati olan Belam, menfaat uğruna Müminlerden yüz çevirdiği için Allah tarafından cezalandırıldı.

Onun son hali Kuran’ı Kerim’de, “dilini sarkıtıp soluma” ile benzeştirilir. Araf Suresi: (175-176)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi