Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Sayın Baykal, ya istifa edin, ya da istifade edin!

Sayın Baykal, ya istifa edin, ya da istifade edin!

29 Ocak 2005, Deniz Baykal CHP Genel Başkanı. Daha kendisine devir-teslim için kumpas kurulmamış. CHP kurultayını yapıyor. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de rakibi olarak sahneye çıkıyor. Salonda Sarıgül’ün paralı askerleri yerlerini almışlar. Baykal’ı devirmek için eller tetikte. O gün Deniz Baykal manifesto niteliğinde bir konuşma yapıyor. Hakkında yolsuzluk iddiası bulunan bir CHP’li belediye başkanı ya da belediye meclisi, olmadı il genel meclisi üyesinin partinin manevi şahsiyetine sığınmadan hemen istifa etmesini ve yargı önünde aklandıktan sonra tekrar görevine dönmesini istiyor ve ekliyor: “Hiç kimsenin kendi pisliğini bu partiye bulaştırmaya hakkı yoktur.”

Ardından sıra İçişleri Bakanlığı tarafından hakkında yolsuzluk soruşturması açılan CHP’li Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e geliyor. Deniz Baykal, medyaya da intikal eden bu soruşturmadaki suçlamaları ve delilleri ciddi bulduğunu söyleyerek konuşmasını sürdürüyor. Hem de rüşvetin belgelerini de açıklayarak. Baykal’ın konuşması sık sık Sarıgül’ün paralı askerleri tarafından “Savcı Baykal” sloganları ile kesiliyor. Baykal ise dimdik ayaktadır. “Ben yolsuzluklara karşı savcı da olurum, polis de, komiser de!”

Baykal, zaten konuşmasının başında CHP ve sosyal demokratların düştüğü aciz durumu anlatırken, bunun en büyük müsebbibinin İSKİ skandalı ile Türkiye’ye verilen rüşvet görüntüsü olduğunun da altını çizmişti. O yüzden akçeli konularda her zamankinden daha bir hassas davranıyor. Şimdi Deniz Baykal’ın o kongrede yaptığı konuşmadan can alıcı bazı noktaları okuyalım. Burada satır aralarında çok önemli bir ayrıntıyı da veriyor Baykal “CHP’ye karşı bir haçlı saldırısı var!” Buyrun:

“CHP’de İSKİ skandalına benzer bir skandal olmayacaktır, olamayacaktır. Bir gün, bir Ağustos gününde bizim elimize şu dergi geçiyor. Derginin başlığı şu; Emniyetin Şişli Dosyası, Mustafa Sarıgül raporunu açıklıyor. Hangi gökdelenden ne kadar rüşvet alındı diyor. Okuyunca gördük ki burada anlatılan bir gazetecinin kendi çalışmasıyla ortaya koyduğu rapor değildir, özel bir rapor değildir. Bu nedir? Dergi, İstanbul Emniyetinin raporunu ele geçirmiş, İstanbul Emniyetinin hazırladığı raporu ele geçirmiş. O rapor valiliğe gitmiş. Valilik o raporu İçişleri Bakanlığı’na göndermiş, İçişleri Bakanlığı müfettiş tayin etmiş. Müfettiş incelemiş bir rapor tanzim etmiş. Burada anlatılan İçişleri Bakanlığı müfettişinin hazırladığı rapor. Bu rapor neyi anlatıyor? Bu rapor diyor ki; seçimlerden önce Şişli Belediyesinin bir başkan yardımcısının ayağına silahla ateş edilerek saldırılmış. Bu emniyete intikal edince Emniyet demiş ki bu usulü biz biliriz bacağına ateş açmanın ne anlama geldiğini biz biliriz demiş. Kim? Organize suçlar dairesi emniyetin bu mafya hesaplaşmasıdır demiş.Bu mafya hesaplaşmasını biz izlemeye almalıyız demiş ve adliyeye gitmiş ve mahkemeden karar istemiş,mahkeme bunlara telefon dinleme izni vermiş.

...................

Şimdi orada nelerin yaşandığıyla ilgili iddiaları ortaya koyacağım. Belge diyor ki; burada bir rüşvet yumağı oluşmuştur, bir rüşvet şebekesi oluşmuştur. Bunu İçişleri Bakanlığı müfettişleri inceliyor. İçişleri Bakanlığı müfettişi Emniyetteki bilgileri değerlendiriyor.Emniyette ne gibi bilgiler var? Yargı kararıyla telefon dinlemede elde edilen rüşvet itirafları var. Bunları tesbit edince Emniyet ilgili kişileri gözaltına alıyor,ilgili kişilerin ifadesine başvuruyor.Hepsi elimizdeki raporda. Taner Baykara adında bir kişinin ifadesi var. Taner Baykara, Şişli Belediye Başkanının yakını. Telefonda söylediklerini yanında avukatı bulunduğu halde kabul ediyor,ifade ediyor imzalıyor. Burada anlattığı olay şudur; İstanbul daki binalardan birisinde 6 ya da 7 kat kaçak inşaat yapılmış. Bu inşaatın sahibi bu işi meşrulaştırmak istiyor. Bunun için de belediye başkanına ulaşmak istiyor. Ulaşmak amacıyla bu Taner Baykara adındaki kişiyi buluyor. O da iş sahibine diyor ki gel ben seni başkanla görüştürürüm. Başkana götürüyor,randevu alıyor başkandan,başkanla buluşuyor. İş sahibi konusunu anlatıyor, bizim 6 kat fazlamıza inşaat ruhsatı lazım ne yapacağız,yardımcı olun diyor. Başkan, başkan yardımcısı Osman Arslan bu işle ilgileniyor diyor. Ve başkan yardımcısına gönderiyor. İş sahibi başkan yardımcısına gidiyor. Osman Arslan bu iş sahibiyle konuşuyor ve diyor ki; arkadaşlar bu işler parasız olmaz diyor. Hepsi burada. Bu işler parasız olmaz diyor. 300 bin dolara anlaşıyorlar.300 bin doları verin işinizi halledelim diyorlar. Ve oradan ayrılıyor iş sahibi. Bir süre sonra bu iş sahibi aracılık yapan kişiyle tekrar temas kuruyor.Ve ona diyor ki; para hazır ne yapacağız? Bunun üzerine aracı kişi yani Taner Baykara başkana telefon açıyor. Başkan o sıra yurtdışında.Telefonla konuşuyorlar.Başkan diyor ki; parayı al falan kişiye ver diyor. Osman Arslan’a ver diyor. Aracı kişi… önünde parayı verecek kişiyle buluşuyor. Ve orada parayı alıyor,250 bin dolar olarak alıyor. 250 bin doları da götürüyor sayın başkanın verin dediği kişiye veriyor. Bakın bu 250 bin doların alındığına ve verildiğine dair imza karşılığında hazırlanan belge burada. 250 bin doları aldım diyen burada, verdim diyen burada. Bu para trafiğini emniyet tespit ediyor.Telefonda tespit ediyor, hakim yanında verilen ifadede tespit ediyor. Şu imzalı belgelerde tespit ediyor. Ve bunu İçişleri Bakanlığı müfettişinin önüne koyuyorlar. Müfettiş bunu inceliyor,müfettiş inceliyor bunu. Ve sonra diyor ki; para trafiği tamam 250 bin dolar alınmış ama bu rüşvet suçunu oluşturmuyor diyor. Rüşvet suçunu oluşturmuyor çünkü para karşılığında belediyenin verdiği bir belge yok diyor. Bir yapı kullanım izin belgesi verilmemiş diyor. Ortada böyle bir belge yok diyor. O belge olmadığı için bu para trafiğine ben rüşvet diyemem diyor,İçişleri Bakanlığı müfettişi. Bunun üzerine partimizde 3 değerli hukukçumuzu görevlendirdik,şu işin aslını bir incele dedik. Böyle bir olay var mı yok mu değerlendirin dedik. Arkadaşlarımız incelediler 57 sayfalık şu raporla geldiler. Bu raporda pek çok kuruluşla ilgili çok ciddi saptamalar var. 2,5 aydır bu rapor ortada. Bu raporun içinde gerçek dışı bir cümle bulabilmek için hukukçu orduları, hukuk profesörleri, danışmanlar 2,5 aydır çalışıyor. Bir tek cümlesini yalanlayamadılar şu raporun, bir tek cümlesini. Arkadaşlarımız gittiler dediler ki; İçişleri Bakanlığı müfettişi bulamamış yapı kullanım izin belgesini. Çok arıyorlarsa işte o aranan yapı kullanım izin belgesi biz verelim dediler de bu ruhsatı, bu yapı kullanım izin belgesini koyuverdiler ortaya. İşte burada. Yani İçişleri Bakanlığı müfettişinin yok dediği ruhsat şimdi bulunmuştur,2,5 aydır ortada. Kısa bir süre önce bu Osman Arslan İçişleri Bakanlığının yeni müfettişi tarafından ,yeni müfettişi tarafından işten uzaklaştırıldı tahkikakın selameti için, soruşturmanın selameti için. Türkiye de hukukun zerresi işliyorsa bu iddiaların sonuna kadar takip edilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması kaçınılmazdır.

.................

Bir an için düşünün Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir belediye başkanının, dikkat edin genel başkanının demiyorum, milletvekilinin demiyorum, bir üst düzey parti yöneticisinin demiyorum, genel başkanının demiyorum, bir belediye başkanının böyle bir olaya bulaşmasını biz taşıyabilir miyiz? Şimdi sesin giderek daha az çıkmaya başlıyor. Burada çok ciddi bir olay var.Bu ciddi olayı biz taşıyamayız. Bu ciddi olayın hesabı verilmelidir. Hesabını verinceye kadar da sorumluların CHP ile ilişkileri kesilmelidir. Kendileri kesmezlerse parti bu ilişkiyi kesmelidir. Bu gerçekleri gördükten sonra yüksek disiplin kuruluna bu dosyayı gönderdik. Dedik ki bakın ortada böyle bir manzara var. Çok açık  kabul edilemez CHP ye yakışmayan bir yolsuzluk iddiası var. Bu iddia karşısında ilgili kişi susuyor. 2,5 aydır ağzını açıp tek kelime söylemedi. Bize partiyi nasıl iktidara getireceğini anlatıyor. Sen bırak partiyi iktidara getirmeyi de dön arkandaki şu dosyaların hesabını bir ver. Şimdi tek kelime çıkmıyor, tek kelime açıklama yok, izahat yok, sükut var, sükut, sükut. Yani sükut bir anlamda ikrar var ikrar. Kabul var. Değerli arkadaşlarım, ne olacak? Yarın başka dosyalar çıkarsa ne yapacağız? Daha bir sürü iddia var ortada, onlar dökülürse ne olacak? Sen taşırsın belki, benim param var etrafıma bir koruma ağı yarattım, ben herkesi ayarlarım… Kardeşim o paranla sen kimi ayarlarsın bilmiyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi’ni ayarlayamazsın, ayarlayamazsın.

................

21 Aralık günü yüksek disiplin kurulunun …Benim sözlerimin cevabı bu değil, buraya geldiğinde cevabını verirsin. Otur oturduğun yere otur, otur. 21 Aralık günü yüksek disiplin kurulu üyesi sayın Ergün Aydoğan beni ziyarete geliyor, büyük üzüntü içinde. Elleri titriyor. Çok rahatsız. Söze nasıl gireceğini bilemiyor. Bana titreyen bir sesle dedi ki; sayın genel başkanım çok acı bir olay yaşadım. Çok büyük bir üzüntü içindeyim. Ne yapacağımı bilemiyorum. Bunu size anlatmayı düşündüm. Dedi ki; ben Balıkesir de iş yerimde otururken bir gün iki yüksek disiplin kurulu üyesi Cafer Dursun ile Engin Baba bana ziyarete geldiler dedi. İş yerimde onları ağırladım, oturduk konuştuk. Bana arkadaşlar yüksek disiplin kurulunun önündeki bu Mustafa Sarıgül dosyasıyla ilgili açıklamalar yaptılar. Ben onlara dedim ki; valla ben dosyayı incelerim ona göre hüküm veririm. Sohbete devam ettik. Akşam onları iş yerimden aldım yemeğe götürdüm. Birlikte yemek yedik, geç saatte yemekten çıktık. Ve onları Balıkesir de kaldıkları otele götürdüm. Otelde onları bıraktım arabama dönerken işte o arkadaş bana dedi ki sana bir hediye getirdik, bunu lütfen kabul et, bu hediyeyi sana veriyoruz dedi. Bir poşetin içinde bir kutu. Ben de dedim ki herhalde gelirken yolda şeker, lokum ya da İzmit’ten geldilerse pişmaniye almışlardır ve zahmet etmişsiniz eksik olmayın, teşekkür ederim dedim ve paketi aldım arabamın arkasına koydum diyor.Kim diyor? Ergün Aydoğan diyor. Bakın orda. Ve arkadaşlarla vedalaştım, İvrindi’ye gittim. İvrindi’de arabayı park ettim, poşeti aldım yukarıya çıktım. Soyundum, dökündüm yatmak üzereyken şu poşeti bir açayım dedim. Açtım içinde bir kutu. Kutuyu bir açtım içi para dolu. İçi para dolu. Duydunuz mu? Ergün Aydoğan dedi ki bunu görünce tepem attı. Tepemdem aşağıya kaynar sular boşandı. Arkadaşlar benden farklı düşünüyor, benimle onu konuşuyor olabilir ama bu para nerden çıktı? Eşimi uyandırdım diyor ve onunla üzüntülerimi paylaştım, sabah olur olmaz onları bıraktığım otele telefon açtım. Ve dedim ki arkadaşlar nedir bu paket burada. Çok üzüldüm. Bunun ne anlamı var? Bana dediler ki diyor arkadaşımız; ya biz arkadaşız bizim aramızda böyle şeyler olur, bunu ne mesele yapıyorsun, biz sana verdik uzatma artık o senin artık aldırma dediler diyor. Ben böyle bir şeyi hiç kabul edemem kesinlikle bu mümkün değildir. Büyük üzüntü içindeyim derhal gelin bunu benden alın dedim diyor. Arkadaşlar geldiler, kendilerine alın dedim almak istemediler, ısrar ettim kendilerine paketi verdim ve gönderdim diyor. 2 yüksek disiplin kurulu üyesi ellerinde para dolu torba ile bir başka yüksek disiplin kurulu üyesine gidecekler ve ona artık sen gereğini yapıver diyecekler. Bunu alıver diyecekler o da alıverecek. Ama şaşırmışlar, şaşırmışlar. Bundan önce kim bilir kaç defa bu yöntemleri kullanmışlarsa belki de ilk kez karşılarında böyle bir şeyi kabul edemem diyen bir Cumhuriyet Halk Partiliyi bulmuşlar. Şaşırmışlar. Şimdi bana söyleyin değerli arkadaşlarım. Yüksek disiplin kurulunun bir üyesinin görüşünü etkilemek için ona rüşvet veren insan mı Cumhuriyet Halk Partilidir? Bunu reddeden kabul etmeyen öbür arkadışımız mı Cumhuriyet Halk Partilidir? Hangisinin Cumhuriyet Halk Partisi olacağız, hangisinin?”

Sayın Baykal, bu konuşmayı yapan kişinin temizliğinden, dürüstlüğünden zerrece kuşku duyulamaz. Ama o adam, bu suçlamaların muhatabı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldığında hâlâ o partide duruyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir, yani burnu pis kokulara alışmış demektir. Ya istifa edin, tarihe geçin ya da bu yapıdan siz de istifade edin! Değilse hâlâ orada olmanızı nasıl açıklayacaksınız? Başınız dik olarak sokakta dolaşabilecek CHP’lilerin yüzüne bakabilecek misiniz? Daha da önemlisi aynada kendi yüzünüze bakabilecek misiniz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi