Ahmet Varol

Ahmet Varol

Irak’ta Tansiyonun Yükselişi

Irak’ta Tansiyonun Yükselişi

Irak’ta, işgal güçlerinin tamamen çekilmesine rağmen güven ve istikrar hiçbir zaman sağlanamadı. Bunun en önemli sebebi uluslararası emperyalizmin oradan askerini çekse de elini çekmemiş olmasıdır. Siyasi kontrolü sürdürmede kullandığı kadronun izlediği siyaset ve sergilediği tavır ise ülke bütünlüğü değil belli bir kesimin üstünlük sağlaması ideali üzerine oturtulmuş. Bu ideal ise aslında birtakım çıkar hesaplarıyla bağlantılı. Bu hesaplarını oturtmada bir taraftar kitle kazanabilmek için belli bir dinî unsuru arkalarına alarak yola çıkmaları gerekiyordu. Böylece karşılarında duranlara sürekli “bakın bizimle uğraşır, üzerimize gelir ve siyasetimizi ilkesel açıdan reddederseniz bu bir mezhep kavgasına dönüşebilir” mesajı vermeye çalıştılar. Oysa birilerinin bölgedeki çıkar hesaplarını oturtmada izlediği siyasetin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla bir şantaj aracı olarak kullanmak istediği “mezhep kavgası” oyununda karşı karşıya getirmeye çalıştığı kitleler asırlarca bir arada yaşamış, böyle bir şantajın aracı olmamışlardı. 

Uluslararası emperyalizmin ve onunla işbirliği içindeki bölgesel güçlerin çıkar hesapları doğrultusunda Irak’ı yeniden şekillendirmeye çalışan bu yönetim, izlediği politikada arkasında durmasını istediği unsurun tam desteğini kazanabilmek için kadrolaşmada da tercihlerini sürekli ondan yana kullandı. Böyle bir tercih hem bu kitlenin hâkim güç haline getirilmesini hem de taassuba varan tarafgir tutum içine girmeye yöneltilmesi suretiyle istismar edilmesini sağlıyordu. 

Bu siyaset, dışlanan kitlenin geniş çaplı kitlesel muhalefetinin yanı sıra bazı kontrolsüz tepkileri tetiklediği gibi provokatif eylemlere zemin oluşturan şartların da devam etmesine, hiç ortadan kalkmamasına neden oldu. Provokatif eylemlere en çok kimlerin ihtiyaç duyduğu hakkında hüküm vermek zordur. Ama bu eylemlerin, özellikle tarafgirlik psikolojisinin daha etkili olmasında önemli rol oynadığı inkâr edilemez. Muhalif güçlerin derli toplu olmaması, dağınık bir yapıya sahip olması ve aynı zamanda dışlanan kitlenin önemli bir kesiminin kontrolü ele geçirmeye çalışan kadronun baskıcı uygulamaları karşısında ülkeyi tamamen terke zorlanması sebebiyle nüfûs dengesinin bu kadro lehine değişmiş olması yüzünden katılaşan tarafgirliğin de onun işine yaradığı söylenebilir. 

Arkasında duran bölgesel ve uluslararası güçlerin de desteğiyle uygulamaya geçirdiği sinsi politikadan ve ona dayalı kadrolaşmanın getirdiği denge değişikliklerinden yeni hesapları için yararlanmaya çalışan Nuri el-Maliki’nin tam anlamıyla bir diktatörlük özentisi içine girdiği görüldü. Artık izlediği siyasetin ve yürüttüğü kadrolaşmanın önünde hiçbir engelin kalmamasını istiyordu. 

Maliki’nin bu siyasetine daha önce de geniş çaplı tepkiler olduğu biliniyor. Önceki tepkilerin yatıştırılması ve eylemlerin durmasının sağlanması için bazı tehdit ve baskıların yanı sıra birtakım pazarlıklara da başvuruldu. Eylemlerin yatışmasını sağlayan da tehditlerden ziyade pazarlıklar ve ülke halkının önemli bir kesimini ikinci sınıf durumuna iten siyasette değişiklik olacağı ümidi veren vaatler oldu. Ama  bizim tahminimize göre Suriye’deki gidişatın da bunda önemli bir payı olmuştur. Eğer ki Suriye’de Baas gediği aşılabilseydi Irak halkının Nuri el-Maliki’nin izlediği siyasete karşı tavrı daha cesaretli olabilir ve daha hızlı bir şekilde yayılabilirdi. 

Son günlerde Felluce ve el-Enbar bölgesinde tansiyonun yeniden yükselmesinin sebebi de aslında Maliki’nin mezhep ayrımcılığı temeline dayalı kadrolaşmadan güç alan politikayla ülkede yeni bir dikta rejimini hâkim kılma konusundaki tutumundan vazgeçmemesine bir tepkidir. Olayların içinde aşiretlerin veya birtakım radikal grupların olması muharrik etkeni görmezlikten gelmeyi haklı kılmaz. 

Maliki iktidarının korunması için ABD ve İran’ın aynı anda verdiği destek ve askerî yardım teklifleri onun bir “ortak adam” olduğu gerçeğini bir kez daha açığa çıkardı. Siyasi iktidara yardımın ve kitlesel eylemleri “terör” olarak nitelendirmek suretiyle bu eylemleri bastırmada başvurulacak uygulamaların önünü açma çabalarıyla Rusya’nın da onlara destek vermesi Suriye’deki Baas rejimini ayakta tutma konusunda olduğu gibi Irak’ta da çıkar hesaplarının örtüştüğünü gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Varol Arşivi