Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Şeytanla Köşe Kapmaca Oynamayı Bırakın Da İşinizi Yapın...

Şeytanla Köşe Kapmaca Oynamayı Bırakın Da İşinizi Yapın...

Eskiden iki ülkenin ordusu bir meydanda savaşır ve kim galip gelirse oturulur teslimin şartları konuşulurmuş. Malazgirt Meydan muharebesi, Çaldıran meydan muharebesi, Mohaç...

Şimdi savaşlarda mahiyet değiştirdi. Casusluk. Her şey birbirine karıştı. Artık büyük ülkelerin, sömürgecilerin kendilerine has kuralları var. Bir kere sömüreceksin ama adına sömürge demeyeceksin. İktidarları sen belirleyeceksin ama orada özgür seçimler yapıldığı hissini vereceksin. Sana hizmet edebilecek tıynette adamları taa üniversite yıllarında işaretleyecek ve adım adım uygun yerlere getireceksin. Bu arada birtakım think-thank kuruluşları ile de orada yaşayan insanların ruhlarının filmini çekecesin. Zira o ülkenin en iyi fotoğrafını o ülkenin insanı ele verir. Paradan kaçınmayacaksın, kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyeceksin ki sana midesinden bağlı insanlar bulabilesin. Böylece sana casusluk yapacak adamların olacak ve görünüşte adlarına da casus değil, siyasetçi öğretim üyesi, gazeteci, hukukçu, televizyoncu filan gibi de elbiseler giydireceksin. Bu arada o ülkelerin subaylarını banko hizmetkâr yapabilmek için 1-2 yıl ülkende mesleki gelişim adı altında maaş vererek yemliyeceksin. Ondan sonra sömür Allah sömür... 1 koy 1000 al... O ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri senindir artık. Gözünü açanlara da her 10 yılda bir darbe yaptırır, kafalarını kırarsın, partilerine de uygun bir  suç isnat ederek kapatma davası açar, seslerini soluklarını kesersin. Hatta ibret-i alem için kimisini mahkemelerde yargılatır, astırırsın, ya da Özal gibileri de zehirletirsin. Sonra gelsin sıradaki. Erbakan mı? Cumhuriyet elden gidiyor vaveylasını koparır, Suudi Amerika’daki şeriatçılara da alkış tutarsın. Önemli olan petro-dolarların sizin kasanıza akmasıdır. Sonra geçmişten siyasi dersler çıkaran Erdoğan gelir, önce seninle iyi geçinir, stratejik ortaktır, ama bir bakarsınız size “One minute” çekivermiş. Bu defa yeni taktikler denersin, kaleyi içten fethetmek için O’nun canını, malını, namusunu emanet ettiği insanları kullanırsın. Ya bana hizmet edersiniz, “ya da yurtdışındaki okullarınızı unutun” restini çekersiniz.

Bütün bunları yüreğimden kan damlayarak yazıyorum. Savaş, meydan muharebesi, tüm hızıyla sürüyor, ama artık Çaldıran’da değil, miting alanlarında, Meclis’te, evlerde, Taksim Gezi parkında!

Televizyonu açıyorum, kurşun yağmuru, hatta havan mermisi geliyor bana. Kimden, Samanyolu, Mehtap, Bugün TV, CNN Türk. Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, CNN Türk’te Ankara Günlüğü programının konuğu. Karşısında 3 kişi, Hande Fırat, Hüseyin Yayman, Utku Çakırözer, Çelik’e Suriye’ye MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) kontrolünde giden TIR’larda bulunan silah ve cephane hakkında sorular soruyorlar. Siz zannedersiniz ki Tel-Aviv Televizyonu’nda 3 İsrailli programcı soru soruyor, aman Allah’ım... Kim bunlar. Sordukları sorulara bakınca haykırıyorum:

-  Yahu bunlar Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya silah kaçıran Özbekler Tekkesi ve Fenerbahçe yöneticilerini de muaheze ederlerdi, bu ne küstahlık.

Konukların da gerçekten Çelik gibi bir irade var. Programı terk edip çıkmıyor, sabırla soruları cevaplandırıyor. Bakıyorum CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’na, o da aynı telden çalıyor. Gerçekten bu adam Cumhuriyeti kuran partinin başında mı, şaşırıyorum. Üstelik meydanlarda hiç de ağzına yakışmayan sözler sarf ediyor. Hak geldi, batıl oldu” mealinde sözler söylüyor. Adam kendisini hak, AK-PARTİ’yi batıl görüyor... Öylesine aciz bir duruma düşmüş ki hazret, Mustafa Sarıgül gibi yolsuzlukla suçlanıp, CHP’den atılan bir adamı, İstanbul adayı Erbakan’ın yeğenini de Fatih’ten aday yaparak partisini bataklıktan kurtarmaya çalışıyor, çaresizliğin böylesine ancak şaşırır insan. MHP Genel Bşakanı Devlet Bahçeli’ye gelince o ayrı bir fasıl. Bakınız ne cevherler dökülüyor ağzından:

- Türkiye’nin bütün Omo’larını, Persillerini, Tursillerini Haliç’e döküp, sizi orada yıkayacağız. Ancak temizlenirsiniz.

Sayın Bahçeli, siz o Haliç’e o  deterjanları dökün, sonra 9 kaseti çıkan 9 üst düzey yöneticinizi orada yıkayın, yıkayın ve aklayın, paklayın.

Ezcümle Türkiye’deki muhalefet partilerinin yöneticileri, şeytanla köşe kapmaca oynamayı bırakır ve milli konularda iktidarın yanında saf tutarsanız, uzun vadede kazanan hem ülkeniz olur, hem siz olursunuz. Aksi halde ise Erdoğan ve AK-PARTİ her seçimde % 50 bandında oy alır, ülkeyi yönetir, siz de sürekli nal toplarsınız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi