Serdar Demirel

Serdar Demirel

Butto cinayetinde nükleer gölge

Butto cinayetinde nükleer gölge

Dost ülke Pakistan, 2008 yılına siyasi ve federal yapısına büyük darbe alarak girdi. Eski Başbakan Benazir Butto, 27 Aralık akşamı yapılan bombalı saldırıyla, Pakistan’da, fâili meçhul cinayetler silsilesinin son kurbanı oldu. Peki, bu cinayetin arkasında kimler olabilirdi?
Malum olduğu üzere Pakistan nükleer silahlara sahip tek Müslüman ülke. Nükleer silahları olan ülkeler farklı medeniyet ve dinlere sahip. Ama bu ülkelerden hiçbirisinin silahlarına, ait olduğu din ve medeniyetin etiketi yapıştırılmaz. Ancak sözkonusu Pakistan olunca, hemen “İslâmic Atomic Bomb” (İslâm Atom Bombası) etiketi yapıştırılır. Neden?
Hep şöyle düşünülür; “Nükleer silahlarınız varsa kendinizi emniyette hissedersiniz”. Hâlbuki Pakistan bunun pek de öyle olmadığını gösteriyor. Nükleer klübe katıldı katılalı sürekli büyük oyunlara muhatap. Son yıllarda ülkeyi sarsan olayların bir boyutu sonuçta gelip bu silahlara dayanıyor. “Ya silahlar istenmeyen güçlerin eline geçerse? Ya Pakistan nükleer silahları başka Müslüman ülkelere de aktarırsa?”, türü endişeler (!) bu ülke üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallandırılıyor.
Butto’nun 8 yıl sonra apar topar ülkeye dönmesinde başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin arzusu vardı. Bunun için gerekli pazarlıkların yapıldığı bir sır değil. Biz, 14 Kasım 2007 tarihli “Yeni kahramanımız, Benazir Butto” başlıklı yazımızda buna işaret etmiş, şöyle demiştik:
“Pakistan Devlet Başkanı General Müşerref, ülke içi dinamikler açısından, miadını çoktan doldurdu. Lâkin, dünya dengelerini ellerinde tutanların ise, nükleer silahlara sahip bu ülkenin istenmeyen güçlerin (!) kontrolüne geçmemesi için hâlâ Müşerref’e ihtiyacı var.
Ama halk desteği iyice erimiş Müşerref’in hatırı sayılır halk desteğine sahip bir başka liderle desteklenmesi, sahip olduğu gücü onunla paylaşması gerekmekte. Böylece cunta yönetiminden kontrol edilebilir bir demokrasiye tekrar geçilebilsin.. Bütün bunların yapılabilmesi için Batı’ya angaje güvenilir bir lider gerekiyordu. Eski Başbakan Benazir Butto tam da aranan liderdi.”
Butto’nun ölümüyle Amerika’nın planı şimdilik suya düşmüş gözüküyor. Lâkin, aynı sonucu bu cinayet üzerinden elde etmeye çalışacaklardır, kuşkunuz olmasın. Asıl hedef, nükleer silahların tasfiyesine giden yolu açmaktır.
Pakistan’da güçlü bir müesses nizam vardır. Bunlar da Batılı çizgidedirler. Ama, nükleer silahları ülke için hayat memat meselesi görürler. İdeolojik anlamda değil, lâkin, nükleer silahları koruma bağlamında Batı’ya karşı direnmekteler. Artık Batı’nın hedef tahtasında bunlar vardır.
Butto’nun ülkeye dönmeden önce Pervez Müşerref’e gizli bir mektup yazdığını, kendisine yönelik bir sûikast girişimi olursa bunun sorumlularının yönetim ve güvenlik sistemi içinde etkin göreve sahip kişiler olacağını, bu bağlamda 4 kişinin ismini açıkça verdiğini, Pakistan basını yazıp çiziyor.
Butto ülkeye döndüğü Ekim ayında büyük bir saldırıya maruz kalmış, 139 kişi hayatını yitirmişti. Yeterli koruma önlemlerinin alınmaması asker içindeki bir yapılanmayı gündeme getirmişti. Türkiye’de kimilerinin sandığı gibi bu İslâmcı subayları akla getirmez, zira onlar 1994’den beri önemli ölçüde tasfiye edildiler.
Butto’nun kendisi de bu yapılanmaya işaret etmiş, kendisine yönelik sûikast girişiminden Müşerref’i gerekli önlemleri almamakla itham etmişti. Butto, nükleer silahlar meselesini tartışmaya kapalı birisi değildi, itham ettiği güç merkezi ise en çok buna kızıyordu. “Bu cinayetin arkasında kimler var?” sorusuna, birileri bu merkezi işaret ediyor, neden acaba?
önce, El Kâide, denildi. Ortada bunu kanıtlayacak bir delil yoktu. El Kâide pek alışık olmadığımız bir çıkış yaptı ve olayla ilişkisini reddetti. Butto’nun partisi PPP ise bu iddiaları ciddiye almadığını açıkça beyan etti.
Küresel medya da El Kâide iddialarını pek ciddiye almadı. Ancak yaptığı haberlerde satır aralarında asker içindeki bir yapılanmaya dikkatleri çekti. Butto’nun kuzeni BBC’ye verdiği demeçte bundan emin olduğunu söyledi. Bu kanıyı güçlendiren bir husus da olayın meydana geldiği mekândı.
çünkü Rewalpindi şehri, İslâmabad’a 20 kilometre uzaklıkta bir garnizon şehri. Müşerref bile kendisine yönelik en son intihar saldırısına kadar burada ikâmet ediyordu. Zira kendisini bu şehirde daha fazla emniyette hissediyordu. İki sûikastin ikisi de İslâmabad’a giden güzergâhta gerçekleştirilmişti. Şehir emindi ama güzergâh değil. Sonuçta İslâmabad’a taşındı.
Butto’ya yönelik tehditler biliniyordu. Buna rağmen nasıl olmuştu da bu garnizon şehrinde bu sûikast gerçekleşmişti? Nükleer silahları korumaya kilitlenmiş bu güç, cinayetle ilişkisi olmasa bile, cinayet üzerinden tasfiye edilmek istenmektedir. Oyunun adı, “nükleer tasfiye”. Amerika, İsrail ve Hindistan ise oyun kurucular.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi