Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Mezar taşları farklı

Mezar taşları farklı

Diyorlar ki mezar taşı okumak isteyenler Çanakkale’ye gitsinler. Gitsek de kalsak da Çanakkale hiçbir zaman mezar taşı kadar hafife alınacak bir yer değildir, orası taştır, yumruktur, yürektir.

Osmanlı’nın son sözü, son solukları... 

Uğur Dündar’a göre Osmanlı döneminde okuma yazma oranı %5 imiş. Çanakkale’de temeli atılan ithal cumhuriyet estirince ortalıklarda cahil cühela kalmamış!..

Hep okuyoruz, ama neyi 
okuyoruz?..

Uğur Dündar, benin anam Osmanlıca biliyordu, Latin alfabesi gelince cahil kaldı. 

Senin de babanla anan öyle olmuştur...

Sadece analar babalar olsa... Yüzlerce Müderris (profesör) Darülfünun’dan (İstanbul Üniversitesi) kovularak yerlerine dil bilmeyen kafatasçı Hitler’in profesörlerini doldurdular.

Anadolu’da o gün bugündür şarteli atılmış bir şehir gibi üzerimize çöken karanlıklarla bir asırdır boğuşuyoruz... Kılavuzlar karga, milletin önüne döşenen yollar çamur...

Verilere bakıyoruz... 2012’de 33 bin 992 çocuk cinsel tacize maruz kalmıştır.
2013 tarihi itibari ile Yargıtay ceza dairelerinden çıkan dosya sayısı 375 bin 250, 2014 tarihine devredilen dosya sayısı 355 bin 134. Yani bu ülkede yılda toplam 730 bin 384 kişi suç işliyor.

Hukuk davaları ayrı (29.01.2014 günlü Resmi Gazete)...

“Yıktın perdeyi eyledin viran/Varayım sahibine haber vereyim heman.”
... 
Şimdi gelelim fasulyenin faziletlerine... Eski halinden yeni haline gelen Türkiye’den neden ürktükleri anlaşılmıyor mu? Korku şu, Osmanlı düştüğü yerden ya kalkarsa!..

Ah bu Müslüman alemi bir kenetlense emperyalistler bir avuç petrole muhtaç kapılarda kalırlar. Sektör haline gelen kanlı terörün de sonu gelir...

Bizim uşaklar da aynı yolun yolcusu, sıkıntıları Osmanlıca’dan Müslümanlık ya çıkarsa. 

Gavurluk çıksa gıkları da 
çıkmaz.

Osmanlıca meri olsaydı bu günkü nesil; Tanzimat Fermanı denilen paçavranın bir İngiliz teslimiyet mazbatası olduğunu, buna eşlik edenlerin de hain olduğunu bilecekti. 

Ama şimdi harf inkılâbı araya girince, o ilk meclis koridorlarında dönen dolapları, binlerce insanın neden darağaçlarında sallandırıldığını, Yunan’ın neden gelip nasıl çekildiğini bilmiyorlar. 

Bu hikayelerin mumu yatsıya kadar bile yanmadı, şu arşivler karıştırılsa daha nice mumlar sönecek.

Osmanlı’nın kartondan  değil, demir bilekten olduğunu göreceğiz.

Çanakkale’de savaşan Anzaklar’ın mezarları  orada.

Nasıl oluyor? Yunan’ı denize döktükleri halde tek bir mezar yok. 

Yoksa ne oldular? Ruhanileşerek göklere mi uçtular? 

Görüyorsunuz yazı gidince yaz da bahar da gidiyor, her taraf kışa dönüyor.

Demek oluyor ki trene öküz de bakar, o trenin işlevine sevdalı olanlar da...

Senin dedenle benim dedemin mezar taşları da öyle gibidir Uğur Dündar. 

Bakarız anlamayız, anlasak da anlatamayız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi