Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Sıra Nesebin Bozulmasına Geldi

Sıra Nesebin Bozulmasına Geldi

Nesep bozuldu mu hesaplar da bozulur...

Mesela, Avrupalı diyor ki “süt kardeşliği” diye bir olay yoktur. 

Mantık yürütüyorlar.

Aynı montofon ineğinin sütünü içenler kardeş mi oluyor?!.

Montofon kafa ile düşünürsen öyle!..

Dizilerde seyrediyoruz, hayvanların en vahşisi bile yavrularına sütünü verirken ne kadar müşfik ve de şefkatli. Yavrular arasında da kardeşlik muhabbeti var...

O canavarlar öyle, biz insanlar!

Anne bu... Sinesini bir başka çocukla paylaşmışsa ona sadece sütünü değil, yapı taşlarının bir kısmını da genlerine aşılamıştır.

Avrupalıya göre cins ayrımı yoktur... 

Erkek neyse kadın da odur.

Kandıralı sen de dur!..

Bizim maarifin de cinsiyet farklılığını gidermek için yapmış olduğu projenin yayımını RTÜK de onaylamış... Şıracının şahidi bozacı!..

Bu duruma göre kadın erkekleşecek, erkek de kadınlaşacak.

Yani her ikisi de kalaslaşacak.

Öylelerine peygamberimiz “lanet olsun” diyor...

Maarifin projesine tepki gösteren hanım yazarımız Sema Maraşlı’yı tebrik ediyorum. 

Yüreğine sağlık, gerçekten Kahramanmaraşlı...

Kur’an ve sünnet diyor ki, erkeğin kadın üzerinde hakları olduğu gibi kadının da erkek üzerinde hakları vardır. Eşitlik işte burada. Kadınlar erkeklere Allah’ın(cc) bir emanetidir...

Bu kadar net, bu kadar açık... 

Avrupa’ya gidince akla dayalı felsefenin insanı bir nevi maymun hayatına dönüştürdüğünü görürsünüz. Aile hayatı diye bir şey kalmamış. 

Ortalıkta dolaşan bir sürü kokanalar, omurgası eğrilmişler...

Bazı şehirler yaşlılar kampı gibi, genç yok hep yaşlı.

Bu bahsi açmamızın elbette ki nedeni  var.

Türkiye bir yandan kalkınan bir ülke, diğer yandan Avrupalı olmaya özendiğinin farkında bile değil. Kemik erimesi gibi aile hayatında erimeler başladı bile.

Medyadan okumuşsunuzdur. Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin boşanma sonrası çocuğun velayetini üzerine alan anneye kendi soyadını da verme talebini kabul etmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 321. Maddesi’ni gerekçe göstererek; ölüm de olsa, boşanma da olsa, velayeti üzerine alan anne çocuğuna kendi soyadını veremez diyerekten kararı bozmuştur.

Demek istedi ki, çocuk annenin değil, ailenin soyadını taşımak zorundadır.

Ancak, bu ülkede adalet bir tane değil ki, bunun bir de AYM’si var.

Bireysel başvuruda bulunan boşanmış anne tam da istediği kararı AYM’den alıyor.

AYM diyor ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği, cins ayrımı olamaz. Erkeğe tanınan tüm haklar kadına da tanınmalıdır. 

Yani boşanmış anne soyadını çocuğuna verebilmeli.

Aldın mı ağzının payını!..

Nesebin sahih olanı ile sürekliliği esas ise, karar tuhaf değil mi?

Cinsiyet ayrımı madem yok, o zaman neden dişi ve erkek diyoruz?

Öyle demişti Karadenizli hemşehrim: “Madem farkımız yok, o halde küçük aptesini ayakta yapsın da görelim.” Demek ki onun da kafası bu kadar basabildi....

Bu Avrupalı dünyaya kendisi gibi bakıyor.

Biz de o ahmakların peşine “insan hakları” diyerekten takıldık gidiyoruz.

Yüce Allah(cc) öyle buyuruyor:

 “Çocuk kimin yatağında doğmuşsa onundur.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi