Ersoy Dede

Ersoy Dede

Ulusal güvenlik ve CHP

Ulusal güvenlik ve CHP

Sistematik bir saldırı altındaki siyasete sahip çıkmak yerine, saldıranlarla bir olup “bundan birkaç puan kapma” derdine düşen partileri, acı son bekliyor. Hiç heveslenmesinler, kimsenin kaseti kimseye yaramaz.  “yolsuzluk, usulsüzlük, çalma-çırpma” gibi birtakım iddialar, siyaset yaparken sıkça ve hoyratça kullanılan argümanlar. Hiçbir şey yokken bile bir siyasi parti başkanı rakibi ile ilgili olarak zaman zaman böyle ithamlarda bulunur. Bundan kendine siyaset de üretir. Hiç de itirazım yok. Ama eline tutuşturulan kasetlerle parti grubu yapar, Türkiye’nin dibini dinamitlemeye çalışan birtakım güç odaklarının değirmenine su taşırsan bu halk gelir bunun hesabını senden sorar. Evet CHP’yi kast ediyorum. Alması gereken doğru pozisyonu alabilseydi bugün iktidarın en yakın adayıydı.. Şimdi ise önümüzdeki kışı görür mü, bilmiyorum.

GELENEKSEL CHP SEÇMENİ İSYANDA

CHP, eğer katı Kemalist ulusalcı seçmen kitlesinin beklediği ve istediği gibi birtakım dînî cemaatlerle birlikte yol yürümeseydi, en azından mevcut %20’sini koruma şansı vardı. Fakat bir Zonguldaklı madenci olarak atadan babadan Halk Partili insanlarla oturup konuşuyorum. Hepsinden bilâ istisna duyduğum şey şu; “bizim ne işimiz var cemaatle bilmem neyle?”.. Bende bu sorunun yanıtı yok. Ama aday ve parti yöneticilerinin Cemaat’in dümen suyuna girdiği yönündeki haberler, belli ki geleneksel CHP seçmeninde bir alerji ortaya çıkarmış gibi görünüyor. Bu durum, “elim kırılsaydı” dediği halde her seçim gidip altı okun kalbine mührü basan CHP seçmenini çileden çıkarmış durumda. Bunda CHP için kapı kapı dolaşıp oy isteyen cemaat ablaları kadar, Kılıçdaroğlu’nun Zaman Gazetesi’ne manşet olması gibi önemli dönüşümler de rol oynuyor. Bu, işin geleneksel ve tutucu CHP seçmeni açısından görünen tarafı. Diğer yanda ise, kendisinden CHP için oy isteyen abla ve abilere reaksiyon gösteren mütedeyyin bir de kesim var ki, o daha fena.. Kendini sandık başında; ezanı susturan, camileri ahıra çeviren bir zihniyete oy verirken düşünmek bile istemiyor. Her altı ok gördüğünde aklına İskilipli Atıf Hoca geliyor. Her CHP dendiğinde Müslümanlara yapılan eziyeti, zulmü hatırlıyor. Darağacında sallanan Adnan Menderes geliyor gözünün önüne.. ve diyorlar ki; “biz nasıl olur da gider CHP’ye basarız bu mührü?”.. Her dindar mütedeyyin insan böyle düşünüyor demiyorum. Ki rasyonel zekaya da hakaret olur bu, CHP’ye oy veren dindarlara da.. Ama bugüne kadar buna inanmış olan kesim için CHP’ye bu saatten sonra oy verdirmek mümkün gibi görünmüyor.. Ya Aleviler?.. Bu apayrı bir konu ama, arada bir cümle bahsetmiş olalım.. 1938’de Dersim’de yaşanan insanlık dışı katliamın özrünü bile kendisi dileyen Tayyip Erdoğan orada dururken, bu işin asıl faili olan CHP’ye oy vermeleri akılla, mantıkla izah edilebilir mi?..

CHP NE YAPMALIYDI?

Bu kasetli tertipler ortaya dökülmeye başladığında, Kılıçdaroğlu bir pozisyon alacaktı.. Bakın 17 Aralık’ta demiyorum. Orada ne olduğuna dair fikri ya da bilgisi olmayabilir Kılıçdaroğlu’nun.. Ama baktı ki kaset servisi başlamış, biraz empati yapıp doğru yerde durmayı başarması gerekiyordu. İçinde ne olursa olsun, gerçek ya da montaj, bir Başbakan telefon dinlemeleriyle hizaya çekilmeye çalışılıyorken, bunu bir ulusal güvenlik meselesi yapması gerekirdi Kılıçdaroğlu’nun.. Bakın ne diyorum?.. Gerçek ya da montaj.. Bilal Erdoğan ile konuşmasında dediler ki; “Bilal Erdoğan dinlendi”.. Fatih Saraç ile konuşmasında dediler ki; “Fatih Saraç dinlendi”.. Peki Sadullah Ergin ile konuşmasında kim dinlendi?.. Haydi bunu da söyleyin.. Deyin ki “Bakan’ı dinledik”.. Anayasa ve yasalar açıkça ortada dururken, “gerçek ya da montaj” Başbakan ve Bakan arasındaki konuşma dinlenmiş ve servis edilmişse, hâlâ daha ortada bir ulusal güvenlik sorunu yok mu Sayın Kılıçdaroğlu?.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi