Bilal Şahan

Bilal Şahan

Fıkra

Fıkra

İnternet Yasası onaylandığına göre artık dikkat etmek lazım. “Klavyeye yanlışlıkla basmışım”, “ aslında öyle demek istememiştim” mazereti yok. Öyle on parmak yazı yazmak katiyyen tavsiye edilmez. Bütün  yazı yanlışlıklarının!!! anası bu zaten.
Yeni döneme geçiş olsun, kanunu zihnimize iyice yerleştirmek için süre kazanayım istedim. Malum, gündemi geriden takip ediyorum.

Bir büyüğümün gönderdiği, zamanlaması ve içeriği manidar olmayan fıkralardan seçme yaptım sizler için…

***

Padişah şehre tellal salmış. Kendisine yalan söyleyebilene bir küp altın vereceğini duyurmuş.

Altını duyan, yalanını uydurup saraya koşmuş. İlk yalancı  "Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü." demiş. Padişah "Bunun neresi yalan?.." diye çıkışmış.

Açıklamasını yapmış:  "Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!.."

Huzura ikincisi çıkmış:  "Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.." yalanını uydurmuş.

Sultan da "Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!.." yorumunu yapmış.

Sıradaki "Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!" demiş.

Padişah ise hemen cevap vermiş: "Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir."

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.

Bir gün Kayserili saraya gelmiş. “Beni huzura çıkarın yalanım var, padişah buna mutlaka inanacak” diye diretince sultana haber vermişler, o da kabul etmiş.

Kayserili "Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim.” demiş. 

Padişah nasıl bir açıklama yapsam diye düşünürken Kayserli üstelemiş: “Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.."

***

Adamın birisi ticaret yaparak zengin olmuş. Sonunda yaşlanmış, ölüm döşeğine düşmüş; fakat bir türlü can veremiyor. Çocukları, babaları ile ilgili herkesi çağırmışlar ve haklarını helal etmelerini istemişler.Gelenlerin hepsi haklarını helal etmişler.Fakat adamcağız yine perişan. Çırpınıyor ama bir türlü ölemiyor.

Hikaye bu ya, sonunda adamın hayvanlarını bile getirmişler, sorulmuş; onlar da haklarını helal ettiklerini bildirmişler. Ama yaşlı adam yine ölemiyor.

En sonunda yaşlı  devesi akıllarına gelmiş. O deveyi de getirmişler. Deveye sormuşlar:

-Hakkını helal ettin mi?                                                                                             

-Etmedim!                                                                                                                      

-Yaa, neden etmedin?

-Bu adam bize çok yük vurdu, affettim.                                                                          

-Aç bıraktı, affettim. Kırbaçla canımızı yaktı, affettim.

-Ama biz elli devenin başına bir eşeği getirdi ya; İşte bu yüzden bir türlü affedemiyorum bu adamı ...

***

Temel, bilişim sektöründe faaliyet gösteren bir firmaya iş başvurusu yapmış. Temel’in başvurusu kabul edilmiş, mülakata çağrılmış. Mülakattaki ilk soru “internet ne demektir?” olmuş. Bu basit soru karşısında afallayan, altında bir bit yeniği arayan Temel, düşünmüş, taşınmış ve cevabını vermiş: “ İse ciremedum temektur...”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Bilal Şahan Arşivi

Tohum

18 Eylül 2014 Perşembe 13:33