Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Paris'te paramparça rapsodi

Paris'te paramparça rapsodi

Paris’te herkesin gözü önünde olan  Ve gözler önünde olmayanlar..        

Fransa’daki katliamdan sonra terör uzmanları görüşlerini yine boca ettiler medyaya..

Bu tip saldırılar artabilir.

Yaza doğru yeni saldırılar beklenmeli.

Güvenlik yeterli değil.

Takip edilmeliler.

Bıçak gibi çözülmez.

Bataklığı kurutmakta geç kalındı

Tedbirler artırılmalı.

İnlerine girilmeli.

Daha bir sürü yorum.

Hemen hepsinde batılı müttefiklerinin görüşleri hâkim.

Yabancı kanalları ya da basını takip ediniz, onlarda da benzer yorumlar göreceksiniz. Hatta bazıları daha insaflı ve olayın dış veçheleri, bağlantıları hakkında daha kuşkulu yaklaşıyorlar. 

Bilge Adamlar Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Atilla Sandıklı bakın ne demiş:

“MİT müsteşarı açıkladı, ‘Türkiye’den şu kadar sayıda gidecek olan kişiyi önledik’ diye Gidip gelenlerin tespit edilmesi lâzım. Ağları belirlenmeli. Psikolojik destek verilmeli. Bana göre bu sivrisineklerle uğraşmak gibidir. Asıl bataklık kurutulmalı. Bu bataklık kurutulmazsa ki geç kalındı, bu tip şeyler patlak verecektir.”

En aklı başında açıklama olarak gözüken bu. Diğer bütün terör uzmanları istihbaratın artırılmasını, takip edilmelerini, velhasıl adı İslami olan ne kadar doğulu varsa şüpheli safına konulmasını önerecek kadar ileri gittiler.

Kendi bataklığını bile kurutamayan bu terör uzmanları ve stratejistler acaba koskoca Sünni Arap coğrafyasında yahut İslam dünyasında ve/ya daha geniş bir coğrafya olarak ele alırsak üçüncü dünya ülkelerinin herhangi bir yerinde nasıl bataklık kurutacaklar doğrusu merak konusu.

Beri yanda da terörü tek meşru yol olarak görenleri sözde anlamaya çalışan iyi niyetli Müslüman kalemler var. Onlar da Fransa’nın Cezayir’e yapıp ettiklerinden tutun da mağdur yetim kardeşlerin daha küçüklüklerinden beri ellerinden tutmadığına dair yorumlara giriştiler. Kimi Müslümanlar Fransa’nın Cezayir’deki katliamlarının görüntülerini sanal âlemde paylaşarak vicdan bastırma yolunu tercih ettiler.

Bazısı Hıristiyanlığa da hakaretamiz karikatürler yayınlayan derginin basılmasında Opus Dei parmağı aradı. Niçin olmasın?

FRANSA KENDİ AYAĞINA SIKTI

Fransız polisi saldırganları yakalayamadı, olayı derinlemesine soruşturamadı, arkasındaki güçleri çıkaramadı. Arabada sözde unuttukları kimlikleriyle kısa zamanda saldırganlar kıstırıldı ve nedense ani bir baskınla üstelik de rehineler önemsenmeden öldürüldüler. Böylece deliller karartılmış oldu.

Fransız polisi belki de bilmeden Fransa aleyhine tezgâhlanan bir planın ortaya çıkmamasına yardım etti.

ABD Büyük Ortadoğu Projesi diye bir proje ortaya atmasaydı, Irak ve Suriye’nin, hatta bütün Kuzey Afrika’yı bu keşmekeşe katabiliriz, dünyayı karıştırmasa idi IŞİD diye bir terör örgütü zuhur eder miydi? Hatta bugünlerde ABD içinde yeni bir tartışmayı CNN’de izledim; Irak’taki vali efendi Sünni Arap unsurları Saddam sonrası yönetimde hiç olmazsa temsil ettirseydi sonuç böyle mi olurdu?

Kürdistan’ın yani İkinci İsrail’in kurulması yolunda sürekli stratejik işbirliği içinde olduğunu ileri sürdüğü Türkiye’ye bile de-facto pozisyonlara mahkûm karar almalara iteceğine gerek PKK, gerekse diğer terör ihtimallerine karşı samimi işbirliğinde olsalardı böyle mi olurdu? İslam’ın daha otuz yıl evvel fundamentalist İslam ve geleneksel İslam diye ayrılması, sonrasında yumuşak – diyalogcu İslam ve sert terörist İslam diye ayrılması oryantalizmin müthiş bir başarısıdır aslında Batı’nın bütünüyle İslam’a hatta tasavvufi İslam’a bile hasım olduğunu bilmeliyiz. Çünkü Avrupa’da İslamlaşma eğilimi daha çok da mesela Mevlevi İslam, Nakşibendilik gibi yollardan ve hallerden gelişme göstermektedir. Avrupa ve ABD’nin de içinde bulunduğu global statükonun derdi o ki, Batı’nın inanç temellerini sarsacak İslamlaşmayı durdurmak şarttır. 

11 Eylül hakkında bir takım kuşkuları artık batılı dürüst yorumcular da paylaşıyorlar. Hâlâ kaç kişinin öldüğü bile bilinmeyen bu tuhaf terör saldırısı sonunda olan batı ile doğu arasındaki uçurumun kapanmamak üzere iyiden iyiye açıldığıdır.

Demek ki, bu eylemi yaptırtanlar, doğu ile batı arasındaki fay hattının açılması hedefine inanmışlar. Sebebi ne olabilir?

GÖÇ DALGASI - İMMİGRATİON

Üç yüz yıldır dünyayı sömüren güçlerin normalleşme sürecinde diğer dünya halklarının da paylarının artacağından korkmaları mı? Elde ettikleri kazanımları başkaları ile paylaşmamak mı? Batı’ya olan göçün önlenmesi mi? Enerji kaynaklarını ele geçirme ve kendi hinterlandı dışındakileri sürekli korku ve vehim çağında yaşatmak mı?  Beş yüz yıl önce Nostradamus’un kehaneti üç milyon kara adamın doğudan ve batıdan Avrupa’yı istila edeceğini söylüyordu.  Buna inanan batı normalleşme sürerse sınırlarını muhafaza edemeyeceğini düşünmüş olmalı…

Yaşı müsait olanlar hatırlayacaklardır İran’da devrim olmadan önce, radikal İslam, Taliban, El Kaide, Hizbullah ve daha buna benzer sözde İslami şiddet içeren iddialar olmazdan evvel yani normalleşme devresinde özellikle Fransa’da hele hele kadınlarda Müslüman olma oranı hayli fazlaydı. Kızım Olmadan Asla filmleriyle İran’a yönelik kuşkular bu eğilimi azalttı. Ardından Filistinli militanların arzı endam ettiği filmler… Ellerinde bombalar sürekli suikastler…

Ve sonra Taliban, el Kaide, Afganistan, kız çocukları şimdi de Nijerya.

Ve İslam ülkeleri… Her birinde kötü yönetim, rüşvet, adaletsizlik, kan dökücülük, adam kayırmacılık, halkın serveti gasp eden yöneticiler, cahil din adamları, ilimde ve bırakın ilmi hayatın her alanında gerilik…

Şiir bile çekilmiş İslam dünyasından..

VE HiLAFET SORUNU

Ak­lı ba­şın­da bir ta­ri­kat, ak­lı ba­şın­da bir İs­lam dü­şün­ce mer­ke­zi, bir kül­li­ye, med­re­se, üni­ver­si­te, der­nek, dev­let kal­ma­mış.. Bu ara­da da ha­li­fe­nin bi­ri çık­mış hiç de teo­rik ola­rak ya­ba­na atıl­ma­ya­cak bir boş­lu­ğu dol­du­ru­yor söz­de.

Ne o? Hi­la­fet! “Ba­na ha­li­fe em­ret­ti­” di­yor sal­dır­gan. İs­lam üm­me­ti­nin iki ana da­ma­rı var. Bi­ri biz Türk­ler ise di­ğe­ri Sün­ni Arap ge­le­ne­ği.. ABD ön­cü­lü­ğün­de İn­gi­liz Ya­hu­di me­de­ni­ye­ti, Ira­k’­ta baş­ta ol­mak üze­re bü­tün İs­lam coğ­raf­ya­sın­da bu­nu yok say­ma­ya az­met­miş gö­rü­nü­yor. Tür­ki­ye bu ak­lı oku­ma­lı idi. BO­P’­a des­tek ve­rir­ken stra­te­jik iş­bir­li­ği ya­par­ken. Irak üze­ri­ne plan­la­ra iş­ti­rak eder­ke­n…

Bu­nun im­kân­sız­lı­ğı­nı an­lat­ma­lı ve öy­le bir sö­mür­ge va­li­si­ne bu­nu bı­rak­ma­ma­lıy­dı. 

Dü­şü­nün ko­ca Os­man­lı yok edi­li­yor ve Os­man­lı genç­le­ri el­bet­te em­per­yal mi­ras­tan vaz­ge­çe­cek de­ğil­ler. Üç tar­zı si­ya­se­ti­miz iş­te böy­le bir sos­yal-psi­ko­lo­jik or­tam­dan ne­şet et­ti. İt­ti­hat Te­rak­ki de, Teş­ki­lat-ı Mah­su­sa da­… Na­mık Ke­ma­l’­in “kür­re-yi ar­zı pat­la­tır çı­ka­rı­z” her Os­man­lı gen­ci­ne reh­ber ol­du. On­lar Ça­nak­ka­le­’yi Kur­tu­luş Sa­va­şı­’nı yap­tı­lar. Da­va­la­rı için da­ha baş­ka şey­ler de ya­par­lar­dı.

Bu­gün ça­re­siz Arap genç­le­ri­ne ışık ola­bi­le­cek fi­kir or­ta­mı yok ne ya­zık ki­…

On­lar da ha­li­fe kı­lık­lı­la­ra sa­rı­lı­yor­lar.

Bun­la­rı in­şa eden akıl BO­P’­u ya­ra­tan akı­l…

Ya­ni İs­la­m’­ı Av­ru­pa­’dan at­ma­yı ak­lı­na koy­muş akı­l…

İd­di­a boş da de­ğil.

Ge­çen asır­da cet­vel­le di­key ke­sil­miş sı­nır­lar (Sa­yın Er­do­ğan da de­ğin­miş­ti bu­na) hi­la­fet dev­le­ti­ne gö­re ya­tay düz­lem­de ye­ni­den plan­la­nı­yor. İki baş­kent işa­ret edi­li­yor. Şam ve Bağ­dat. Ger­çek­ten de iki­si de hi­la­fet mer­kez­le­ri­… Bi­ri Eme­vi di­ğe­ri Ab­ba­si­… Sün­ni Arap komp­lek­si bu ba­di­re­den an­cak böy­le bir ra­di­kal for­mül­le çık­ma­ya ça­lı­şı­yor.  

Tür­ki­ye bun­ca yıl­lık bi­ri­ki­mi­ni ve me­de­ni­yet tec­rü­be­si­ni ne ya­zık ki baş­lan­gıç­ta dev­re­ye so­ka­ma­dı.

Bun­da ül­ke­nin ken­di için­de en­tro­pi ya­şa­ma­sı ve si­ya­si un­sur­la­rı­nın ve fik­ri grup­çuk­la­rı­nın dar tar­tış­ma­lar için­de kü­re­sel dü­şü­ne­me­me­si et­ken­dir el­bet­te.

Var­sın şim­di çak­ma stra­te­jist­ler ve yo­rum­cu­lar or­ta­lık­ta ci­rit at­sın.

Var­sın or­ta ba­tı­nın vic­da­nı yi­ne ken­di se­si­ni bas­tır­sın.

İna­nı­yor­sa­nız siz üs­tün­sü­nüz ila­hi düs­tu­ru is­ti­ka­me­tin­de eh­li­yet öne çık­tı­ğın­da O’­nun Mu­kad­dem is­miy­le çağ ye­ni­den ku­ru­la­cak­tır.

Yer­de “el ama­n” di­yen Fran­sız po­li­si Ah­me­t’­in ça­re­siz­li­ği kar­deş kur­şu­nuy­la kir­len­me­ye­cek­tir. 

Te­rö­rü me­tod ol­mak­tan çı­ka­ra­bil­me­nin yo­lu İs­la­m’­ın ma­hal­li bir din de­ğil kü­re­se­lin de fev­kin­de âlem­le­re ni­zam ve­ren bir ül­kü ol­du­ğu­nu id­rak­ten ge­çer.

Dağarcık: 

“Ortadoğu’nun gerçek kalemleri Dicle’nin, Fırat’ın, Sakarya’nın, Nil’in çocuklarıdır peygamber makamlarına ve veli türbelerine kundakları dokundurulmuş çocuklardır. İnsanların köleliğini reddedenler, Allah’a kulluk etmeye can verenlerdir.
Onlar kerpiç damların rüyalarıdırlar.
Hayatları bir samanyolunda yürümektir.
Yalnız yazmazlar. Yazdıklarını yazmadan önce yaşarlar, yazdıktan sonra yine yaşarlar. 

Onlar hayat ve ölümü tartan en hassas terazilerdir.”
Sezai Karakoç, Ortadoğu Kalemi, Sütun 2, s.707 Diriliş, İstanbul 1975

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi