Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Cemaatcik büyüyünce cemaat olacak!

Cemaatcik büyüyünce cemaat olacak!

Merhum Said Nursi ölçüyü doğru koymuştu: “Asıl mesele pozitivizm çağında imanı kurtarmak!”

Cumhuriyet devrinde ortaya çıkan “Nur cemaati” böyle bir zemin üzerinde yürüdü. Büyük hizmetler yaptı. 

Başta Bediüzzaman olmak üzere, bütün önde gelen isimleri ve müntesipleri ciddi haksızlıklara, baskılara, zulümlere maruz kaldı. 

Destekledikleri siyasi hareketlerin iktidarında bile rahat ettirilmediler. Cemaatten başka cemaatler veya bir kalemkeşin ifadesiyle camialar türedi. Şimdi Türkiye’nin gündem mevzularından biri camia...

Cumhuriyet İslâmı baskı altında tuttu. Bunun Lozan’da verilen söz veya taahhüt üzerine olduğu söylenir. Dünya hükümranlarına göre, müslüman kalarak modern dönemde istiklâlini korumak mümkün olamazmış. Öyleyse, onlara müslümanlıkla alâkamızı kestiğimizi gösterelim!

Bunu bir çok şekilde gösterdik. 

Hilafeti kaldırdık!

İslâmın öğretim kurumlarını, medreseleri kapattık. 

İslâmın terbiye kurumlarını, tekkeleri seddettik!

Kılık kıyafetimizi tamamiyle onlara benzettik!

Bin küsur yıllık elifbemizi değiştirdik!

Tarihimizi İslâmdan yalıttık. Müslüman devletlerin tarihini ıskalayıp, İslâm öncesi Türklerin tarihini baş tacı ettik. 

Din öğretimini, Kur’an öğretimini külliyen yasakladık. 

Dememiş miydi bir zamanlar İngilizlerin başbakanı: “Bunların elinden Kur’an’ı alamazsak, kesin çözüm sağlayamayız.” 

Şimdiki nesillere masal gibi geliyor: Camide elif cüzü bulunduğu için imamın tutuklanması! Hapsedilmesi!

İşte böyle bir zamanda cemaat “cemaat” oldu. 

Türkiye berzahlardan geçti, din öğretimi olağanlaştı. Dindarlık takibat konusu olmaktan çıkarıldı. Bu arızalı dönemde ortaya çıkan yapılar, Cumhuriyetin iddialarına karşılık iddialı bir dindarlık ürettiler. Dinde iddia olmaz. Dosdoğru mümin olmak gerekir. 

İşe bakın ki, kendini dinî topluluk veya cemaat olarak gören yapılar başı sonu gelmez iddialar içinde. Bir kere her biri ticarete, kâra, kazanca yönelmiş. Her biri bir holding! Büyük paralar, büyük kaynaklar kullanılıyor. Ticaretle elde edilemeyen, salma ile sağlanıyor. 

Bu cemaatlerin önde gelenleri, asıl işlerini bırakmışlar, dünyaya ekonomik, siyasî nizamat vermeye çalışıyorlar. 

Bunlardan birinin “mesaj”ına bakmak yeter. Efendi hazretleri ilahiyat/islâm enstitüsü mezunu... Biri hayli “dini” eser kaleme almış. Tasavvuf ekolünden. Kendini Abdülkadir Geylani’ye nisbet ediyor... Biyografisine göre, Bakü Devlet Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. O zaman bir ayağı Bakü’de olmalı. Diğer ayağı Trabzon’da...

Maaşallah!

Fakat son zamanlarda “dünyayı kurtaracak iktisatçı” olarak lanse ediliyor. 

Hiçbir dinî ekolün öncüsü dünyayı kurtarmayı öne alamaz! İnsanı kurtarmak, imanı kurtarmak... Ahireti mamur etmek. Ancak bunu yapmak için dünya ile ilgilenmek. 

“Baş” yazısında bilhassa iktisat terimleri kullanmaya özen gösteriyor. Bu özenin onun adına yazanlar tarafından gösterildiği de tahmin edilebilir!

“Senyorajı devreye sokmak” zorundaymışız!

Baş üstüne muhterem!

“O da ne ki?”, denilebilir. 

Kısa açıklaması, Merkez Bankası’nın para basma hakkı!

Türkiye’de Merkez Bankası bu hakkı kullanıyor zaten. Muhteremin kastettiği, karşılıksız para basmak! Şöyle bir bir türkü mü vardı ne?

Bas bas paraları karşılıksız!

Dünyaya bir daha mı geleceğiz akılsız!

İlahi hocam!

*

E Âsım senin işin gücün yok mu? İşte aldın başına belâyı! Şimdi iftiralar, tehditler gırla gidecek. Bunlar da kendi çapında bir “cemaat”, yayın organları filan var. Yalan, dolan, iftira serbest. Atatürkçülük zırhını da kuşanmışlar ki, gücün yetmez!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi