Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Stratejik derinlik doğru karar vermeli: ‘Perinçek Strazburg’a gitmeli!

Stratejik derinlik doğru karar vermeli: ‘Perinçek Strazburg’a gitmeli!

Bir kitap okudum hayatım değişti” diye yazdı ya Nobel sahibi romancımız. 

İnsan merak eder tabii hangi kitabı okuyup da insanın hayatı değişebilir diye ister istemez.

Kişisel gelişim kitapları mı? Nasıl bir çırpıda para kazanılır? İnsanları etkileme sanatı, İnsan kazanma sanatı, Başarılı olmanın sırları, Allah de gerisini bırak, sabah namazına nasıl kalkılır, iyi satıcı olmanın yolları, daha bir sürü olmayana ergi metodu…

Yoksa klasikler mi insanın hayatını değiştirir?

Suç ve Ceza, Savaş ve Barış, İlahi Komedya, Ezilenler…

Yerliler; Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Tutunamayanlar…

Sahi Tutunamayanlar klasiklerimiz arasında mı?

Olsun…

Bir kitap okuyup hayatı değişen kimler var acaba? Kimse onlar bir adım öne çıksın!

Ben başka bir cümle kuracağım.

Bir kitap yazdı(m), hayatı(m) değişti!

Kim bu!

Otuz kitap yazdım hayatımda hiçbir değişiklik yok maşallah..

Ne isem oyum yarım asırdır.

Bir kitap yazıp da hayatı değişen birkaç kişi tanıyorum. Fakat biri var ki gerçekten kitabın önemini idrak etmemiz için örnek bir isim.

Stratejik Derinlik kitabının yazarı Ahmet Davutoğlu…

Stratejik Derinlik kitabına benim de içinde olduğum jüri ödül vermişti. TYB Fikir ödülü almıştı kitap. Gerçekten de başlık da çarpıcı idi, kitabın içinde yazılanlar da… 

Sayın Davutoğlu’nun başarısı sadece bu kitap değil elbette. İstanbul’da kurduğu sivil üniversite(bilim ve sanat vakfı) Ankara’da bizi kıskandırırdı. Biz de yazar okulumuzu öylesi dersliklere sahip bir üniversite yapmak isterdik. Değerli yazarımız, ilk başkanımız Mehmet Doğan’la kafa kafaya çok vermiştik yalan yok… Bir de henüz danışman iken Ankara Palas’ta Musa Carullah ve Mağcan Cumabay ile Cedit hareketi üzerine Türklük âleminin öyle herkesin bilmediği meseleleri vuzuhla hem de irticalen anlatması pek hoşumuza gitmişti.  

Gerçi her şey üniversite hocalarının kürsülerinde, ya da kitaplarında yazdıkları gibi cereyan etmiyor acımasız hayatta. Dış politika da öyle… Zaman zaman ‘keşke monşerlerin diplomasisi, yani Osmanlı diplomasisi sürseydi de bu belalar daha atlatılabilir kılınsaydı’ diyesi geliyor insanın.

Bu şekilde düşünen onlarca arkadaşımın ne Cumhurbaşkanına, ne de Başbakana samimiyetle içinden geçenleri söylediklerini, söyleyebileceklerini sanmıyorum. Fakat birader bir adet de doğrucu Davut bulundursunlar yanlarında Allah rızası için.

Bu kadar lakırdıyı niye yaptım?

Eğri oturup doğru konuşalım.

Her birimiz, Doğu Perinçek’i tanımadığımız halde onu bir dönem günah keçisi yapmak için bütün sağcılar(milliyetçiler, ülkücüler, cemaatçiler, milli görüşçüler, Süleymancılar, yeniden milli mücadeleciler, nurcular, Nakşibendiler, Adıyamancılar, vb) olarak hazırlop kanaatlere sahiptik. Özellikle ülkücüler 12 Eylül’den önce içlerinden devşirilen itirafçılara çok kızdıkları için ve hele hele faşistlerin(!) adreslerini deşifre ettiği için Aydınlık ve Perinçek’e ateş püskürürlerdi. 

Son cemaat tezgâhı ile kotarılan ve buna da teşne olan bir kısım asker zevatın eski alışkanlıkları ile sözde müdahale mi, darbe mi olduğu meşkuk işgüzarlıklarına kendince siyaset üreten son Perinçek figürüne de Müslüman halkımızın haylice karşı olduğu malum.

Oysa daha bu darbe lakırdıları olmadan yurt dışında Ermeni meselesi etrafında milli görüşlerimizi âleme duyuran ve delikanlıca savunma yapan Perinçek, milli hassasiyeti olan herkesi içten içe etkilemişti. Eğer darbe dosyalarında adı bulunmasa idi sempati yelpazesi genişleyecekti muhtemelen.

Öte yandan tam da o sıralarda Hz. Muhammed’i övgüyle dergisinin kapağına yerleştirmişti.

Beri yanda da ilk Türkçülerin hakta İslamcıların sosyalist olduklarına dair yayınları ilgi çekiyordu.

Neyse girdi çıktı, şimdi de sadece kendisini değil, bütün memleketi hatta tarihimizi ilgilendiren acil bir mevzusu bulunuyor, gündemin ilk sırasında…

Malum İsviçre’nin Ermeni soykırımı tanımayanlara yönelik hukuk dışı uygulamasını bizzat yerinde bozmuş ve Avrupa en üst mahkemesinde de haklılığı anlaşılmıştı. 

Şimdi bu davanın son aşamasına gelindi.

Perinçek’in ise yurt dışı yasağı bulunuyor.

Perinçek’in Strazburg’a gitmesi ve Ermeni meselesinde katettiği savunma refleksimizin bir sonuca ulaştırılması gerekiyor.

Onun yerinde kim olsa da bu hakkın ona verilmesi şart.

Yargıya bir şey demiyorum. 

Her dönem ne yaptıklarını gördük.

Benim sözüm stratejik derinliğe…

Devlete…

Eğer Doğu Perinçek Strazburg’a gidemezse stratejik derinliğimizden kuşku duyacağım haberiniz olsun.

Son bir not: Oğlu Mehmet Perinçek’in babasının fikirlerine katkısını da yabana atmayın. Rusya’da arşivlerde bire bir işin kaynağından elde ettiği bilgi ve belgelerle Ermeni iddiasını çürüten önemli araştırmalara imza atmıştır. Ayrıca büyük devletler ülke içi bütün birikimlerini ve taraflarını milli menfaatleri istikametinde kullanabilen devletlerdir, küçük devletler entropi yaşayıp birbirinin ayağını kaydıran unsurlarla mülevvestir.  

Bir şiir: 

Sabah Ezanı

Ezan geldi evime 

Rüzgârına selam

Şükür duyan kulağım var

Ya Zülcelâl

Ezan geldi evime

Diyor ki muhabbetle

Uykudan yeğdir namaz

Haydi o zaman

Ezan geldi evime

Pervazlarda melekler

Uyanmış olmak güzel

Abdest bekler

Ezan gelmiş evime

Gelsin hoş gelişler ola

Suya sürerim yüzümü

Pusatlanırım

Ezan gelmiş evime

Ne çabuk oldu sabah

Gece hazır gitmeye

 Belasız sessiz

Ezan gelmiş evime

Melekler şarkı söyler

Müjdeler var müjdeler

Beklerim gelsin

Ezan gelmiş evime

Kıyama duracağım

Söz verdim ya Allah’ım

Kılıcın olacağım

Ne Attila yalandı

Ne Oğuz, ne de Yavuz

Üçler yediler kırklar

Sizi de alacağım

Bir seher vaktinde

Bir otağ kuracağım

Sabah namazından sonra

Milyonla akacağım

O büyük doğudan

Başka doğacak güneş

Batının batmış nesi var

Süpüreceğim

Hayyalelfelah

Yektir Allah

Ya Muhammed

‘Ol’acağım

Olacağım olacağım

Hakka layık olacağım

Düşen şanlı ismimi

Tutup kaldıracağım

Türk tanrının gözdesi

Yer tahtının öznesi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi