Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Müslüman kimliğiyle vatandaş kimliğinin çatışması (1)

Müslüman kimliğiyle vatandaş kimliğinin çatışması (1)

Müslüman kendi kimliğiyle bilinir. Kimlik, âidiyet merkezli bir tanımdır. Kimlik “ben şuyum ya da değilim” demek muhtariyetini gerektirir. Kimlik kişilikten farklıdır. Kişilik, kişinin dışarıdan algılanması, kimlik ise, kendi kendisini hür iradesiyle tanımlamasıdır. Allah’a kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerîm, Müslümana kimliğini ibraz etmeyi öğretiyor. “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve: ‘Şüphesiz ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet Sûresi/ 33) Bu ayetten açıkça anlıyoruz ki; dünyada en önemli meselemiz, Müslüman olmak ve Müslümanlardan olmayı başarmamızdır. İnsanları, Allah’a kulluk ve ibadete, Allah yoluna davet eden, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olan, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyen: ‘Ben de İslâm’ı yaşayan Müslümanlardan biriyim’ diyen, sorumluluk şuuruyla görevini yerine getiren kimseler, Müslüman kimliklerinin şuurunda olan kimselerdir.

Müslüman kimliği, Müslümanın besmele çekemeyeceği işleri yapmamasını, ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde ahkâm-ı İslâm ile mukayyed kalmasını gerektirir. “Ben de Müslümanım” diyen bir kimsenin ahkâm-ı İslâm’ı bırakıp başkalarının kanunlarıyla kendini mukayyet görmesine Müslüman kimliği müsaade etmez. Ama Osmanlı döneminde “Kanun-i Esasi”, Cumhuriyet döneminde ise anayasa kavramıyla kitlelere “Vatandaş kimliği” dayatılmıştır. Müslim ve Gayr-i Müslim ayrımının yasaklanmasıyla adeta Müslümanların toprağında gâvura gâvur demek suç sayılmıştır. Müslüman Kavanin-i Kur’an  (Kur’an kanunları) dan mı sorumludur yoksa Anayasa’da yer alan yasalardan mı sorumludur? Vatandaş kimliğine göre; Müslüman Allah’ın kanunlarından değil, anayasadaki yazılı yasalardan sorumludur. Müslüman kimliğine göre ise Müslüman Allah’ın mülkünde kul kaynaklı anayasalardan değil, Allah’ın kitabından sorumludur. Müslüman olmak, Müslüman kalmak ve Müslümanca yaşamak için direnmek, Müslüman kimliğine sahip olmanın gereğidir. Müslüman kimliği aslidir, Vatandaş kimliği arızidir. Vatandaş kimliği Fransız İnkılâb-ı Kebiri’ni kıble edinenlerin bir dayatmasıdır. 

Müslüman dinine göre yaşar. Müslümanın dini İslâm ne diyorsa doğru odur. Müslüman dininin dediği doğruyu yapar. Ama Vatandaş kimliği buna karşıdır. “İslâm ne diyorsa doğru odur” demez. Aksine Vatandaş kimliği; “Batı ne diyorsa doğru odur”, “Atalarımız ne yapmışsa kutsal odur”, “Parlamenterlerimiz neyi kanunlaştırıyorlarsa Kur’an’a muhalif olsa bile doğru odur” diyor. Dikkat edilirse Müslüman kimliği ile Vatandaş kimliği arasında amansız bir çatışma vardır.

Tanzimat Fermanı doğrultusunda hareket edenler, Türkiye’de harf devrimini yapmakla biz Müslümanların hafızasını sıfırladılar. Dinimizde olmayan, dinimize uymayan değerleri dipçiklerin zoruyla, kanunların gücüyle bize kabul ettirdiler. Batı’yı kıble edinmiş kimseler için harf devrimi bir zaruret haline gelmişti. Çünkü kurdukları rejim ile Türkiye halkı ters orantılıydı. Türkiye halkı Müslüman bir halktı. Müslüman halk, İslâm’dan gayrisiyle idare olunamaz. Müslümanları İslâm’dan gayrisiyle idare etmeye kalkışanlar olsa bile Müslümanlar bunu kabul edemezler. Dolayısıyla ortada “Halkı olmayan bir rejim” ve “Rejimi olmayan bir halk” var. Bundan kurtulmanın çarelerinden birisi, Müslümanları hafıza kaybına uğratmaktır. Müslümanları hafıza kaybına uğratmak için zamanı geçirmeden Harf devrimini yaptılar. “Kültür Soykırımı”nı gerçekleştirdiler. Arapça ve Osmanlıca kitapları önce yasakladılar sonra toplatıp yaktılar. Yeni kurdukları Lâ dini rejime uygun insan tipi inşa etmeye çalıştılar. İşleri çok zordu. İnsanları inandıklarının hilafına bir hayatı yaşamaya zorlayarak hazırlıyorlardı. Küfrîlik, Keyfîlik ve Cebrilik kaçınılmazdı. Nitekim Müslüman kimliğinin yerine geçirilen Vatandaş kimliği, Müslümanlar için küfrîliğin, cebrîliğin ve keyfîliğin  ifadesi oldu. Müslüman olarak insanlığımızı ve Müslümanlığımızı hesaba katmayan hiçbir yasa ve anayasa bizi bağlamaz. Bizi insanlığımızdan ve Müslümanlığımızdan eden bir anayasa, kim hazırlamış olursa olsun bizim anayasamız olamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi