Hasan Aksay

Hasan Aksay

‘Kendi ahlakıyla bir millet ölür yahut yaşar’

‘Kendi ahlakıyla bir millet ölür yahut yaşar’

Gönülden konuşan, duru akla hitap eden, güzel söyleşip, güzel yaşayan, hayatı, marşı gibi destanlaşan, ölümsüz değerlerle yaşayan, İstklal Marşı şairimiz Akif’imiz, “Kendi ahlakıyla bir millet ölür, yahut yaşar” diyor.

İnsan, fani bedeni ve geçici ihtiyaçlarıyla değil; ahlakı, ölümsüz değerleriyle insandır. Manevi değeriyle üstündür, “Ekmel-i mahluk ve eşref-i mahluktur.” Fıtratı da üstündür ama, bu üstünlük ancak korunup yaşanarak muhafaza edilir. Yoksa, ölümsüz yücelik, ölümlü bedenin emeller zindanında kaybolur. İnsanlığın hayat iklimi, iman ahlak ve hayattan üstün değerler atmosferini zaruri kılar.

Çıkar tutsaklığı, zengin fakir; yetkili yetkisiz fark etmez. İnsani değerlerden uzaklaşan, fena bataklığında kaybolur. Firavunlar, Neron’lar ve Esat’lar, ahlak, izzet ve edep kaybından doğan bataklığın kurbanları ve ibretleridir. Bir de bu sınıfın, tarihin ibret olarak kayda dahi değer bulmadığı, yalnızca yaşarken, hayatlarının doğurduğu tiksinti ile ibret olanlar vardır. Yavrusunu boğup, çöp kutusuna atan kadın; babasını öldüren evlat; milletin varlıklarını tahrip eden hainler gibi. İman ve ahlak kaybedilirse, bulmak zor? Her kötülük burda başlar. İnsan, hayvandan da aşağılara düşer. İnsanlık, ne yüzdedir, ne sözde? İnsanlık, hayattan üstün değerlerle ölüm ötesini, yani ölümsüzlüğü yaşamaktadır.

İnsanlık ahlakla mümkündür. Ölümsüz manevi değerler, somut insan bedeninden çok daha net ve etkin şahsiyet çizgileri ortaya koyar. Ve mutlu bir hayat doğurur. İzleri unutulmaz. Merhum Mustafa Müftüoğlu kardeşimiz, “İlay-ı Kelime-t-Allah İçin” adlı eserinde, Çanakkale Savaşında, iki askerin şehadetini anlatır. İnsani yüceliğin, bu eşsiz ahlaki yüceliğini, son terör olaylarında Halil Karamanoğlu  kardeşimiz, bizlere bir kere daha yaşattı. Tam da mevsiminde. Beraber analım:

Darbeci vahşet, yok yere, Burak Can Karamanoğlu’nu şehit etti. Bu acının bütün sıcaklığını yaşadığı bir anda, baba Halil Bey, acısından ziyade, Çanakkale şehitleri gibi iman ve ahlakını konuşturdu, “Herkesin evladı var. Benim canım yanıyor. Ayıptır, günahtır. Yazıktır bu millete... Başka canlar yanmasın. Bu ülkeyi kimseye böldürmeyeceğiz” dedi. Şehidimizin mekanı cennet, ümmetin başı sağ olsun. Allah sabır versin. Alucralılar, hep böyle imanlıdır. Çanakkale’de ki tarihi olay:

Düşman makineli tüfekleri, cepheyi, ekin biçer gibi tarıyor. Ön siperdeki arkadaşı vurulan Mehmet, “Yapma!” demeye fırsat vermeden fırlıyor. Tabii, o da vuruluyor. Dönüp, şehadet şerbetini içerken, komutanını teselli edercesine, “Değdi, komutanım. Değdi. Vardığımda arkadaşım, henüz sağdı, ‘Geleceğini biliyordum’ dedi, şehit oldu”.

Ahlak, edep ve insanlık, ölümsüz destanların ruhudur. Çanakkale’de yaşattığımız iman ve ahlak destanını aynen, yeni askerden gelmiş şehit evladının başında, baba Halil Bey, milletine tekrar yaşattı. Var olsun, sağ olsunlar.

Veyl olsun insanlığını, imanını, ahlakını kaybedenlere! Esat, Sisi uşaklarına özenip, darbeci çıkar merkezlerinin cehennemine kütük olanlara!. Güçlü gördüğü devlet ve grubun yandaşlığında fırsat arayıp, milletine düşman kesilen insanlık yoksullarına!..

Sokrat’a baldıran zehri içirenler; Kölesi Epiktatös’e zulmeden efendisi; İskilipli Atıf Hocayı idam edenler, bir değer olarak bir gün dahi yaşayamadılar. Ama onların zulmettiği değerler, fikir ve güzel hayatlarıyla insanlığı düşündürme ve aydınlatmaya devam ediyorlar. İnsana, insani değerlere ve milletine düşman kesilip yakıp yıkmak, kötülük yapmaktan çıkar umanlar, ne bahtsız kimselerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi