Ahmet Varol

Ahmet Varol

Hedefteki Pakistan halkı

Hedefteki Pakistan halkı

Son dönemde Afganistan’daki Amerikan işgal güçlerinin askeri uçakları zaman zaman Pakistan topraklarını ve sivil halkın bulunduğu yerleşim yerlerini hedef alan saldırılar düzenliyor. Ama bu saldırılar kısmen haberlere yansısa da pek gündem oluşturmuyor ve ciddiye alınmıyor. Gazeteciler ve yorumcular artık bu tür saldırılara “köpek insanı ısırdığında haber olmaz” prensibiyle yaklaşmaya başladı. Ama bu köpek biraz büyük ısırıyor. Üstelik kimi ısıracağı belli olmadığı için ciddi bir tehdit unsuru oldu. Dünyanın belediyesi sayılan BM’den ruhsatlı çalıştığı için ihbar edeceğimiz bir makam da yok. Dolayısıyla bu tehdit ve tehlike karşısında insanî değerlere, insan hayatına, yaşama hakkına saygılı herkesin ortak bir tavır geliştirmesi gerekiyor.
Bundan önceki iki yazımızda Afganistan’da sivil hedeflere yönelik saldırıların artmasından ve BM’nin bu konuyla ilgili raporlarından söz etmiştik. Konuyla ilgili değerlendirmemizde de işgal güçlerinin cephede aldıkları darbelerin intikamı için ve yıldırma amacıyla böyle sivil hedeflere saldırı düzenlediklerine dikkat çekmiştik. Pakistan’daki sivil hedeflere yönelik vahşi saldırılar da aynı türdendir ve aynı amaca yönelik olarak gerçekleştirilmektedir.
Saldırılarda özellikle Pakistan’ın Afganistan sınırına yakın bölgelerinin hedef alınması tesadüf değildir elbette. Bu bölgelerde yaşayan halkın Afganistan’daki bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine lojistik destek verdiği, sahip çıktığı, mücahitlere ev sahipliği yaptığı biliniyor. İşgalci ABD o yüzden bölgenin halkını toptan suçlu kabul ediyor ve insanlık dışı saldırılarıyla cezalandırmaya çalışıyor. Saldırılarda direnişçilerin saklandığı noktaların, sığınakların hedef alındığı iddiaları kesinlikle doğru değildir. Yerleşim yerleri rasgele hedef alınmakta ve insanlar toplu halde katledilmektedir.
Bu sivil katliamında ne yazık ki ABD’nin önünü açan Pakistan’ın eski Cumhurbaşkanı General Perviz Müşerref oldu. Müşerref’in Kızıl Cami (Lal Mescit) katliamı ABD’nin iddialarını doğrulayan bir operasyondu. Müşerref, sonraki dönemde izlediği politikasında da Afganistan sınırlarına yakın bölgelerdeki halkı toptan suçlu ve mahkûm kabul eden bir tutum içine girdi. Bu tutumuyla kendi halkına, kendi ülkesinin insanlarına ihanet eden Müşerref’in daha sonra koltuğunda kalmasının zor olacağının anlaşılması üzerine defterinin dürüldüğünü ve çaput gibi atıldığını gördük. İşbirlikçi yöneticilerin onun maruz kaldığı sondan ibret almaları gerekir.
En çok acı ve ızdırap veren Müslüman halkların içinden çıkan bu tür işbirlikçilerin ihanetleridir. ABD, Afganistan’ı işgal ederken Pakistan Cumhurbaşkanı Müşerref’e de ülkesini bir tampon devlet konumuna sokması görevi vermişti. İşgalci Siyonistlerin Filistin toprakları üzerindeki hâkimiyetleri de bu tür tampon devletler vasıtasıyla sürmüyor mu? Kara Eylül Hareketi ve Maan Operasyonu, Ürdün’e verilen tampon devlet görevinin yerine getirilmesidir. Mısır rejimi de yine aynı görevi üstlenmiş olmasından dolayı Gazze’ye uygulanan ambargoda işgal devleti hesabına Rafah sınır kapısında gardiyanlık yapıyor.
Pakistan’daki yeni cumhurbaşkanının da Müşerref’ten herhangi bir farkı yok. ABD tarafından kullanılmaya ve benimsediği anlayış itibariyle kumanda edilmeye son derece müsait. Sicilinin kirli olması bu konuda kendisine yapılacak baskılara ve dayatmalara daha kolay boyun eğmesini sağlayacak etkendir.
ABD’nin Pakistan’ın bağımsızlığına saygı duyduğuna dair açıklamaları da tam bir yüzsüzlüktür. Bağımsızlığına saygı duyduğu ülkenin topraklarına keyfine göre hava saldırıları düzenleyebiliyor, insanlarını toplu halde katledebiliyor. Zaten ABD’nin saygı anlayışı budur.
Pakistan’a yönelik saldırılar karşısında çağdaş emperyalizmin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gördük. Biz Rusya’nın Gürcistan’a saldırısını elbette onaylamıyoruz. Ama Gürcistan konusunda sergilenen tavrın kısmen de olsa Pakistan topraklarını hedef alan saldırılara karşı da gösterilmesi gerekirdi. Ne var ki Pakistan’da yerli işbirlikçilerle Batılı güçler, saldırıyı düzenleyen ABD ile aynı safta durduklarından böyle bir gelişme olmadı.
Not: Burada üzerinde durduğumuz Lal Mescit katliamı, Kara Eylül Hareketi ve Maan Operasyonu hakkında ayrıntılı bilgiler içeren ve daha önce yayınlanmış dosyalarımızı Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) bulabilirsiniz. İlgili dosyalar: Dünya Gündemi > Pakistan bölümünden “Pakistan: Kızıla Boyanan Caminin Feryadı”; Ürdün bölümünden “Kral Hüseyin: İhanetlerle Dolu Bir Ömür Sona Erdi” ve “Maan Olaylarının Gerçek Yüzü”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi