Ahmet Varol

Ahmet Varol

Irak’ta Vakıayla IŞİD’i Ayırabilmek

Irak’ta Vakıayla IŞİD’i Ayırabilmek

Irak’ta olaylar sürüyor. Fakat rejim güçlerinin birden cepheyi terk edip kaçmalarıyla patlak veren olaylarla ilgili yorumlarımızda da dile getirdiğimiz üzere gelişmelerin bir vakıayla, realiteyle ilgili yanını bir de stratejik amaçla öne çıkarılan yanını görmek gerekir. Çünkü sadece bir tarafın görülüp diğer tarafın yok sayılması hem yanılgıya neden oluyor hem de bundan yararlanmak isteyenlerin hesaplarını kolaylaştırıyor.

Öncelikle çatışmalar sadece mezhepçi ayrımcılığa dayalı diktayı hâkim kılmak isteyen Nuri el-Maliki’nin güçleriyle IŞİD militanları arasında geçmiyor. Ağırlıklı olarak Maliki’nin silahlı gücüyle, hâkimiyet altına girmelerini ve ayrımcı politikalarına şartsız teslim olmalarını istediği aşiretlerin milis güçleri arasında geçiyor. Tabii IŞİD adlı örgütün varlığı ve söz konusu aşiretlerin yalnızlaştırılmasından dolayı doldurduğu boşluktan istifadeyle öne çıktığı, Maliki yönetiminin de bundan hem kendi acziyetini hem de zulmünü örtmede yararlanabilmek için karşısındaki güçleri tamamen IŞİD mensubu gösterme çabasında başarılı olduğu gerçeğini de gözden uzak tutamayız.

Bu durum karşısında olaylara dışarıdan bakanlar iki çapraz açıdan bakıyor. Bir taraf sadece uluslararası emperyalizme ve onun sahip çıktığı Maliki diktasına hizmet eden medyanın tuttuğu projektörün gösterdiği açıdan bakıp sadece onun gösterdiği kısmı nazarı dikkate alıyor. Diğer taraf da bu projektörün tamamen yanıltıcı olduğu varsayımıyla onun göstermediği tarafa yönelip sadece burada karşısına çıkan manzaraya göre değerlendirme yapabiliyor.

Medya projektörünün gösterdiği açıdan bakılması, olaylara tümüyle IŞİD’in hâkim olduğu ve Maliki yönetimini zorlayan gelişmelerin sadece Bağdat değil tüm bölge açısından tehlike arz ettiği kanaatini güçlendiriyor. Oysa Maliki diktasının silahlandırılması ve aylardan beri korkunç saldırılarında hedefe yerleştirdiği halka yönelik yeni saldırılar gerçekleştirmesi için önünün açılması Irak’ın ve bölgenin geleceği açısından IŞİD’den daha büyük bir tehlikedir. Ayrıca Maliki’yi köşeye sıkıştıranlar arasında asıl etkili olan güçler onun aylardan beri sürdürdüğü saldırılarda hedefe yerleştirdiği aşiretlerin oluşturduğu milislerdir. IŞİD ise onun olumsuz imajından ve zulmü meşrulaştırmada kullanılan söyleminden yararlanmak isteyenlerin şişirdiği balondur. Ama balonunun iyice şişirilmesi sebebiyle sahnede sürekli o görünüyor.

Olaylara diğer baçıdan bakanlar ise “Maliki yönetimi ayrımcı saldırgan taraf ise, onun kurmak istediği diktaya, zulme karşı ve haksızlığa uğratılanların yanında savaşan IŞİD’in Suriye’deki konumuyla Irak’taki konumunu bir tutamayız” diye düşünebiliyor. O yüzden bu örgütün şişirilmesindeki, öne çıkarılmasındaki tehlikeyi belki göremiyor veya görmezden geliyor.

Oysa Suriye’deki IŞİD ne ise Irak’taki de odur. Orada da ilk sahnede görüldüğünde Baas’ın adamlarıyla çarpışmış, hatta birçok mensubu cephede öldürülmüştü. Gerçi bu öldürülmelere neden olan pusular ve çatışmalar üzerinde bazı tereddütler olsa da örgütün ileri gelenleri, taraftar kazanma propagandalarında onları Esed’e karşı sürdürülen mücadelede verilen “bedel” olarak lanse etti. Sonra da kontrol altına aldığı bölgelerde “Irak Şam İslâm Devleti” adını verdiği bir devlet kurduğunu, Müslümanları temsil eden bir devlet kurulması durumunda ona beyatin zorunlu olduğunu, karşı çıkanların öncelikli engel teşkil ettiklerini ve önce onlarla savaşmak gerektiğini ileri sürmeye başladı. Böylece Baas’a karşı çarpışan direniş grupları karşısında Şebbiha çetelerinin görevini devralmaya başladı. Aynı yönteme Irak’ta başvurmayacağından emin olunamaz.

Bazıları da durumdan mezhep fitnesini ateşlemede yararlanmak istiyorlar. IŞİD’in hemen olayların sıcaklığında 1700 Şii polisi öldürdüğüne ve Sünni polisleri ise affettiğine dair haberler ve polislerin kurşuna dizildiğinin görüntülerini yayınlaması bir yandan fitneye su taşırken, bir yandan da bize ABD işgaline karşı verilen mücadelinin imajının yıpratılması amacıyla yayınlanan kafa kesme manzaralarını hatırlatıyor. Oysa IŞİD’in tekfirci anlayışının Maliki’nin kurduğu yapıda özellikle emniyet ve istihbaratta görev alanları “Sünni” kökenli olmalarından dolayı tekfirden muaf tutacağını sanmıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ahmet Varol Arşivi