Sanat nedir, sanatçı kimdir?

Sanat nedir, sanatçı kimdir?

çarşamba gecesi geç vakitlere kadar Genç Bakış adlı bir programda bu konu tartışıldı. Konuşmacılar, eski Turizm Bakanı Sayın Fikri Sağlar, eski CHP milletvekili sayın Berhan Şimşek ve AK Parti milletvekili sayın Osman Yağmurdereli’ydi. Bu üçlü arasında bize fikren ve inanç itibarı ile en yakın olan sayın Yağmurdereli’ydi. Onunla da şahsen hiç tanışmamıştık. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Lütfü Kırdar Kongre Salonu’nda verdiği iftarda sayın Başbakan’ın masasının iki tarafındaki masalardan birinde biz oturuyorduk. öbür yanındaki masada da sayın Yağmurdereli ve bazı zevat oturuyorlardı.
Sayın Yağmurdereli’nin iyi bir sanatçı, yönetmen ve neşeli bir insan olduğunu biliyordum. Ama şahsen tanışmıyorduk. O iftarda sayın Başbakan’a yüksek sesle bir şeyler söylemiştik. O sözlerimizi sayın Yağmurdereli sempatik gülücükleri ile âdeta alkışlıyordu. İşte onunla tanışıklığımız o düzeydeydi.
Genç Bakış programında konuyla ilgili olarak yalnız sayın Yağmurdereli konuşmak istiyordu. Ancak sanatçı ve hatip sayın Berhan Şimşek ister istemez onu günlük politikanın içine çekiyordu. Bu tutumu ve sözleri de gençler tarafından alkışlanıyordu. Sıra sayın Yağmurdereli’ye gelince, gençler gürültü patırtı ediyorlar ve kendisine laf atıyorlardı.
Sanki stüdyodaki kalabalık, iki solcuya karşı tek başına direnen sayın Yağmurdereli’yi susturmak için görevlendirilmişti.
Salonda sol hâkimiyeti vardı. Sağcı gençler, tıpkı siyasetçi ağabeylerinin yaptıkları gibi sessiz ve sakin duruyorlardı. Sanki bindirilmiş solcu kıtalar karşısında sabretmeye mecburlardı. Sabır elbette güzeldir. Ama fazlası da zillet olmasa bile meskenettir.
Bir ara sol eğilimli gençler, devamlı alkışlarla sayın Yağmurdereli’yi hiç konuşturmamak istediler. Baktılar ki o zaman, tartışmanın tadı kalmayacak, vazgeçtiler. Sayın Yağmurdereli bütün bu tavır, tutum ve tertipler karşısında bir adım geriye atmadı. Söylemesi gerekenleri sevecen bir üslûp içinde, hiç taviz vermeden söyledi. İbre kendisinden yana dönmeye başlamışti.
Programcı, “Sanat ve sanatçıyı konuşalım. Bu işe siyaseti karıştırmayalım” dedi. Sayın Fikri Sağlar da onun aksine “Siyasetle uğraşmak da bir sanattır. Gençler siyaset yapmalıdır” diyordu. Bu fetvası, gençler tarafından uzun uzun alkışlandı. Bizce bu söz yanlış değildi. üniversite gençliği elbette ki memleket meseleleriyle meşgul olacaklardı. Atatürk, cumhuriyeti gençliğe emanet etmemiş miydi? ülke sorunlarını bilmeyen bir gençlik, emanete nasıl sahip çıkardı? Sayın Fikri Sağlar’la tek bir defa bakanlığı döneminde karşılaştık. O zaman da hiç konuşmadık. O vakit Şu Bizimkiler adlı kitabım yeni çıkmıştı.
Bir gün TİMAŞ Yayınevi Genel Müdürü Osman Okçu kardeşim Ankara’ya geldi. Sayın Fikri Sağlar, o zamanki Kütüphaneler Genel Müdürü bir Prof bayana; “Sayın Hüseyin üzmez’in ‘Şu Bizimkiler’ kitabından ne kadar varsa alın” diye talimat vermiş.
Genel müdür hanımefendi “Biz Aziz Nesin’in kitaplarından bile en fazla 700 adet almıştık” deyince... Sayın Bakan direktifinde ısrar etmişmiş. Böylece sayın Fikri Sağlar’ın bakanlığı zamanında bizim kitaplar devlet kütüphanelerine girmiş oldu.
Sayın Sağlar’a bu açıdan minnet borçluyum. O günkü programda da hoşgörülü yurtsever bir aydın gibi konuştu.
Sayın Berhan Şimşek’le de sayısını unutacak kadar canlı yayın tartışmalarına katıldık. Aslâ dinsiz ve ateist değildir. Atatürkçüleri bile rahatsız edecek kadar da sıkı Atatürkçüdür. Zâten yegâne konuşma konusu da odur. Zeki, hatip, yurtsever, halkçı bir aydındır. Kendileri ile her konuda yüzde yüz zıt kutuplardayız amma... Efendi, kibar, değerli ve artist bir Anadolu çocuğu olduğundan da hiç kuşku yok. Keşke bütün CHP’liler onun gibi olsaydı.
Bilmem, o kadar yeteneklerine rağmen, neden milletvekili olamadığını üstü kapalı olarak anlatabildik mi? Sayın Şimşek yerlidir. Böyleleri, ithal malı insanların hoşuna gitmez. Bu konuya daha bir-iki gün devam edebiliriz. Sevgi, saygı ve dualarımızla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi