Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Mezarlıklara neden servi ağacı dikilir?

Mezarlıklara neden servi ağacı dikilir?

“Mezarlıklara neden servi ağacı dikilir?” diye soranokurum Mustafa Ragıp Şenli’ye, önceNecip Fazıl’ın “Canım İstanbul” başlıklı şiirini hatırlatayım:

“Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;

“Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...”

Gerçekten de ecdadımız mezarlıklarını servi ağaçlarıyla süslemiştir. 

“Servi Ağacı”, geleneklerimizde hem ölümün, yani faniliğin, hem de vahdetin sembolüdür. 

Kışın yapraklarını dökmemesiyle dayanıklılığı, gücü, dirayeti, bir anlamda da hayatı simgeler.  

Dimdik duruşuyla hem doğruluğu ve dürüstlüğü temsil eder, hem de Kur’an alfabesinin ilk harfi elife benzer. Elif, aynı zamanda “Allah” lafzının ilk harfidir ve vahdaniyeti sembolize eder...

Bu durum servi ağacına ayrı bir anlam katar: Rüzgârda hışırdayan yapraklarının “Hû” çekip zikrettiğine inanılır.

Bu inanış, “Canlı cansız her varlık Allah’ı tespih eder” (âyet meali) inanışına uygundur.

Servininalt dalları düzdür. Duaya açılmış elleri andırır. Öte yandan sabrın sembolü olarak da algılanır. Üst dalları ise, tıpkı Yaradan karşısında aczini idrak edip boyun bükmüş bir derviş gibi yere dönüktür.

Yani “endamlı servi”, tam anlamıyla “ahrete perdelik” bir ağaçtır.

İşte bu simgesel özellikleri yüzünden mezarlıklara dikilmiştir ve hâlâ dikilmektedir. 

Madem bir soru üzerine bu konuya girdik, mezar taşlarında kullanılan motifleri de konuşalım...

Ninelerimizin ve dedelerimizin mezar taşlarını okuyamayan (harf inkılâbı) talihsiz bir milletiz. Ama en azından taşların üstündeki motifleri okuyabilir ve taşın baş kısmının şekline göre o mezarda yatan kişinin geçmişi hakkında fikir sahibi olabiliriz. 

Mezar taşlarında en yaygın olarak kullanılan bir ağaç motifi var ki, adı “Hayat Ağacı”dır.

Hayatı Ağacı, eski Türklerde “Bolluk-bereket” simgesidir.

Mezar taşlarında pek sık olmasa da meyveli ağaçlar da kullanılır: O mezarda yatanın verimli (meyveli) bir hayat yaşadığı, eser verdiği anlamına gelir.

Hz. Süleyman mührü: Bolluk ve bereket anlamındadır...

Gül: İlahi güzelliklerin ve güzel yaşanmış bir hayatın simgesidir...

Lale: Osmanlı ceddimiz, her lalede “Allah” yazılı olduğuna inanır (Osmanlıca yazılışı zaten benziyor) ve mezar taşlarında bol bol kullanırdı.

Kandil: Ebediyeti, yani cenneti temsil eder (Haşhaş ve çam kozalağı da aynı anlamdadır)... 

Sarık: O mezarda yatanın “Müderris” yani medrese hocası (profesör) olduğunu gösterir...

Kavuk: O mezarda yatanın orta dereceli bir memur olduğunu gösterir...

Büyük kavuk: Sadrazam, Kubbealtı vezirleri ve kaptan-ı deryaların mezar taşlarında kullanılırdı...

Uzun külah: Mezardakinin Mevlevî tarikatına mensup olduğunu gösterir... 

Denizcilerin mezar taşında çapa-gemi direği ve yelken, kâtiplerin mezar taşında hokka ve kalem, cirit oyuncusunun lahana-bamya, müzisyenin enstrüman gibi simgeler kullanılır...

Bir mezarlıkta kırık başlı mezar taşı görürseniz, eğer sonradan kırılmamışsa, bilin ki, yeniçeri mezarıdır ve Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması sırasında mezarları da tahrip edilmiştir. 

Bu arada İstanbul/ Merkez efendi mezarlığında bulunan bir mezar taşının üstündeki ilginç yazıdan bahsetmeden geçemeyeceğim. Aynen şöyle yazıyor:

“Elbaki Hüvelbaki. Merhum ve gafur ilarahmete rabbülgafur karı dırdırından vefat eden Esseyid Halil Ağa’nın ruhuna Fatiha. Hicri 1260” (miladi 1839)...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi