Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Reis

Reis

Reis yahut şehremini…        

Şehirleri beldeleri emin ellere emanet ediniz buyruluyor.

Şehir zira İslam nurunun indiği mekân…

Şehir emanetin ehline verilmesi kaçınılmaz olan bir ortam ve bu sorumluluğun ihmali bütün sonraki kuşakları töhmet altında bırakacak bir vebal.

Günümüzde belediye reislerinin seçimi -seçimi demek yanlış olur tayini- bu rikkatten ne yazık ki uzak.

Çoğu metroseksüel…

Metroseksüel belediye reisleri yeni değil. Öteden-beri medyayı işgal eden metroseksüellerle atbaşı siyaset dünyasını boyayan metroseksüel politikacı tipi zaten böylesi boya/badana işlerinde mahir olanların önünü açtılar hep. 

Çoğu ilimizin belediye başkanlarına bakınız. Belediye hizmetleriyle yüzleri arasında bir korelasyon bulacaksınız.  Makyaj, cila, fondaten, boya/badana, manikür, pedikür işleriyle tarihî şehir kimliğimizi alt-üst eden şehircilik anlayışları ve siyaset adamı kimliğini yüzüne ve sözüne giydirdiği maskeyle açıklayan tavırları ve artık alışkanlık haline gelen meslekleriyle nasıl da bütünleşivermişlerdir. 

Seçtiğini dâvâ adamı zanneden zavallı millet de bu metroseksüel kimliklerin ve icraatın boş yere hâmiliğine soyunmaktadır. Tıpkı pop-star seçmeğe zorlandığı gibi... 

Turgut Cansever, Kubbeyi Yere Koymamak adlı kitabında belediye başkanlarının şehir mimarisine yaptıkları kötülükleri anlatıyor. En çok da nedense İslâm şehir mimarisini bozanlar İslamcı ekolden gelenler... Şimdilerde onları metroseksüel kimlikleriyle tanıyorsunuz ama İslâmi alt-yapı(tarikatler, cemaatler, dernekler, gruplar, kaplanlar, aslanlar) onların metroseksüel kimliklerini daha çok sevmişe benziyor.

Çünkü bu kimlikle iş bitirmek daha kolay ve sahip çıktıkları netice itibariyle herhangi bir sorumluluk yüklemeyen metroseksüel yüzlerdir.

Yıkımdan korkup mihrabı yıkanlar

Bir zamanlar tarihî kıymeti çok yüksek yapıları, korkunç bir şuursuzlukla yıkarak oradan asfalt yol geçirmeği maharet sayan bir yaklaşım neredeyse birkaç bediî idraki bulunan kimse dışında herkesi ihata etmişti. Bugün bu şuursuzluğun daha geniş çerçevede kınandığını görüyoruz. Fakat bediî idrakten mahrumiyet bütün tehdidi ve tehlikesiyle giderek çok daha müessir hale gelmekte ve üstelik de tarihî dokuyu koruma iddiasının sahibi zannedilen çevrelerde bu menfi tesirin boyutu daha korkunç hale gelmektedir.

Hacıbayram çevresi “restore” ettirilmekte ve fakat restorasyonun renginin Ogüst mabedinin mütemmimi bir çevre yarattığı ve orada Hacıbayram’ın gecekondu mesabesine indirgendiği gözden kaçmaktadır. Ama Müslümanlar, Hacıbayram’ı dışlayan bu çevre düzenlemesinden hiç de rahatsız olmamakta, dahası önemli bir hizmetin ifa edildiği zehabına kapılmaktadırlar. İstiklâl Marşı’nın yazıldığı tarihî değeri milyarlarca dolarla kıyaslanmayacak olan Taceddin Dergâhı yanına zebellah bir bina inşaasına ses çıkarılmamakta, hatta mahkeme yıkım kararı vermesine rağmen İslamcı belediye reisi, demin üstâdın bahsettiği bediî idrakten yoksun bulunduğundan buna ses çıkarmamakta, bilakis zebellahçılarla anlaşma cihetine gitmekte, “niçin mahkeme kararını uygulamıyorsun” diye sorulduğunda da; “ya beni ilerde kamu malına zarar vermekten yargılarlarsa...” diye özrü kabahatinden büyük lakırdıya sarılmaktadır. 

Belediye reisi eğer bediî idrakten yoksunsa, gerçekten de kör şoförün hepimizi otobüse doldurup götürmesi riskinden daha fazla risk ihtiva etmektedir. 

Acaba önümüzdeki belediye seçimleri metroseksüel belediye başkanlarına mahkûmiyetimizi devam mı ettirecek, yoksa bediî idrak sahibi birkaç belediye başkanı görebilecek miyiz?

Hiç zannetmemekle birlikte, Cenab-ı Hakk’a dua ediyorum; bir şehrimiz hiç olmazsa bediî idrak sahibi bir reise kavuşsa diye...

Bediî İdrak

Burada üstâd Necip Fazıl Kısakürek’in belediye reisi ile ilgili olarak 1939 yılında Çerçeve’sinde yazdığı yazıya parmak basmak istiyorum. Aradan yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, en aktüel ihtiyacımıza cevap var onda:

“Şehir plânı yaptırmışız, ne çıkar? Belediye reisinin şahsiyet plânını yaptıralım. Belediye reisi tipini tanımadıkça onu bütün şartlariyle belirtmedikçe, temel dâvâlarımızdan biri olan umran işini kökünden yakalıyamaz.

Sadece kıymetli bir idare adamı vasıflarına mâlik bir belediye reisinin, bir şehri güzelleştirebileceğini umar mısınız?

Belediye reisinde vücudu gereken ana vasıf, sanat ve estetik terbiyesidir. İçinde bediî hükmü taşımayan belediye reisinden iş beklemek, çerçeveciye resim ısmarlamaktan farksız... Belediye reisinde iktisâdî, içtimâî, ahlâkî, idârî kıymetler, bir resim işinde muşamma, boya, fırça ve çerçeve gibi, malzeme haddini aşmıyan şeyler... Bütün bu malzeme, bediî idrak emrinde toplanmalı...

Bizde belediye reisi seçmekte miyar, bediî idrak kıymetinden başka her şey olmuştur. Onun içindir ki, şehircilik dâvalarımızda, bütçe, gelir, nizam, talimatname, kayıt kuyut gibi endişeler daima birinci plâna geçirilmiş ve hepsi birden yerine getirildiği halde eser öksüz kalmıştır.

Bana, gözü olmıyan şoför mü, bediî idraki bulunmıyan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm.” (28 Nisan 1939)

Rubai

Ateş
Harmanın bereketini gören anlar öküzünden
Bilirem içimizdeki beyinsizler yüzünden
Tanrım helak edeceksin kim var kim yok hepimizi
Bizi yakacak ateşi besledik gün gün közünden

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi