Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

'Biz aptalız'

'Biz aptalız'

Bir vekil hanımın, katledilen bir genç kızı, dansederek anmasına niye şaşırdık anlamıyorum. Epey zamandan beri, ölümün, eğlencenin hızını kesmesine veya ara vermesine arslanlar gibi direnmiyor muyuz? Nicedir, eğlenerek yas tutmuyor muyuz?

Biraz tekrar olacak ama, eski bir yazıma gideceğim. 17 Ağustos depreminde İstanbul'daydım. O gece, hepimiz, dehşetle kendimizi dışarıya attık. Mehmet Gezegen, felâketin boyutunu radyodan anlatmaya başladı. Onu dinlerken bir komşumun telaşlı hâli, dikkatimi çekti. Memleketi, deprem bölgesindeydi. Yanına yaklaşıp sorunca derdini anladım. O gün, yola çıkacaklarmış. Bir tâtil kampında yer ayırtmışlar. Yollar, çok kötüymüş. Şimdi nasıl gideceklermiş? Herhâlde depremin şoku diye düşündüm. Neticede, tâtile gitti.

Bir başka tanıdığım ise ağustos sonunda tâtilden döndü. Bir akrabası depremde ölmüş. Tâtil yerinde haber almışlar. "Nasıl yâni, akrabanız göçük altındayken tâtile devam mı ettiniz?" diye sorunca toparlandı. "Canım eğlenmedik ki. Her gün, şöyle bir denize girip çıktık" dedi.

Mecbûren bahçelerde olduğumuz günlerde, bahçeye kurulan televizyondan Yalova'daki depremzedelerin çığlıkları yükselirken mangal keyfi yayıp pişpirik atanlar vardı.

Kısacası, resmi rakamlara göre 17.000; resmi olmayan rakamlara göre iki katından fazla insan ölürken, bir kısım halkımız eğlenmeye devam etti. En sonunda, dönemin İçişleri Bakanı Saadedddin Tantan, bu rezâlete el koyarak saat on ikiden sonrası için eğlence yerlerine yasak getirdi.

Şehit haberlerinin peşpeşe geldiği günlerde de ilginç şeyler oldu. Mesela; bir düğünde, gelin ve damat, “şehitleri unutmadık” diyerek bayraklı poz verdi. Ya sonra? Vur patlasın, çal oynasın. E şimdi salon tutulmuş, dâvetiyeler dağıtılmış, ellerin oğlu şehit oluyor diye eğlenmesinler mi? Mâdem eğleneceksin, bâri şehitleri karıştırma.   

Konserlerini iptâl etmeye kıyamadıklarından, “şehitler için” diyerek sahneye çıkan ve salonu dolduranlara hârika vakit geçirten şarkıcıları hatırlıyor musunuz?

Şimdi bu minval üzere, bir vekil hanım da günlerce 14 Şubat için çalışmış; grup kurmuş; dans etmek için belki günlerce prova yapmış ve herkesin onu konuşacağı bir sokak gösterisine hazırlanmış. Yazık! Belli ki aklı, Grease filminde kalmış. Bu arada gündem, vahşi bir cinâyet ile sarsılmış. Şimdi bu gösteriyi iptâl mi etsin? Yok yok etmesin. Ama, umursamasa da olmaz. Önümüzde seçim var. En iyisi, içkiden vazgeçmeyenlerin ölenin arkasından kadeh kaldırması misâli, bu kızcağızın şerefine dansetmek.

Anladık da bâri dansederken gülme. Suratın asık olsun. Ağlıyormuş gibi yap. Sanki vekil değil, atarlı ergen. Ter ter tepindi. 

Vekil hanım ve dans arkadaşlarının, Özgecan’a bir kasıtları elbette yok. Öldüğüne sevinmiş olmaları da imkânsız. Ama bu duyarsızlıklarının bir sebebi olmalı.

Buz Devri 4 animasyonunda, bir sahne vardı. Her yer yıkılırken, tüm hayvanlar can derdindeyken sürekli eğlenen iki minik hayvana, neden böyle eğlendikleri sorulunca şöyle cevap verdiler:

-Biz aptalız.

Evet, “Ölüm bize vız gelir. Tadımızı bozamaz” demek için aptal olmak lâzım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi