Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Gelin Baykal’ı anlamaya çalışalım

Gelin Baykal’ı anlamaya çalışalım

CHP Genel Başkanı Sayın Baykal’ın şu son çıkışındaki mesajını ben iyi niyetlerle anlamaya çalıştımsa da, sütten dili yananlar durmadan bana sorular yönelttiler.
“Bu Baykal..” dediler, “..başka Baykal mı?”
Doğal olarak, geçmişin vukuat defterine baktık.
Cerhi mi:
Anayasa'da başörtüsü konusunda yapılan açılımı engelleyen Baykal...
Cumhurbaşkanı’nın eşi başörtülü olursa, kıyametlerin kopacağını haykıran Baykal.
Başörtü sorununun hiçbir zaman “insan hakkı” olmadığını, aksine emperyalist boyutu ile açık giyim kuşamın çağdaş Cumhuriyet'in ve de laikliğin gereği olduğunu vurgulayan Baykal...
CHP Genel Merkezi'nde, vakit namazlarını kılmak isteyenlere küçük bir mescidi bile çok gören Baykal...
Üniversitedeki görevi başında iken başörtülülere karşı en sert tepkileri gösteren Mustafa Apaydın gibisini Antalya’ya belediye başkan adayı gösteren Baykal...
İşte o Baykal!..
Şimdi ki de; tek parti döneminin kıyafete dönük yasakçılığını sorgulama cesaretine soyunan, başörtülüler şöyle dursun, çarşafa bile altı ok rozetini takan Baykal...
Mahalli seçimlere ramak kala, dedesinin imam olduğunu hatırlayan Baykal...
Dünkü Baykal’la çelişen bugünkü Baykal...
Dedim ki; olabilir, bir zamanlar Milli Görüş gömleğini giydiği halde, sonradan bu gömleği çıkarıp, “Aha ben değiştim, iktidarım döneminde hiçbir gizli gündemim olmadığını da ispatlarım” şeklinde açıklamalar yapan farklı politikacılar yok mu aramızda?
İsterseniz, buradan DSP’ye geçelim...
Merve Kavakçı’nın başörtüsüne “devlete meydan okumak” nutkunu çeken halkçı(!) Ecevit’in partisi de bugün farklı tavırlar takınmıyor mu?..
Dediler ki; siyaset bu, “U” dönüşünde kurallarını Baba Demirel çoktan koydu gitti. Politika denilen ikiyüzlülüğü kullanacağınız zaman vereceğiniz cevap gayet net:
“Dün dündür, bugün bugündür..”
O zaman yarın da!..
Faraza CHP, başörtüsü mağdurlarını ikna etmek suretiyle hükümet koltuğuna otursa; 100 kişilik manken takımına çarşaf giydirerek fakültelere salmayacakları, arkasından da verilen serbestiyi “çarşaflı irtica geliyor” bahanesiyle geri almayacakları ne malûm...
Olamaz mi?..
Hani Fadime Şahin olayı... Veya Sincan gecesine benzer bahaneleri üretip arkasından 28 Şubat'ı getirdikleri gibi... 12 Eylül'ün tek gerekçesi MSP’nin Konya mitingi değil miydi?
Her neyse, şu andaki durum sanki tarihi buzların erimesi meylinde...
Madem birileri siyaset değiştirip yeni bir projenin hayata sokulmasını istiyor.
O zaman, AK Parti'nin vaziyeti kavrayıp tedbiri elden bırakmaması gerekiyor.
Baykal’a “Hodri meydan... Söylediklerinde samimi isen, görelim” deyip, alelacele bir “sivil Anayasa” taslağını halk oylamasına sürerse, Baykal’ın üçüncü şıkta oynama şansı kalmaz.
Ya evet, ya da hayır demek zorundadır...
Buraya kadarı tamam da, AK Parti elini çubuk tutacak kadar çevik bir aksiyona hazır değil gibi görüntü veriyor. Onlar, Ankara gibi bir şehrin halkını tekrar tekrar Melih Gökçek keyfîliğine mahkûm etmeye kafa yordukları gibi, YAŞ toplantılarına katılıp orada, irtica dedikleri ne olduğu belli olmayan birtakım gerekçelerle görevlerinden atılan dindar subayların uğradıkları haksızlıklara “şerh” koymakla zamanı israf ediyorlar.
Düşünün ki; devlet acil ve de hayatı ehemmiyette haiz bir karar alıyor, o kararın altına atılan bir kısım imzaların hukuken ne anlama geldiği belirsiz; evet mi, hayır mı belli değil.
Şerh konmuş, neden “muhalefet” değil de şerh?!..
Kaldı ki; bu tip hak zayiine neden olan kararları hem Başbakan, hem de Cumhurbaşkanı imzalamadığı taktirde, geçersiz sayılacaklar... O da yok...
O zaman rahmetli Necip Fazıl’ın o güzel deyişi düşer gündeme:
“Makarios Müslüman olsun, Kıbrıs da onun olsun...”
Aynen öyle...
Irak’ı yönetenler Müslüman olsaydı, oradaki Müslüman halk; cefa, zulüm, işkence görür müydü? Üniversitelerin başındaki kimi rektörler inançlı olsalardı, bu ülkede başörtüsü sorun olur muydu? Sonuçta bu halk, laftan ziyade icraata bakar, kim onun değirmenine samimi olarak su taşırsa, o da onun ununu en güzel şekilde öğütür...
Değilse, Baykal’ın, özellikle Antalya’da açıkladığı gibi; kıyafet hürriyetinden maksat, kamusal alanlar değil de, sokaklarla alışveriş yerleri ise; bu demektir ki, eski tas eski hamam...
Ufukta CHP adına değişen bir şey yok... Yasakçılığa devam...
(*) Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi