Serdar Demirel

Serdar Demirel

Şansımız, direnen Müslümanlardır

Şansımız, direnen Müslümanlardır

Müslüman dünya çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. En temel meselelerinde bile fikir ve amelde bir birlik sağlayamıyor. Ümmetin bu bölünmüşlüğü yaşanan krizleri daha fazla derinleştiriyor. Krizler vahdet sorununu, vahdetin sağlanamaması da krizleri büyütüyor. Birbirini tetikleyen ve besleyen fasit bir daireden bahsediyoruz.

Bu krizler, Müslümanların Rohingya ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde maruz kaldıkları katliamlar gibi sadece azınlıkta oldukları coğrafyalarda yaşanmıyor..

Aksine, büyük ve derin krizler Müslümanların çoğunlukta oldukları ülkelerde yaşanıyor. Müslüman ülkelerde bu sorunlar olmasaydı diğerlerinde de ya olmazdı ya da Ümmet’in kararlı duruşu karşısında rahat çözülürdü.

Suriye’de yaşananlar meselâ, toplumun kahir ekseriyetinin Müslümanlardan oluştuğu bir ülkede gerçekleşiyor. Bu kaosun yerel taraflarına bakın. Yerle bir edilen şehirlere, dağılan toplumsal birliğine, birbirine düşürülmüş etnik ve mezhepsel yapısına bakın..

Mısır’daki cunta rejiminin estirdiği teröre bakın. İdeolojik azınlıkların ülkenin gerçek sahipleri olan çoğunluğu kontrol altında tutmak için nasıl katliamlar yaptıklarına bakın…

Fotoğraf trajikomik. Bir taraftan Müslümanlar azınlıkta oldukları ülkelerde çoğunluk tarafından her türlü hukuksuzluğa ve zulümlere maruz kalırken diğer taraftan da çoğunlukta oldukları ülkelerinde iktidarı ele geçirmiş azınlıklar tarafından her türlü zulümlere muhatap kalıyorlar.

Dünyanın kriz bölgeleri çoğunlukla Müslüman coğrafyada bulunuyorsa, bu bir tesadüf değildir. Bu coğrafya, enerji kaynaklarının bulunduğu veya enerji taşıma yollarının geçtiği hassas bölgelere sahipse, yaşananlar tesadüf olamaz.

Müslümanları topyekûn teslim olmaktan koruyan ise dinleri. Direnen ve teslimiyeti zillet kabul eden bir din İslâm. Bu dine inanan insan potansiyeli, onlar için en büyük tehlike.

Batı, ideolojik anlamda dünyayı fethetti denebilir. Bu bağlamda direnen tek millet Müslümanlar kaldı. İslâm’ın inşa ettiği şuurun ve onun hayata yansıyan pratiklerinin küresel sistemin kültürel ve ideolojik dayatmalarını kabullenmediğini en iyi Batı görüyor.

Müslümanlar da Batı’nın yaptıklarını görüyor. Müslüman ülkelerde yapılan kamuoyu yoklamalarında Amerika ve İsrail en sevilmeyen iki ülke olarak çıkıyorsa, bunun nedeni halkın oynanan oyunları özü itibarıyla görebilmesindendir.

Peki, o zaman Müslümanlar kendilerini tehdit eden, geleceklerini karartan bu oyunlar karşısında neden birleşemiyorlar? Ben bir çırpıda her biri ayrı izah isteyen şu başlıkları sayabilirim:

Yöneticiler halklarının sahip olduğu kök değerlere yabancı. Bazı ülkelerde iflah olmaz derecede düşmanlar da.

Müslüman halklar çok fazla cemaat ve meşreplere bölünmüş durumdalar. Birinin ak dediğine diğeri kara diyebilmekte. Bunların önemli bir bölümü de cemaat menfaatlerini Ümmet’in menfaatlerine takdim edebilmekte.

Müslümanlar dünyevileşme imtihanında çok başarılı sınav verememekteler. Çıkarcı yaklaşımlar ilkesel yaklaşımları zorlamakta.

Eğitim birliğini sağlayamamışlar.

Devlet kurabilmiş Şiiler, Ümmet’in meselelerine ulus devlet çıkarları perspektifinden yaklaşmakta. Bir manada mezhep öğretileriyle özdeşleştirdikleri ulus devlet çıkarları uğruna diğer Müslüman coğrafyanın bölünmesini desteklemekteler.  

Emanetler ehline verilmemekte. Hem bürokraside hem cemaat içi faaliyetlerde sadakat liyakatin önüne geçirilmektedir.

Bütün bunlara ve yaşanan krizlere rağmen ilkelerinden vazgeçmeyen ve direnmeyi tercih eden Müslümanlar da mevcuttur. Direnen Mısır’da olduğu gibi, onlar bizim en büyük şansımızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Serdar Demirel Arşivi