Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Romantik Târihçiler

Romantik Târihçiler

Bu yazıyı okumadan evvel, Mehmet Doğan’ın, “Konya’da Târihi Konuşmak” başlıklı yazısını okursanız merâmımı daha iyi anlarsınız. Özellikle, büyük romancılarımızın, resmî târih dayatmasına bir itiraz olarak târihî romana yöneldikleri kısmı çok mühim.

Edebiyatçıların, gerçeği aramak, (veya kendi gerçeğini anlatmak) gibi bir derdi var. Peki, akademisyen târihçiler, niçin târihî roman yazmaya yöneliyorlar? 

Son yıllarda, târihçilerin akademisyenlikten bürokrasiye atlama merâkını, ibretle seyrediyoruz. Sâdece akademisyenlik adına değil, başına atandıkları kurum ve çalışanları adına da tâlihsizlik. Çünkü, tıpkı edebiyat gibi yöneticilik de bir sanat. Bilimsel çalışma ile kazandıkları unvânın yönetici olmak için yeterli olduğunu zanneden akademisyenler, bürokraside tutunabilmek için içlerindeki sanatkârı(!) salıveriyorlar. Gerçek, kimin umurunda? Muhayyile her şeydir. Başa çıkamadıkları kurguları, gerçek kabul ederek vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlar.

Konya’da yapılan Târihî Roman ve Romanda Târih Sempozyumu’nda, yazdığı roman hakkında konuşan bir târih doçentine, şöyle bir soru sordum:

“Târihçiler, doçentlik döneminden sonra niçin roman yazmaya yöneliyorlar? Edebiyat, bir sanat. Târih ise bir bilim. İkisinin metodu ayrı. Birisinde, bilimsel çalışma yapılıyor. Tek bir harf veya rakam yanlışını affetmiyor. Oysa roman, kurgu. Bugün, özgürce üreten bir sanatçıyı, bilimsel bir çalışmaya mecbûr etseniz dayanamaz; kafayı sıyırır. Oysa, târihî romana (ve dizilere) kolay geçiş yapan târihçiler var. Bu bir özgürlük ihtiyacı mı?...”

Bunun çelişkili bir hâl olduğunu da söyledim. Hattâ, şizofrenik bir vak’a olma ihtimâlinden bahsettim. Bu, benim fikrim elbette. Uyduruk kaydırık dizilere danışman olan ve bu dizilerin târih öğrenmeye teşvik ettiğini savunan târihçilere şâhit oldukça, bu fikrim daha da pekişiyor. (Ben bilim adamı değilim ama, târih sayfasında, kazârâ, Hürrem Sultan’ın iki sene vâlide sultan olduğunu yazdığımı fark edince uykum kaçtı. Bir sonraki sayfada, özür diledim.)

Sorum, kurallara başkaldıran, duygu ve muhayyileyi öne alan romantizmin ortaya çıkışı ile de alâkalı elbette. Sanatla uğraşmak, bir ihtiyaçtır. Nitekim, akademik çalışmalardan bunaldığı zaman, resim yapan hocalar var.

Roman da bir sanat ve her insanın, roman yazma hürriyeti var. Kimseye, “Niye roman yazıyorsun?” diye sormak haddim değil. Ama, bir romancı, romanını, akademisyen kimliği ile tanıtırsa bu soruyu sorma hakkım olduğuna inanıyorum. Tıpkı, akademisyen kimliği ile yöneticilik yapmaya kalkanlara, “Niçin bürokrasi?” diye sorma hakkım olduğu gibi.

Akademik romancının (yoksa romantik akademisyen mi demeliyim?), fikrime itiraz ettiği ve katıldığı noktalar oldu. Doçentlikten sonra kendilerini özgür hissettiklerini falan söyledi. 

Bu konu, orada bitti sandım. Akşam, bir konuşmaya, kulak misâfiri oldum. Mezkûr târihçi, facebook’da, bu konudan bahsederek adımı vermeden, “Ne işiniz var romanla? Gidin sınıfta ders verin.” dediğimi söylemiş. Yanlış hatırlamıyorsam cinsiyetimi yazmayı da ihmâl etmemiş.

Yaklaşık iki sene kadar, Ankara Türk Ocağı’nın, “Kuşlukta Yazarlar” kitap eleştiri topluluğunda bulundum. Çok romancı tanıdım. Eleştirileri, büyük bir tevâzu ile karşılayanlar olduğu gibi tahammül edemeyip “Siz kimsiniz de beni eleştiriyorsunuz?” diyenler de oluyordu. Bu yüzden, tepkilere şerbetliyim.

Ancak, mezkûr hocanın ağzımdan çıkmayan sözleri facebook’da yazması, alışkın olduğum bir cevap tarzı değil. 

Hay Allah râzı olsun hocam! Mum yakıp iddiâma mesnet arasam bile böylesini bulamazdım.

Facebook’la işim olmadığı için buradan cevap vereyim hocam. Bir akademisyene, facebook’da dedikodu etmeyi yakıştıramadım ama, muhayyilenizin ve kurgu gücünüzün ne kadar kuvvetli olduğu husûsunda etkilendim doğrusu. Farkındaysanız, ben sizden, sâdece, “târih doçenti” diye bahsettim. Siz ise cinsiyetimle târif etmişsiniz beni. Pes doğrusu…

Roman yazmaya devam hocam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerime Yıldız Arşivi