Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Vatandaşın Gördüğünü Başbakan Niçin Göremez?

Vatandaşın Gördüğünü Başbakan Niçin Göremez?

Önce bir kıssadan hisse.

Abbasi halifesi Harun Reşid zamanında, Bermekî sülalesi çok güçlenir ve vezaret makamına kadar yükselir. Bir gün, Halife ve veziri Yahya Bermekî bahçede dolaşırken kendisi de mezkur sülaleden olan bir bahçıvan, halife ile vezir arasında geçen bir hadiseye tanık olur. Derhal, kadıya giderek ( bir rivayet de halifeye gider) kendisinin Bermekî sülalesi ile bir alakası olmadığına dair senet ister.

Bu istek, o günler için çok tuhaf kaçar. Zira, herkesin Bermekîler'e yakın olmak istediği bir dönemde, sülaleden olan birisinin alakayı kesmek istemesi normal değildir. Neticede bahçıvan, istediği senedi alır.

Gün gelir Harun Reşid, tüm Bermekîler'i cezalandırır. Yalnız, bu bahçıvan hariç.
Peki, bahçıvanın, bu kararı almasına sebeb nedir? Halife, bir ağacın meyvesinden yemek ister. Ancak, meyve dalı uzanınca yetişemeyecek kadar yukarıdadır. Vezir, halifenin omuzuna basmak için izin ister. Halife kabul ederek eğilir. Vezir de omuzuna basarak meyveyi koparır. İşte bu manzara bahçıvanı dehşete düşürür. Vezirin bu halini, hayra alamet görmez.

Şimdi, o günlerden bu günlere gelelim. Hükûmet-cemaat kavgasında, şu soruyu sormak istiyorum. Aşağıda, halkın arasında sıradan bir insan, cemaatin durumunu görebiliyor da Başbakan ve kurmayları neden göremiyor? 1994 yerel seçimlerinde , sonraki genel seçimde kime oy verdiklerini bile bile bu cemaate güvenmek niye? Ne diyor şair,
Pek rengine aldanma felek eski felekdir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönekdir
Hadi güvendiniz, niye bu kadar ikramda bulundunuz? Biz buradan bakınca, "Bunlar haddini aşıyor. Bu gidiş, gidiş değil." derken siz nasıl fark etmediniz?

Bu sorulara kafa yorarken yeni okuduğum bir romanda cevabını buldum. "Aklı, siyasetle kirlenmek" diye bir ifadeye rastladım. Maalesef siyaset, aklı, fikri, muhakemeyi esir alıyor.
Evet, aklı siyasetle kirlenmeyen sıradan bir insan, çok sıradan bir hadise karşısında, ihanetle ilgili hükmünü verebilir. Ama, bir politikacı veya yönetici, ihanete uğramadan veremez.

Yukarıda anlattığım hadisenin biraz tahlilini yapalım. İzni olduğu halde halifenin omuzuna basmak neden felaketin işaretidir?

Hani bir söz vardır," İslam'ın şartı altı olsa altıncısı haddini bilmek olurdu." diye. Vezirin, izin alarak bile olsa halifenin omuzuna basması, haddini aşan bir davranış. Vezaret ile hilafet makamı arasındaki sınırın yok olmaya başladığının işareti. Böyle bir durumda emre itaatsizlik, ihanet, isyan vs. hepsi muhtemeldir.
Osmancık dizisinde Şeyh Edebalı, elini öpmek isteyen Osman Bey'e elini vermeyerek şöyle diyordu:
"Kimsenin elini öpme. Han büyüğü Allah'dır." Biraz düşünürseniz aynı kapıya çıkar. Yani, "Hiç kimsenin elini öperek tepene çıkarma."
Bugün omuzunuza basan, yarın tepenize çıkar.
Sadece cemaat meselesine değil, Erdoğan Bayraktar'ın "Ben istifa ediyorsam Başbakan'da etsin" cümlesine de bu açıdan bakmanızı tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
34 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi