Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

El Sıkmamak

El Sıkmamak

Yıllar evvel, sanıyorum doksanlı yılların ortalarıydı, bir vesile ile İBB'nin bir eğitim seminerine katıldım. Bir kaplıca tesisindeydi. Eğitime katılan beyler, umûmiyetle yönetici konumundaydı ve milli görüş geleneğine mensûptu. Eşleri ise mazbût ev hanımlarıydı.

Beyler, kendi âileleri  ile yemeğini yiyor, sonra eğitim seminerlerine katılıyorlardı. Benim gibi meraklı bir iki hanımla seminerleri tâkip ettik. Diğer hanımlar ise  kadın kadına ortamın keyfini çıkarıyorlardı. Seminer salonuna gitmeyi pek hoş karşılamıyorlardı. Zirâ, seminer salonu, onlar için selâmlık gibiydi.
Birgün, civardaki bir yaylaya gezi düzenlendi. Dönüşte bir aksilik sebebiyle  servisler yetmeyince, arabalı olanların kalanları alması söylendi. Şimdi vekil, o zaman ise belediyede müdür olan bir bey, bu söyleneni duymazlıktan gelerek eşiyle birlikte arabasına atlayıp  gaza bastı. Araba bulana kadar bir hayli yürüdüğümüzü hatırlıyorum. O adamın bunu niye yaptığını oradakilere sorunca çok şaşırdım. Haremlik selâmlığa dikkat ettiği için hanımı arabadayken kimseyi almazmış. Neticede araba onun. Başkaları için kurallarını yıkmaya mecbûr değil ya… Hanımı çarşaflı, hayli mazbût bir kadındı. Yanlış hatırlamıyorsam ağzını da kapatıyordu.

Benim için işin tatsız tarafı şu ki bu hanımlar benim gibilere burun kıvırıyordu. Hatta içlerinden birisi "Seninki de tesettür mü?" diye beni  bir güzel azarlamıştı.

Köşkteki son resepsiyondaki kadınlı erkekli itiş kakış görüntüleri seyredince o günlere gittim. İzdihâmdan birbirine yapışanların doksanlı yıllardaki hâli böyleydi.  

Bülent Arınç, hanımların ortalarda kahkaha atmasının doğru olmadığını söylediğinde, çok değer verdiğim bir delikanlı şöyle bir soru sordu:

"Abla kahkaha atmak günâh da yüz tane erkeğin arasında fotoğraf çektirmek sevap mı?"
Merâk bu ya şimdi vekil olan o müdürü internette araştırdım. Hanımı çarşafı bırakmış. Gâyet şık.
Seksenli yıllara âit bir hâtıram ise daha farklı .  Bir paşa hanımı, başını örtmek istediğini ama, örterse eşinin onuru ile oynamış olacağını söylemişti. Yâni, eşinin başının örtülü olması, üst düzey bir komutan için onur kırıcıymış.

Kemiyet olarak farklı ama keyfiyet olarak aynı şeyler .  Bir paşanın eşinin başı  örtülü olamıyorsa bir vekilin eşi de çarşaflı olamıyor. Bakan olduğunda pardesülü de olamıyor. Demek ki her makamın kendine göre bir onur anlayışı var.

Dindâr kesimde, bir zamanlar cansiperâne savunulan ve giyilen kıyâfetler, bürokraside sorun hâline geldi. Hatta bildiğiniz gibi başbakan ve cumhurbaşkanı eşleri, sâdece şulebaş şeklinde başlarını örtüyor. Sanki diğer baş bağlama şekilleri ayıpmış veya avammış gibi…

Doksanlı yıllarda makyaj ve pantolona bakıştaki dar açının, hatta sıfır derecelik açının, şimdi kaç derecelik  geniş açıya dönüştüğüne hiç girmeyeyim. İçinden çıkılacak gibi değil. Estetik ameliyatlara kadar gidiyor.

Değişim, sâdece kıyâfetlerde olmadı. Çarşafı, pardesüyü kabul etmeyen mevkilerin, salonların başka kuralları da vardı. El sıkışmak gibi mesela..

Yukarıda bahsettiğim hanımlar,  o yıllarda gâyet tabi olarak yabancı erkeklerle  el  sıkışmazdı. Zâten yabancı erkeklerle görüşmez; konuşmazlardı. Beyleri ise yeni ortamların gereğini  benimsedi. Her ne kadar önceleri "Niyet ettim odun tutmaya" çekincesiyle yapsalar bile…

Şimdi hepsi medenîleşti. Bâzen, beyler eve gittiklerinde farkında olmadan hanımlarıyla tokalaşıyorlar mı diye merâk ediyorum. O kadar otomatiğe taktılar.

Şimdi diyeceksiniz ki bâzı şeyler makamın gereği. Böyle bir şey yok. Avrupaî görgü kurallarında dahi, önce kadının  elini uzatması esâsı vardır. Yâni, kadından önce elini uzatan erkek görgüsüzdür. Hele de el sıkışmaktan hoşlanmayan bir kadını el sıkışmaya zorlayarak  toplum içinde görgü öğretilen  durumuna düşürmek  iki kere görgüsüzlüktür.

Bu konuya nereden geldim?  Hayrünnisa Gül'ün Abdülkadir Selvi'nin elini sıkmaması temelde doğru bir davranış. Ama ne yazık ki Hayrünnisa Gül bunu, doğru bir davranış olduğu için değil; Selvi'yi tekdir etmek için yaptı.

Bir zamanlar, el sıkışan tesettürlü hanımlar "Aaaa el sıkıştı."diye tenkit edilirdi . Şimdi ise o kadar normalleşti ki yabancı bir erkeğin elini sıkmamak bir cezâlandırma yöntemi oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
27 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi