Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Ah şehzadem, vah şehzadem!

Ah şehzadem, vah şehzadem!

 

Gördünüz mü tarih tahrifçisi dizinin başımıza açtığı işi?

Dizinin şehzadenin katledildiği bölümünü seyredenlerin bir kısmı maktul şehzadenin Bursa Muradiye’deki türbesine hücum etmiş...

Kimi Osmanlı hanedanından olan tanıdıklarına teessüflerini bildirmiş. (Ben teessüfe çevirdim, daha ağır.)

Kimi de Kanuni’nin tahttan indirilmesini talep etmiş!

Neyse ki, Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesini yıkmaya kalkışan çıkmamış henüz!

Bu anakronizm midir sadece?

Bugünü dünle, dünü bugünle karıştırmak...

Çağ yanılmasına düşmek...

Demek ki bu dizi, gerçek niyetine izleniyor. Hatta yarın, padişah rolünü oynayan artiste saldıranlar da çıkabilir.

Ey ahali! Bu bir dizidir. Gerçekle alâkası yoktur!

Gerçeğimsi unsurlar vardır elbette. Fakat bu gerçeğimsilik, diziyi gerçekci yapmaz. Bugün çekilen bu dizi, bugünün zihninin ürünüdür. Tarih gibi görünse de, bugünün insanına, bugünün mantığı ile yaklaşmaktadır.

Fakat tarih tamamen farklı bir düzlemdedir...

Sultan Mustafa’nın katledilmesi zamanında da üzüntü meydana getirmiştir. Şairler bu üzüntülerini belirten şiirler yazmışlardır. En meşhuru, Taşlıcalı Yahya mersiyesidir.

Medet medet yıkıldı bu dünyanın bir yanı

Ecel celalileri aldı Mustafa hanı

mısralarıyla başlayan şiir zamanında çok ilgi çekmiş, yeniçeriler ve halk bu şiire büyük rağbet göstermişlerdir. Her yerde okunmuş, seslendirilmiştir. Elbette, bu durumda Taşlıcalı Yahya’nın cezalandırılması beklenir. Fakat her ne sebeple olursa olsun, Süleyman Han şairin cezalandırılması yönünde bir tavır ortaya koymamıştır.

Bunu padişahın oğlunu katletmek zorunda kalmasından duyduğu üzüntüye yoranlar vardır.

Gerçekten padişah, oğlunun düşmanla işbirliği içinde olduğuna inandırılmıştır. İran’la ilişkilerin kötü zamanında Şehzade Mustafa’nın böyle bir kuşku altında bulunması önemlidir. Bu mümkün müydü? Yani, şehzade İran’la işbirliği yapabilir miydi?

Küçük kardeşi Bayezid’in akıbeti bizi tereddüte sevk ediyor. Çünkü o, İran şahına iltica etmiştir!

Saltanat hırsı nice devletleri yerle bir etmiştir. Eski Türk töresine göre ülke bütün hanedana aittir. Bu yüzden, hanedanın erkek mensupları bulundukları yerde hükmederler. Bağlı oldukları bir hanlar hanı bulunabilir. Ama bazıları, onu da takmayıp kendini hükümranlığını ilan edebilir. Türk tarihi bunun çok sayılı örnekleri ile doludur. Birçok devlet bu sebeple kısa sürede tarih sahnesinden silinmiştir.

Osmanlılar bunu “kardeş katli”ne cevaz vererek aşmaya çalışmışlardır. Kendisine hükümdarlık nasib olan, nizam-ı alem için kardeşlerini katledebilir.

Osmanlı devletinin yükselme devrinde bu belli ölçüde uygulanmıştır. Daha sonra en büyük hanedan mensubunun hükümdar olması prensibi kabul edilmiş, bu sefer de diğer hanedan mensuplarının hapis hayatı başlamıştır!

Velhasıl devlet olmak zordur. Olduktan sonra onu sürdürmek de zordur. Eğer merhamet gösterirsen, fitne ateşini körükleyebilirsin. Sadece iki tarafın askerleri değil, halk kitleleri de bundan zarar görür. Nizam-ı alem bozulur!

Velhasıl tarihin gerçeklerini bugünün aklı fikri ile anlamak zor.

Peki Taşlıcalı’ya hiçbir şey olmadı mı?

Rüstem Paşa tekrar sadarete gelince onu sürgüne göndermiş. Sürgün ama, maaşlı bir sürgün. Rivayete göre, Tamaşvar’a veya Zivornik’e gönderilmiş.

Üstüne üstlük, Kanuni’nin Temeşvar seferinde ona bir kaside yazmış ve takdim etmiş!

Çok mu tuhaf?

Şehzade Mustafa Mersiyesi’nin son beytini okursanız çok tuhaf olmadığını görürsünüz:

İlahi cennet-i firdevs ona durağ olsun/Nizam-ı âlem olan padişah sağ olsun!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi