Ahmet Varol

Ahmet Varol

Kirli savaşın yargı cephesi

Kirli savaşın yargı cephesi

İnsan hakları ve hukuk kavramlarının dillere pelesenk edildiği çağımızdaki kadar bu değerler belki ayaklar altına alınmamıştı. Üstelik en çok ayaklar altına alanlar da hakların koruyuculuğunu yapmakla, hukuku icra etmekle görevlendirilmiş kurumlar ve kişiler oluyor. Sebebi ise bu kavram ve değerlerin zulmün, haksızlığın maskesi yapılmasıdır.

Mısır’da gayri meşru darbeyle siyasi iktidarı gasp eden ve esasta meşruiyetten yoksun cunta adına sözde “yargı organı” kimlikli zulüm kurumları yasaları uygulamıyor; halkı meşru haklarını istemekten vazgeçmeye zorlama ve diktayı yeniden hâkim kılma savaşının bir cephesini oluşturuyor.

Mısır’ın krallık yönetiminden çıkmasından bu yana gerçekleştirilen ilk dürüst seçimlerde halkın özgür iradesiyle cumhurbaşkanı seçilen Dr. Muhammed Mursi’ye karşı başlatılan fitne savaşında sokakları ateş alanlarına çevirerek her yerde can güvenliğini yok etmeye çalışan paralı Baltacı takımı savaşın bir cephesini oluşturuyordu. Rabiatu’l-Adeviyye Meydanı başta olmak üzere muhtelif alanlarda gösterilere doğrudan müdahale ederek insanları topluca idam etmek için yargı kararına dahi ihtiyaç duymayan eli kanlı milisler savaşın fiili çatışma cephesini oluşturuyor. Eli kanlı canavarları değil onların mağdur ettiği mazlumları suçlu çıkarmak için akıl almaz iftiralarla, Mısır’da devrimin üçüncü yılı kutlamalarından yaklaşık 15 ay önce Gazze’de işgalcilerin füzeleriyle şehit edilen Ahmed el-Ca’beri’nin bu kutlamaları sabote etmeyi planladığını iddia edecek kadar arsızlaşan yalanlarla yıpratma kampanyaları yürüten medya sözlü saldırı cephesini oluşturuyor. Katliamlara ve cinayetlere güya “yargı” kılıfı geçirmek amacıyla devreye sokulan cunta  mahkemeleri de aynı şekilde savaşın bir cephesidir. Hiçbir yasal gerekçeye hatta sorgulama yapmaya bile ihtiyaç duymadan sadece sözde “hakim” cübbesi giyinip idam kararı veren katillerle, onların kararlarına dahi ihtiyaç duymadan insanların üzerine ateş yağmuru yağdırarak katliam gerçekleştiren katillerin herhangi bir farkı yoktur. İkisi de aynı savaşı veriyor ve hedeftekiler aynı. Haklarını ve özgürlüğünü isteyen halk ya da bu halk adına kendilerini feda etmeyi göze alabilen gönüllüler.

Kendilerine yargıç sıfatı verilerek katliam kararları vermeleri sağlananların yüzlerce insanı, sadece isimlerini okumaya yetecek kadar vakte sığdırılan kararla “kurşuna dizilecekler listesi” diye ilan etmesi savaş esirlerine karşı kurulmuş, adaleti ve hukuku esasta ilke edinmeyen bir savaş mahkemesinin bile yapabileceği bir şey değildir. Bu başta cunta mahkemesinin darbeye itirazlarından dolayı meydanlardan toplanan insanları, yargı önüne çıkarılmış şüpheliler değil savaş esirleri saydığını gösterir. Onları şüpheliler olarak görseydi en azından haklarındaki şüphenin güçlü kanaate dönüşmesine yetecek bir sorgulama yapması ve çıkacak sonuçlara göre karar vermesi gerekirdi. Ama buna ihtiyaç duymuyor. Çünkü meydanlardan toplananların tümünü savaş esiri olarak değerlendiriyor. Yani gayri meşru yolla iktidarı gasp eden cunta kendini ülke halkına karşı fiili savaş içinde görüyor.

Bu savaşta idamı, yargının icrası değil insanları hak taleplerinden vazgeçmeye zorlamak için tehdit aracı olarak değerlendiriyor. Ama böyle bir savaşın onu başarıya ulaştırması mümkün değildir. Çünkü dikta  sultasından bir kere çıkmış olan halk yeniden onun tahakkümüne razı olmama kararlılığını sürdürecektir. Bu kararlı mücadeleye destek verenlerin sayısı ise idam kararlarıyla tüketilemeyecek kadar çoktur. Bütün bir halkı karşısına alan ve tam bir işgal gücü fonksiyonu gören cunta ise tükeniş içindedir.

Ribat’ın Mayıs 2014 sayısına yazdığımız yazıda Sisi savaşının yargı cephesini ve idam kararlarını değişik boyutlarıyla tahlil etmeye çalıştık. Firavunların, Nemrutların yolunun dünden bugüne değişmediğini âyetlerle de izah ettiğimiz bu yazımızı web sitemizden (www.vahdet.info.tr) okuyabilirsiniz.

Sisi cuntasının sergilediği vahşeti protesto amacıyla Türkiye genelinde eylemler düzenleniyor. İstanbul’da da inşallah yarın Cuma namazı sonrası Şehzadebaşı Camisinden Beyazıt Meydanına yürüyüşle başlayacak bir eylem düzenlenecek. Bu eylemlere destekle en azından duyarlılığımızı ve tepkilerimizi ortaya koymalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Varol Arşivi