Anadolu ozanlığı, diğer adıyla abdallık geleneğinin günümüzdeki temsilcisi, türkülerin ustası Neşet Ertaş aramızdan ayrılalı bir yıl oldu.
120
Besteci, söz yazarı, yorumcu, halk ozanı Ertaş, 25 Eylül 2012'de 74 yaşındayken İzmir'de, prostat kanseri nedeniyle hayata veda ettiğinde tüm hayranları, yakınları, sanat dünyası, siyasiler ve memleketi Kırşehir halkı yasa boğulmuştu...
220
Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım'ın ilk çocuğu olarak Orta Anadolu bozkırlarının tam göbeğinde 1938’de Kırtıllar’da dünyaya geldi.
320
Annesinin erken ölümünden babası ve kardeşleriyle birlikte sonra köyüne yerleşmişlerdir ve çocukluğu bu köyde geçmiştir.
420
Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile çalıp sesi ile türküler söylemeye başladı.
520
Neşet Ertaş, 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gelerek ilk plağını "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri takip etti.
620
Ankara'ya yerleşen Neşet Ertaş, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gider. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına geri döner.
720
Halkın da büyük desteğini alan Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane oldu.
820
Halkın da büyük desteğini alan Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane oldu. Unesco tarafından yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü.
920
Neşet usta hayat destanını 1960’lı yıllarda yazdığı uzun bir şiirinde şöyle anlatır;
1020
Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana Kırtıllar köyünde geldin dediler Babama Muharrem, anama Döne Dediysen Ata’yı bildin dediler
Dizinde sızıydı anamın derdi Tokacı saz yaptı elime verdi Yeni bitirmiştim üç ile dördü Baban gibi sazcı oldun dediler
O zaman babamdan öğrendim sazı Engin gönül ile Hakk’a niyazı O yaşımda yaktı bir ahu gözü Mecnun gibi çölde kaldın dediler
Zalım kader devranını dönderdi Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi Babam saz çalarken bana zil verdi Oynadım meydanda köçek dediler
Anam Döne İbikli’de ölünce Tam beş tane öksüz yetim kalınca Beşimiz de Perişan olunca Babamgile burdan göçek dediler
1120
Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru Bu hali görenin yanıyor bağrı Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı Bunlara bir ana bulun dediler
Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık Bize ana yok mu diyerek sorduk Adı Arzu dediler bir ana bulduk İşte bu anadır buldun dediler
En küçük kardaşı kayıp eyledik Onun için gizli gizli ağladık Üstelik babamı asker eyledik Yine öksüz yetim kaldın dediler
Zalım kader tebdilimi şaşırttı Heybe verdi dalımıza devşirtti Yardım etti Yerköy’üne göçürttü Biraz da burada kalın dediler
Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik Babam saz çalarken biz çümbüş aldık Kırşehir’e varınca kemanı çaldık Aferin arkadaş çaldın dediler
1220
Yarin aşkı ile arttı hep derdim Babamı bir yere dünür gönderdim Başlık çok istemişler haberin aldım İstemiyor yarin seni dediler
Kırşehir’de yedi sene kalınca Düğün düzgün hepsi bize gelince Burada herkese yer daralınca Ankara’ya gider yolun dediler
Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum Epeyce eğleştim, evinde kaldım Yüz lirayı verip bir yatak aldım Etti isen böyle buldun dediler
Bir ev kiraladım münasip yerde Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de Bu aşk hançerini vurdu derinde Çaresini bulamazsan ölün dediler
Yarin aşkı ile döndüm şaşkına Arada içerdim yarin aşkına Canan acımaz mı garip dostuna Buna da içeriye alın dediler
1320
Neşet Ertaş'ın ölümünün ardından, Cumhurbaşkanı'ndan CHP Genel Başkanı'na siyasiler ve merhumun sanatçı dostları derin üzüntülerini, nasıl büyük bir sanatçının kaybedildiğini ifade eden açıklamalar yaptı.
1420
2008 yılında Çankaya Sofrası'nda diğer sanatçılarımızla birlikte misafir etmekten memnuniyet duyduğum Neşet Ertaş, her zaman sevgiyle, saygıyla ve takdirle hatırlanacak; en önemli kültür değerlerimizden biri olarak gönlümüzü titreten türkü ve bozlaklarıyla kalbimizde yaşamaya devam edecektir. Bugün, kendi dizelerinde dile getirdiği 'Yalan Dünya'ya veda eden halk ozanı Neşet Ertaş'a Allah'tan rahmet; ailesine, milletimize, sevenlerine ve sanat dünyamıza başsağlığı diliyorum.
1520
“Bir gönül eri, 'Gönül Dağı' olmayı başarmış bir sanatçı olduğunu belirterek, “Neşet Ertaş'ın adının milyonlarca seveni tarafından yaşatılacağına, sanat üslubunun gelecek nesilleri etkilemeye devam edeceğine yürekten inanıyorum. Uzun yıllar gurbet hayatı yaşayan Neşet Ertaş, bir gönül eri, hatta bir 'Gönül Dağı' olmayı da başarmış bir sanatçımızdır. Eşsiz üslubu, parlak yorumları ile dikkati çeken Neşet Ertaş, yorumladığı türkü ve bozlaklar sayesinde Anadolu insanıyla arasında gönülden gönüle uzanan gizli bir bağ kurmayı başarmış ender sanatçılarımızdan biridir. Neşet Ertaş'ın adının milyonlarca seveni tarafından yaşatılacağına, sanat üslubunun gelecek nesilleri etkilemeye devam edeceğine yürekten inanıyorum. Merhum Neşet Ertaş'a Allah'tan rahmet niyaz ediyor, ailesine, yakınlarına ve tüm sanat camiamıza başsağlığı diliyorum.”
1620
Aşık grubu içerisindeydi. Kendisini rahmetle anıyoruz. Ama yerinin boş kaldığı kanaatindeyim. Toplumun süzme dediğimiz kısmının içerisinden seçilmiş insanlardı. Bir daha kolay kolay benzeri gelmez. Onun boşluğunu doldurmak mümkün değil. Onun bıraktığı eserler gelecek nesillere örnek olacaktır. Sağlığındayken ona göstermemiz gereken ilgiyi o sağken gösteremedik. Onu bu bakımdan tatmin ettiğimizi söyleyemem.
1720
Türkülerimizin, Türk Halk Müziği'nin, Türk folklorunun başı sağ olsun. Bozlak bölgesinin tek insanı. Yıllardır öyle geldi. Bir türlü onun gibi birisi yeşermedi. İnşallah bundan sonra onu dinleyenlerden yeşerir. Neşet'in yeri doldurulmayacaktır kesinlikle. Babası Muharrem Ertaş'ın dahi yeri doldurulmadı. Muharrem başkadır, Neşet Ertaş başka bir şeydir. Babasının tavrı, hali başkaydı, Neşet Ertaş'ın çok daha farklı bir çizgisi vardı bana göre. İkisi de çok büyük değerlerdi.
1820
Halk müziğinin bu usta sesini yıllar yılı söylenecek türküleriyle hem yanımızda hissedecek, hem de yokluğunu duyacağız. Bozkırın Tezenesi, türkülerin dili sustu. Artık büyük ustayı dilden dile, gönülden gönüle dalga dalga yayılan türküleriyle anacak, halk müziğinin bu usta sesini yıllar yılı söylenecek türküleriyle hem yanımızda hissedecek, hem de yokluğunu duyacağız.
1920
Bozkırın Tezenesi bil ki sazınla, sözünle öyle temiz bir hatıra bıraktın ki gönlümüz hep seni arayacak. Ertaş'ın bir sanatçı olarak Türk Halk Müziği için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu işin uzmanları daha iyi bilir ve takdir ederler. Devasa bir yüreğe sahip büyük bir sanatçı” olduğunu vurgulayan Bülent Arınç, “Ancak O hep mahzun, mahcup ve mütevazı çehresiyle gösterdi kendisini. Hülasa bu dünyada güzel ve esaslı bir seda bıraktı. Ancak bugün 'gönül dağımız' onun yokluğuyla 'yağmur yağmur boran' oldu. Ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun. Bozkırın Tezenesi bil ki sazınla, sözünle öyle temiz bir hatıra bıraktın ki gönlümüz hep seni arayacak.
2020
Neşet Ertaş deyince en az 3 nesile kendini sevdirmiş çok değerli bir üstadımız. Çok üzgünüm. Hepimizin başı sağolsun. Sanatçılar hiçbir zaman unutulmaz. Aşık Veysel, Pir Sultan gibi o da unutulmayacak. Eserleriyle yaşayacak. Neşet Ertaş çok uzun yıllar halk türkülerine hizmet etti. Tam bir Anadolu insanı. Anadolu insanlığını hiçbir zaman bırakmadı. Onun türküleri hepimize çimento oldu. 18 yaşındayken ben onun kışın bir konserine gitmiştim. Çok etkilenmiştim. Sazıyla sesini bu kadar bütünleştiren bir sanatçı olmadı. Bu, Allah’ın çok büyük bir lütfudur. Bizler daha çok öksüz kalacağız.