Dr. Erbakan Özal

Dr. Erbakan Özal

İbrahim ‘Melih Gökçek’ ve Türkiye Siyaseti

İbrahim ‘Melih Gökçek’ ve Türkiye Siyaseti

Milli Mücadeleci” ekolden gelip, tüm ‘milliyetçi muhafazakâr’ kesimin gönlünde kalıcı yer edinmeyi başarmış bir kişilik… Yerel liderlik rolünü oynarken, aslında ‘ulusal lider’ gibi bir özgül ağırlığa sahip olma becerisi ortaya koyabilen bir karizma… En zayıf olduğu ortam ve pozisyonda bile yadsınamayacak derecede önemli hamleler yapmayı becerebilen bir deha… Sevenleri olduğu gibi, sevmeyenlerinin çokluğuyla da anılıyor olmakla birlikte, savunduğu tezleriyle sevmeyenleri tarafından bile çoğunlukla takdir edilen bir farklı lider… İbrahim Melih Gökçek…

Daha Keçiören Belediye Başkanlığı döneminde farklı kişilik özelliklerinden, başarılarından ve yeteneklerinden söz ettirmeye başlamıştı… Çevresindeki bazı “dost” kabul ettiği kişilerin yıpratma uğraşılarına rağmen, merhum Turgut Özal gibi bir büyük devlet adamının yakın ilgisi ve dikkatini çekmeyi başarmıştı… Her ne kadar ANAP’ın Türkiye genelinde hesaba çekildiği 1989 yerel seçimlerinde Melih Gökçek de Keçiören Belediye Başkanlığı’nı kaybetmişse de o durumdan bile en iyi bir şekilde istifade etmesini bilmişti. Zira Melih Gökçek’in 1989 yerel seçimlerindeki başarısızlığı, devlet bürokrasisini daha da yakından tanıması için bir fırsata dönüşmüş ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü görevi vesilesiyle çok önemli bürokratik deneyimler kazanmıştı. 

O zamana kadarki bilgi, birikim, deneyim ve tanınırlığı çok da abartılabilecek bir düzeyde olmasa da, Melih Gökçek’in Refah Partisi’ne geçişi nedeniyle tüm Milli Görüş camiasında neden olduğu bayram havası ve şahlanış görüntüleri, gerçekte bu siyasi figürün hiç de yabana atılmaması gerektiği noktasında önemli işaretler veriyordu. 1991 genel seçimlerinde, RP-MHP-IDP arasında oluşturulan Milli İttifakın asıl mimarlarından birinin de Melih Gökçek olduğu göz önünde bulundurulacak olunursa… Dolayısıyla Melih Gökçek’in Refah Partisi’ne geçiş tarihini, Milli Görüş Hareketi için, talihin kendilerine gülmeye başlaması anlamında bir milat olarak değerlendirmek hiç de abartı olarak değerlendirilmemelidir. 

Gerçekten de Melih Gökçek’in ciddi organizasyon başarısı, iletişim becerileri, aracılık yetenekleri ve hatta kişisel güvencelerine dayanan garantileriyle sağlanmış olan 1991 yılı seçim ittifakının sonuçları yönünden meseleye bakarsak, en vasıfsız ya da çapsız gibi durduğu pozisyonda bile ne derece başarılı hamle, değişim ve dönüşümlere vesile olabileceğini net bir biçimde görebiliriz. Aynı durum Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilme sürecinde de görülmüş ve en fazla yüzde 15’lerde bir oya ulaşması beklenen Refah Partisi, Melih Gökçek vesilesiyle, 1994 yerel Seçimlerinde, yüzde otuzlara varan bir oy oranına yaklaşarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmıştı. 

Kuşkusuz o dönemde “Melih Gökçek” ile “Recep Tayyip Erdoğan” ikilisinin birlikte televizyonlarda boy göstermiş olmalarının oluşturduğu enerji ve sinerji sayesinde her ikisinin oyu en az yüzde beş düzeyinde daha da artmıştı. Elbette ki Konya’nın efsanevi Büyükşehir Belediye Başkanı Halil Ürün’ün 1989-1993 arası dönemde göstermiş olduğu muhteşem düzeydeki başarılı çalışmaları bu karizmatik yerel liderlerin en birinci referansıydı. Bu vesileyle, yeri gelmişken belirtelim ki; Halil Ürün fenomeni olmasaydı, Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerinde oy oranı bu iki büyükşehirde de yüzde yirmi bandının üstüne çıkartabilirdi, belki; ama Ankara ve İstanbul gibi en büyük iki mega/devasa kentin Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazanması mümkün olmayabilirdi. İşte böylesine önemli ve yok sayılması mümkün olmayan büyük hizmetlerde bulunmuş olan Halil Ürün’ün, sadece ailevi sorunları gerekçe gösterilerek arka plana atılması hiç de şık/etik düşmemektedir.

Hülasa aynı Melih Gökçek, gerçekleştirdiği başarılı çalışmalar sonunda, alışılmışlıkların dışına çıkarak, bir taşra kenti görüntüsündeki Ankara’yı Avrupa’nın model başkentlerinden birine dönüştürmeyi başardı ve bu vesileyle sevenlerini de hayal kırıklığına uğratmadı. Zaten bu başarısının bir sonucu olarak da, 1994-2019 arası dönemi kapsayan 25 yıllık süre boyunca, bir sol kenti olarak anıla gelen Ankara’yı kesintisiz bir biçimde elinde tutmayı sürdürmüştür. Böyle giderse ve başka da bir siyasi hedefi yoksa eğer, en az bir dönem daha Ankara’yı yönetebileceğinden hiçbir kuşkum yoktur.

Öte yandan merhum Erbakan Hocamızın iktidardan uzaklaştırılmasına neden olan, 28 Şubat 1997 sonrası uygulamaya koyulan, post-modern darbe dönemi sonrasında ve özellikle AK Parti’nin kurulma sürecinde, Melih Gökçek faktörünü/aktörünü “bir bölen” rolüne soyundurmak isteyenlerin tüm yönlendirici oyunları ve blöfleri karşısında, iki ileri bir geri politikasını uygulayarak, “Abdüllatif  Şener’in düşürüldüğü tuzağa” düşmemiş olması da ayrı bir konu… Fotoğrafın görünen ya da dışarıya yansıtılan kısımlarının ötesine geçilerek bu konular üzerinde düşünülürse, Melih Gökçek’in aslında en az karizmatik kişiliği kadar da bilinçli bir kişiliğe sahip olduğunu net bir biçimde görülebilecektir. 

Bu arada; AK Parti’nin, tüm olumsuz söylenti ve yaygaralara rağmen, 2004, 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde Melih Gökçek’i yeniden Ankara adayı göstermiş olması; AK Parti’nin de, Melih Gökçek üzerinden oynanmak istenen oyunu bariz bir biçimde anladığını göstermektedir. Bundan dolayıdır ki; AK Parti döneminde kesintisiz bir biçimde Ankara adayı olması her ne kadar Melih Gökçek’in bir başarısı olarak değerlendirilmesi gerekse de, aynı şekilde AK Parti liderliğinin basiret, feraset ve vefası yönü itibariyle de takdire şayan bir tutum ve davranış olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda tekrar hatırlatmak gerekirse; Konya’nın gözdesi olan ve merhum Erbakan Hocam gibi bir karizmanın karşısında “Tayyip Erdoğan’ın önünün açılması gerekir” fikrini savunması nedeniyle son anda Konya Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı elinden alınmış olan Halil Ürün’e son iki seçimden beri sahip çıkılmaması AK Parti için çok büyük bir vefasızlık ve eksiklik olarak değerlendirilmelidir.

Bu arada AK Parti iktidarını devirmeye yönelik en ciddi kalkışmalardan biri konumundaki 2007 yılının Cumhuriyet Mitingleri, Mayıs 2013’ün Gezi eylemleri süreçlerinde Melih Gökçek’in başlattığı geriye püskürtme atılım ve çıkışları yönünden bakınca aynı karizmatik liderliği bu defa çok daha farklı bir biçimde görüyoruz. Hakikaten bir Büyükşehir Belediye Başkanının etki alanının çok ötesinde bir liderlikle, ciddi siyasi kalkışmalara meydan okuyup onları şaşkınlığa uğratması hiçbir şekilde yabana atılmamalıdır. 

Özellikle son iki yıldan beri hedef seçilen “Tayyip Erdoğan” karizmasının yıpratılmaya çalışıldığı her organizeli hamle karşısında Melih Gökçek’in sergilemiş olduğu başarılı püskürtme ve yakın destek çıkışları da dikkate alınacak olunursa; her ne kadar yerel bir siyasi aktör konumuna sahip olsa da, her şart ve koşul altında gerçekte Türkiye siyasetinin birincil aktörü potansiyelini muhafaza ettiği kolaylıkla anlaşılmaktadır. O nedenledir ki, bu durum; tüm örtülü bir şekilde yürütülmekte olan aleyhte kampanyalara rağmen Melih Gökçek’e sahip çıkılmasının, AK Parti’nin en büyük kazanımlarından birisi olduğunu ispatlamaktadır. 

Çeşitli platformlarda sürdürülen yıpratma kampanya ya da girişimlerine karşı, Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında durarak gerçek manada varlık gösterebilen en önemli aktörlerden birinin Melih Gökçek olduğunu son haftalardaki siyasi gelişmelerle bir kere daha bariz bir biçimde görüyoruz. Söz konusu ikili arasındaki ‘kardeşlik hukukunun’ siyasi menfaatlerin çok ötesinde olduğu gerçeği bağlamında meseleye yaklaşırsak; Türkiye siyasetinin gelecek on yılına yeniden damga vurulabilmesi için, Melih Gökçek’in daha güçlü bir şekilde merkezi siyasetin içerisine girdirilmesinin çok yerinde olacağına inanıyorum. Başkanlık Sistemi mi olur, Yarı Başkanlık Sistemi mi olur, yoksa Parlamenter Sistemde kalınır mı bilemem; ama AK Parti’nin eski tabanından bazılarıyla ipleri atmasına neden olabilecek fitne tohumlarına karşı mutlaka Melih Gökçek’in tecrübelerinden istifade edilmelidir. 

Nasıl yani, derseniz? Bunu, İslâm dünyasının lideri rolüne soyunmuş görüntüsü veren Sayın Erdoğan ile onun üzerindeki yükün en büyük ağırlığını tek başına sırtlanma becerisini gösterebilen Melih Gökçek’in birlikte konuşmaları gerektiğine inanıyorum. Elbette bu yeni dönemde; Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Abdülkadir Aksu, Halil Ürün gibi siyasi dehalardan da yeniden faydalanma yoluna gidilmesi ciddi anlamda isabetli olacaktır. Ancak, tüm bu değerlendirmelerimiz bir yana; kesinlikle unutulmamalıdır ki, özelde ülkemize ve genelde de İslam dünyasına başarılı bir şekilde hizmet edilmek isteniyorsa, kesinlikle zafiyetlerin esaretine düşecek ölçekte zayıflıklar gösterilmemelidir. Bu hataya düşmüş ya da düşecek olanlar olursa da hiç tereddüt etmeden ibreti âlem için yargılanmalıdırlar. Ramazan-ı Şerif Bayramımız mübarek olsun… Amin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Dr. Erbakan Özal Arşivi