M. Emin Yıldırım

M. Emin Yıldırım

Afûv isminin gölgesinde Kadir Gecesi

Afûv isminin gölgesinde Kadir Gecesi

Kadir Gecesi; Alemlerin yegane sahibi olan Rabbimizin, sözlerin sultanı olan Kur’an’ı, meleklerin sultanı olan Cebrail aracılığıyla, ayların sultanı olan Ramazan’da, alemlerin sultanı olan Efendimiz’e indirmeye başladığı gecedir. Bu gece Kur’an’ın beyanı ile bin aydan daha hayırlıdır. Efendimiz(sav)’in beyanıyla da; Ramazan ayının son 10 günün tekli gecelerinde aranmalıdır. Belki geldi ve gitti; belki de 29. gece olan Pazar gecesinde, kendisini fark edip, ömre bedel olan değeri ile şeref kazanacak talipler beklemektedir.
Nübüvvet evinin sultanlarından olan Hz. Aişe validemiz, kimselerin aklına gelmeyen nice soruları Efendimiz’e sorarak, yüzlerle ifade edilen meçhul konunun, bizler için malum olmasını sağlamıştır. İşte onlardan birisi de, bin aya bedel Kadir Gecesine erişince nasıl dua edilmesi gerektiğidir. Bir gün Hz. Aişe validemiz: “Ya Resulullah! Kadir Gecesine kavuşursam, o gece nasıl dua edeyim” diye sorunca, Efendimiz (sav) şöyle cevap vermişti: “Allahümme inneke Afûv’un, Kerim’ün, tuhibbu’l-affe fa’fu annî” yani; “Allah’ım! Şüphe yok ki, sen Afûv’sun, Kerim’sin, affetmeyi seversin; beni de affet.”
Cevamiü’l-Kelim, yani az söz ile çok şey ifade etme hususiyeti olan Efendimiz(sav)’in, bu gecede yapılacak dualarda serlevha yapılmasını tavsiye ettiği bu önemli dua içerisinde Afûv ismini kullanması boşuna değildir. Sizce neden mağfiret içeren, hepsi de Esmaü’l-Hüsna içerisinde yer alan, Gafîr, Gafûr, Gaffar değil de, özellikle Afûv ismi seçilmiştir? Bunun bir hikmeti olmalı değil midir? Nasıl ki Kur’an, kelimelerini seçerken büyük bir hassasiyet ortaya koymuşsa, asla hevasından konuşmayan ve yaşayan bir Kur’an olan Efendimiz(sav) de tüm kutlu sözlerinde böyle bir hassasiyeti taşımıştır. Bu duada da özellikle Afûv isminin seçilmesinin hikmetleri vardır ve bu hikmetler bizzat bu kelimenin ihtiva ettiği anlamlarda saklıdır.
Büyük Arap dil alimi İbn Manzur, Afûv isminin kökü olan af kelimesini açıklarken iki temel anlama dikkatlerimizi çeker. Bunlardan ilki: Bir şeyi elde etmeyi amaçlamaktır. İkincisi ise: Bir şeyin kökünü kazımak, tamamen silmek, mahvetmek, ortadan kaldırıp, yok etmektir. (İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, c. 9, s. 297)
Bu anlamları dikkate aldığımız zaman, Afûv ismine şöyle bir mana vermemiz gerekecektir: “Allah’ın kullarına ait günahların izlerini tamamen yok etmesi, Kiramen kâtibin meleklerine yazdırdığı kayıtları sildirmesi, Kıyamet günü işlenen günahlardan hesap sormaması ve hatırlayıp mahcup olmamaları için kullarına hatalarını tamamen unutturmasıdır.”
İşte Afûv ismi böyle büyük bir rahmeti içerisinde taşımaktadır. Sadece bununla da sınırlı değil, bazı dil alimlerimiz, bu ismin “Faûl” vezninden gelmesini dikkate alarak, vezindeki mübalağanın iki mana daha ihtiva ettiğinin altını çizer, bu yüce ismin hem ahirete, hem de dünyaya bakan bir özelliğinin olduğunu söylerler. Afûv isminin ahirete bakan yüzü; hesapların görüleceği gün Allah’ın, kulunun günahlarını tamamen silip, yok etmesidir. Dünyaya bakan yüzü ise; kullarından günah dürtülerini çekip alarak, onların günaha yönelmelerine engel olması ve o yönelişi tamamen silip atmasıdır. Böyle olunca da, Afûv ismi rahmet üstü bir rahmeti içerisinde barındırmaktadır.
Esmaü’l-Hüsna bahsinde hacim olarak küçük ama mana olarak büyük bir eserin sahibi olan İmam Gazali, Afûv ismini, mağfiret ihtiva eden diğer isimlerle, özellikle de hepsinin ortak paydası olan Gufran kelimesi ile kıyaslarken, bu yüce ismin nasıl bir değer taşıdığını gözler önüne serer. Der ki: “Bu iki isim anlam olarak birbirlerine yakındır. Ancak af, gufrandan daha geniş ve daha kapsamlı bir mana ihtiva etmektedir. Gufran: Günahları örten, kapatan demektir. Afûv ise: Günahları tamamen silen, mahveden ve yok sayan demektir. Elbette ki, bir şeyi kökten kazımak, o şeyi gizleyip örtmekten daha kapsayıcıdır.” (İmam Gazali, el-Maksadü’l-Esna, s.140)
Demek ki eğer Allah, mağfireti ile bize muamelede bulunsa, önce işlediğimiz tüm hata, kusur ve günahlarımızı orta yere dökecek, “sen bunları bunları işledin” diyecek, biz de bunların hepsini itiraf edip büyük bir mahcubiyet taşıyacak, sonrasında Gaffar olan Rabbimiz “hepsini bağışladım” diyerek bizleri sevindirecektir. Ama eğer bize Afûv ismi ile muamelede bulunursa, işlediğimiz hata, kusur ve günahların hiçbirini gözler önüne sermeyecek, işlenmediğini varsayacak, hayat filmimizden o kötü kareleri kesip çıkaracak, bizi mahcup etmeyerek affettiğini beyan edecektir. İşte Afûv ismi böyle büyük bir anlam, tabiî ki rahmet taşıdığı için, Sözün Sultanı olan Efendimiz (sav) bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadir Gecesinde, bu dua ile yakarmamızı bizlere tavsiye etmiştir. Bizler de affa layık olmasak da, o yüce ve emsalsiz makamdan af dileniyor; “Ya Rab! Bizleri iki hayatta da mahcup etme” diye dua ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Yıldırım Arşivi