Serdar Demirel

Serdar Demirel

‘Hocaefendi sonrası’ demiştim, yanılmışım

‘Hocaefendi sonrası’ demiştim, yanılmışım

Son birkaç yıldır yakın dostlarımla paylaştığım Cemaat’e dair bir öngörüm vardı. Asla gerçekleşmesini istemediğim ve Cemaat’in olmaması için önlem alması gerektiğini düşündüğüm bir öngörüydü bu.  

Cemaat üzerinde ve üzerinden büyük komploların tertip edileceğini varsayıyordum. Cemaat’in gerek Türkiye’de gerekse dünyanın dört bir köşesinde yapmış olduğu faaliyetleri küresel istihbarat örgütlerinin bilmemesine imkân yok. Özellikle de Türkiye’ye yönelik bir strateji veya güçlü bir operasyon geliştireceklerse eğer, Cemaat faktörünü görmezden gelmezler, gelemezler diyordum. 

Öngörüm kısaca şuydu:

Cemaat dışarıya karşı son derece esnek ve liberal içeride ise bunun tam aksine katı bir disipline sahip devasa bir organizasyondur. Her şey kontrol altındadır. Bu yapı içerisinde tartışmasız ve dengi olmayan tek lider ise Fethullah Gülen Hoca’dır.

Fethullah Hoca klasik İslâmî ilimlerde, modern düşüncede, sanatta derinliği olan karizması yüksek bir lider. Yaşama tarzıyla da Cemaat içinde mutlak rol model. Bu da onu Cemaat içi hiyerarşide lâyüs’el makamına yükseltmiştir. 

Ancak Cemaat içerisinde Fethullah Hoca derinliğinde bir ikinci şahsın olmaması büyük bir risk teşkil ediyor. Hareketin üzerine kurulduğu kişiler Hoca’nın yetiştirdiği talebeler. Aralarında iyi aydınlar, ilahiyatçılar var ama onların hiçbirisi onun derinliğine ve karizmasına paralel düşmez. Bunlar birbirlerine yakın seviyelerde akranlardan oluşur.  

Bu yüzden Hoca sonrası Cemaat mensuplarının üzerinde ittifak edecekleri Cemaat’i bir arada tutacak düzeyde bir kişi bulunmuyor. Bunun da akranlar arasında liderlik rekabeti doğurması kaçınılmaz olacaktır.

Küresel ve belki de bölgesel istihbarat örgütlerinin Cemaat’e sızmış olma ihtimali gözardı edilemez. Uluslararası küresel güçlerin kirli siyasetine, onlara hizmet eden küresel istihbarat örgütlerinin faaliyet sahalarına ve çalışma tarzlarına bakarak, ‘Hoca sonrası bu Cemaat üzerinden büyük oyunlar planlanabilir’ diyordum. Cemaati bölmeye ve bölünen parçalar üzerinde nüfuz paylaşımına gidebilirler, nüfuz ettikleri kesimler üzerinden de operasyonlar yapabilirler endişem vardı.

Böylece Cemaat’in büyük emeklerle gerçekleştirdiği hizmetler aksayacak, belki de dağılma sürecine girecekti. Cemaat’in şimdiden Hoca sonrası için tedbirler alması gerektiğini dillendiriyordum. Burada da en büyük görevin Hoca’ya düştüğünü vurguluyordum.

Fakülte yıllarında istihbarat faaliyetlerini anlatan birçok kitap okumuştum. Meselâ Peter Hopkirk’in “On Secret Service East of Constantinople” (İstanbul’un Doğusunda Gizli Servis Üzerine) kitabı. Bu tarz kitaplar bu tür faaliyetlerin küresel istihbarat örgütlerinin öncelikli görevleri olduğunu anlatır.  

Ancak yukarıda anlattığım öngörümde bir yerde yanıldığımı itiraf etmeliyim. O da Cemaat üzerinden yapılacak operasyonların Fethullah Hoca sonrası gerçekleşebileceğini düşünüyordum. Zira o hayattayken Cemaat içi mutlak otoritesine yaslanarak bu tarz operasyonlara geçit vermez diyordum.  

Şimdi Cemaat Hükümet’le, Hükümet’in arkasındaki bütün cemaat ve STK’larla karşı karşıya. Burada benim izah edemediğim husus; Hoca hayattayken Cemaat üzerinden yürütülen böylesine yıkıcı bir operasyona niye engel olmadığıdır.  

Yapılan operasyonun sadece Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik olduğunu düşünmüyorum ben. Evvelemirde hedef o. Ancak bu operasyon Cemaat’i de bitirmeye ayarlı. Bakınız, dindarların kahir ekseriyetinin Hoca’ya sunduğu neredeyse sonsuz bir kredi vardı bu ülkede. Hem Hoca hem de Cemaat bu krediyi hızla tüketme yolundalar.  

Kaybeden ise aslında Türkiye. Kaybeden aslında bütün Müslüman dünya. Acaba birilerinin umrunda mı bu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
Serdar Demirel Arşivi