Ahmet Varol

Ahmet Varol

İşbirlikçi cephenin fitne sarmalı

İşbirlikçi cephenin fitne sarmalı

Türkiye’de seçim heyecanının arttığı bu günlerde dünyada da ciddi gelişmeler yaşanıyor. Batı’nın askerî ve siyasi baskı ve tehditleri Rusya’yı geri adımlar atmaya zorlasa da Ukrayna meselesinin kısa sürede çözüme kavuşturulacağı işareti vermiyor. Çünkü Rusya geri çekilmelerini yeni ataklar için taktik olarak kullanırken bölgeyle ilgili hesaplarından da vazgeçmeye niyetli olmadığı mesajları veriyor.

Batı, Rusya’yı Avrupa’nın bütün topraklarından elini ayağını çekmeye ve tamamını Avrupa Birliği’ne terk etmeye zorlarken İslâm âlemindeki değişim sürecinde siyonist işgalin geleceğini de sağlama almak amacıyla ABD Dış İşleri Bakanı Kerry’nin hazırladığı Çerçeve Anlaşması’nın tutması, böylece dosyanın İsrail lehine kapanması, Filistinli mültecilerin yurda dönüş ümitlerinin nihaî olarak son bulması için yoğun çaba içinde.

Fakat bu planın tutmasının sadece Filistin adına muhatap alınan Mahmud Abbas’ın onayıyla mümkün olamayacağını, önlerindeki asıl engelin ilkelerinden taviz vermeme konusunda kararlılığını sürdüren İslâmî direnişten kaynaklandığını biliyorlar. Fakat ilkelerinden taviz vermeyen, Abbas’ı da ilk günden itibaren Kerry’nin tasarısına onay vermesi halinde Filistin halkı nezdinde bütün itibarını kaybedeceği yönünde uyaran İslâmi direnişe karşı ikna politikasının işe yaramayacağını görüyorlar. O yüzden onu kıskaca alarak anlaşmanın önünü açmanın mümkün olabileceğini düşünüyor olmaları mümkündür.

Bu açıdan, Kerry’nin Çerçeve Anlaşması’yla ilgili pazarlıkların sürdüğü sırada Mısır’daki cunta yargısının Filistin İslâmî Direniş Hareketi Hamas’ı “terör” ithamıyla yasaklaması ve hemen ardından Sisi’nin iş başına gelmesi için yürütülen fitne savaşının finansman ve lojistik desteğini sağlayan ülkelerden Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in, Hamas’ın siyasi liderlerine kapılarını açan Katar’dan büyükelçilerini çekme kararı almaları dikkat çekicidir.

Körfez İşbirliği Teşkilatı çatısı altında bir fitne ittifakı oluşturmaya çalışan ve hâlâ uluslararası emperyalizmin başını çeken ABD’nin dikte ettiği politikaları bölgeye taşımak için onun jandarmalığını yapan bu ülkeler elçilerini çekmelerine Katar’ın Riyad Anlaşması’nı uygulamadığı iddiasını gerekçe gösterdiler. Bu anlaşmanın bölge ülkelerinin güvenliği için tehdit oluşturan yapılanmalara fırsat verilmemesini ve bu tür yapılanmaların medya faaliyetlerine müsaade edilmemesini şart koştuğunu, Katar’ı buna ikna etmek için çok uğraştıkları, 17 Şubat tarihinde bölge ülkelerinin dış işleri bakanlarının Kuveyt’te düzenledikleri toplantıda da Katar’ı tutumunu değiştirmeye ikna için çaba sarf edildiği, bir sonuç alınamaması karşısında kendi güvenlikleri için tedbir olarak böyle bir tavır sergilemek zorunda kaldıkları iddiasında bulundular.

Katar, 23 Kasım 2013’te sözünü ettikleri Riyad Anlaşması’nı imzalamaya zorlanmıştı. Bu imzalamadan sonra anlaşmanın onu da bağladığı gerekçesiyle dikte ettikleri birtakım politikaları uygulamaya zorladılar.

Kirli politikaların üzerini masum kavramlarla örtme stratejisi son dönemde oldukça etkin bir şekilde kullanılıyor. “Güvenlik” de bu açıdan son derece masum bir kavram olarak değerlendiriliyor. Ama bir yandan da işbirlikçi hain siyasetlerle örtüşmeyen tavırları bertaraf etmede sinsice ve haince kullanılabiliyor.

Çerçeve olarak değerlendirildiğinde tamamen genel bir anlam içeren bu kavramın içini doldurmaya kalkıştıklarında ise son derece saçma ve asılsız yalanlardan, iftiralardan yararlanarak nokta vuruşu yapmaya çalışıyorlar. Bugün Katar’dan elçilerini çekme kararı alan fitne cephesinin bu ülkeye dikte etmeye çalıştıkları uygulamalar ise Mısır cuntasını onaylamayan tutumuna son vermesi, cuntaya muhalif oluşumların seslerini duyurmalarına imkân tanıyan medya faaliyetlerini kesin bir şekilde durdurması ve Filistin’deki İslâmî direnişin siyasi kanadının tüm ileri gelenlerini ülkeden kovmasıydı.

Riyad Anlaşması’nı uygulama konusunda Katar yönetimini ikna edemediklerini söyledikleri nokta atışları bunlardan oluşuyordu. Bunlar ayrıntı olarak anlaşmada yer almıyordu. Ama ABD jandarmaları kendi iftiralarını onaylatma çabalarında ikna politikalarından sonuç alamayınca dayatma politikalarına geçme ihtiyacı duymuşlardı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi