Öldürülen teröristlerin ceplerinden bakın ne çıktı
Hakkari Çukurca kırsalında 31 Ağustos sabahı alaca karanlıkta başlayan çatışmalar 3 Eylül gecesine kadar devam etti. Bu süreç içinde yorulan, yıpranan, hırpalanan, uyumayan komandolar ele geçirdikleri tepeleri hiç bırakmadı.
127
Hakkari Çukurca kırsalında 31 Ağustos sabahı alaca karanlıkta başlayan çatışmalar 3 Eylül gecesine kadar devam etti. Bu süreç içinde yorulan, yıpranan, hırpalanan, uyumayan komandolar ele geçirdikleri tepeleri hiç bırakmadı.
227
Dağbaşı Tepe’yi hedef alan ve 2 Eylül gecesi yapılan uçarbirlik harekâtı sırasında atlama yapan ve hemen çatışmaya giren komandoların neredeyse tamamı atlama sırasında değişik uzuvlarından sakatlandı. Sadece ayağını kıran 4 komando ‘emir’le geri döndü.
327
İndirme sırasında helikopterin teknisyeni bile terörist vurdu. Dağbaşı Tepe’nin ele geçirilmesi sırasında, saat 05.00’te tepenin zirvesine 10-15 metre kala, bu sefer de Gülbahçe Tepe ve Çilekli Tepe’den üzerlerine ağır silah ve keskin nişancı tüfekleriyle açılan ateşle karşı karşıya kaldılar. Dağbaşı Tepe tek tek teröristten temizlenerek ele geçti.
427
KOMUTANLARI ONA MADALYA VERECEKTİ
Bu çatışmalarda pekçok yaralı vermelerine karşın şehitleri yoktu. Bir tek ağır yaralı Erdal Tekeci Uzman’dı. Başından vuruluncaya kadar olağanüstü kahramanlık gösteren Tekeci, pekçok teröristi vurmuş, pekçoğunun da imha edilmesine katkı sağlamıştı. Uzman Tekeci helikopterle hemen tahliye edildi.
527
Komutanları gösterdiği üstün cesaret ve feragat nedeniyle ona madalya vereceklerdi. Ama olmadı. Uzman Tekeci tedavi gördüğü GATA’da 21 gün sonra şehit düştü. O da bütün dağlarımız gibi arşa doğru devrildi.
627
‘ERTUŞİ’NİN STRATEJİK VE TİCARİ ÖNEMİ NEYDİ?
Başyılan Karayılan’ın yönetmeye kalktığı bu çatışmalarda teröristler takviye üstüne takviye getirdi. Bu cüretin bedelini ise fazlasıyla ödediler. Sadece çatışmalarda değil, IHA ve İKU’larla tespit edilen teröristler F-16’larla pekçok kere vuruldu. Hakkâri kırsalında dün itibarıyla etkisiz hale getirilen bölücü terörist sayısı 314’e ulaştı.
727
Teröristin ‘Ertuşi’ dedikleri alandan neden vazgeçmedikleri açıktı: Operasyonel ve stratejik olmasının yanı sıra hem büyük bir propaganda unsuru hem de uyuşturucu ve kaçakçılık ticareti için önemli bir kanaldı. Hemen her gece sızma ve baskın deneyen teröristler başarılı olamadı.
827
DAĞBAŞI’NA TERÖRİST SIZMAYA ÇALIŞTI
Sızma ve baskından sonuç alamayan PKK, geceyi uyumadan geçirmiş Dağbaşı’ndaki komandoların üzerine bir kez daha sızmayı ve baskın yapmayı denedi. Bu, tam bir kafa kafaya tokuşmaya dönüşecekti. Bu çatışma 3 Eylül sabahı başladı. Dağbaşı Tepe’nin altlarındaki ağaçlık alanlarda ve kayalıklarda toplanan teröristler geceyi bağırarak çağırarak gürültü yaparak geçirdi. Amaç, ‘dikkat dağıtmak’tı. Dağbaşı Tepe’deki komando bölüğünü ve JÖH timini ağır silah atışlarıyla baskı altına aldılar. Günlerdir mücadele içinde olan Mehmetçik, geceyi saldırı altında geçirdi. Ve asıl çatışma ertesi sabah başladı.
927
Teröristler 30-35’er kişilik 3 ayrı grupla 3 farklı bölgeden saldırıya geçti. 20-25 Mehmetçik’i doğrudan hedef alan saldırılar, başlarını kaldıramadıkları apansız ağır silah ve keskin nişancı atışlarıyla başladı. Sonra leblebi gibi üzerlerine yağan el bombaları. Roketler!
1027
VURULDUKÇA KAÇTILAR
İlk önce Uzman Çavuş Haşim Yenigül yaralandı. Kol komutanı Astsubay Bahri Uçuş, mermi yağmuruna göğsünü gerip Haşim’i sırtladı ve geri bölgeye çekti. Ama Haşim Uzman çoktan şehit olmuştu. Bahri Astsubay onu bırakıp hızla mevziisine, daha doğrusu şehadetine koştu. Komandolar sürekli yaralı verdi. Bir yandan yaralıları geri çekip çatışmaya devam ettiler. Bu çatışmalar sırasında sadece keskin nişancı Tahsin Uzman 5 teröristi başından vurdu.
1127
Bütün tepeye dağılmış ve ağır etki altında kalmış uzman çavuş subay ve astsubaylar gördükleri teröristleri vurdukça, zamanla teröristlerin azminin kırıldığı ve kaçmaya başladıkları görüldü. Mehmetçik her şeyi göze alıp Dağbaşı Tepe’yi bırakmadı. Sonra bir de püskürtme taarruzuna kalkıştılar ve onunla teröristin iradesini tamamen kırdılar. İlk etapta 32 teröristin cesedi dikkat çekti. Özgürel Yüzbaşı ‘Hudut Kartalları’na orayı devredinceye kadar orada kaldı.
Mehmetçiklerden biri başından vurulmuştu. Şehit düştüğünde parmağı hâlâ tetiğin üstündeydi. Şarjöründe iki mermi kalana kadar teröristlerle savaştığı görüldü. Silahı naaşından ayrılmak istendiğinde ise Mehmetçik silahını vermedi! Silah arkadaşları, onun silahının kabzasını kavrayan parmaklarını açamadı. Naaşa kıyamadan yapılan uzun uğraşlardan sonra şehidin elinden silahını alabildiler. Ve o Mehmetçik, “Silahını elinde tutarcasına” defnedildi.
1427
SENİ TEPE’YE SIZMA GİRİŞİMİ YAŞANDI
Komandoların Seni Tepe’ye sızıp yerleşmesinden sonra sabaha karşı teröristlerce atılan havan ve roket mermilerinden biri mevzilerden birinin tam üstüne düştü. O mevzide Uzman Onbaşı Serkan Bursalı ile Uzman Onbaşı Tolga Akdaş şehit düştü. İki şehit yan yana omuz omuza arşa devrildi. Komandolar iki şehidin verildiği bu sızma girişimde 14 teröristi etkisiz hale getirdi.
1527
Komandoların Seni Tepe’ye sızıp yerleşmesinden sonra sabaha karşı teröristlerce atılan havan ve roket mermilerinden biri mevzilerden birinin tam üstüne düştü. O mevzide Uzman Onbaşı Serkan Bursalı ile Uzman Onbaşı Tolga Akdaş şehit düştü. İki şehit yan yana omuz omuza arşa devrildi. Komandolar iki şehidin verildiği bu sızma girişimde 14 teröristi etkisiz hale getirdi.
1627
Görevini tamamlayan komandolar tepeleri Hudut Kartalları’na emanet ettikten sonra 5 Eylül’ü, 6 Eylül’e bağlayan gece dönüş intikaline başladı. 13 saatlik intikal sonunda, dağda adı bilinmez bir üs bölgesine ulaşarak operasyonu tamamladılar. Komandoların 51 arkadaşı yanlarında yoktu. 11’i şehit, 40’ı gaziydi. Artık vatan sağ olsundu...
1727
AİLESİNE HASRET BİR ASKER
“64 gün boyunca İkiyaka Dağları’ndaki Beybuta Tepe Üs Bölgesi’nde kaldık. Bundan sonraki görevimiz de dev bir çanağın içindeki Yeşiltaş Karakolu’nun emniyetini sağlamaktı. Doski Vadisi’nin kayalık yamaçlarında bir yerlerdeydik. Karakolu tutan bu keskin yamaçlarda bir hafta kaldık. Aylardır dağda yaşamaktan sadece kamuflajlar değil, elimiz yüzümüz derimiz bile kayış gibi olmuştu
1827
Dağdan ve doğadan da yemediğimiz sopa kalmamıştı. Taş kaya üzerinde yaşayıp dururken soğuk, sıcak, yağmur, rüzgâr, ayaz, fırtına görmüştük. Çiğ yağdı sabahları üzerimize. Üstüne bir de kar gördük. Anların geçmediği zamanlarla, aylarca karanlıklarla boğuştuk. Ver elini Hakkâri Otluca... Nasıl da sevinmiştim. Aylardır göremediğim eşimi nihayet görebilecektim. Eşim Hakkâri Otluca’da lojmanda. İki buçuk aydır ben dağda, o yalnız.
1927
Gece 01.00 gibi Çukurca Otluca’ya vardık. Evli olan, burada evi olanlara izin verdiler. Arkadan da ikaz ettiler: ‘Her an hazır olun.’ Koşa koşa gittim evime. Sevinçle özlemle hasretle kucaklaştık eşimle. Oturduk kanepeye...
2027
‘Bir yorgunluk kahvesi yapayım sana.’ Kahveyi içerken hem konuştuk hem dertleştik kısa kısa. Kahveyi bitirememiş, koltukta sızıp kalmışım. Kıyamamış, dokunmamış. Uyandırmadan üstümü örtmüş. Sabahın köründe sarsarak uyandırdı beni: ‘Telefon’ dedi, ‘Seni arıyorlar.’ Açtım. ‘Acil dönmem’ isteniyordu. Koşturarak çıktım evden. Özlem gidermem bir kahve iki kırık sözle kaldı.”
Komandoların Han-Seni-Kale-Dağbaşı tepelerindeki teröristlerin üzerlerine zirveden atmaca gibi inmelerinden sonra büyük çatışmalar yaşandı. Kimi yerde gırtlak gırtlağa girilen bu çatışmalarda bu dört tepenin bütün zirveleri, teröristlerin bütün mukavemetlerine rağmen ellerinden alındı. Çekemedikleri kaçıramadıkları onlarca teröristin cesedi tepelerin zirvelerinde ve yamaçlarında kaldı.
2227
Bu büyük kırıma rağmen teröristler alanı bırakmak istemediler. Özellikle de ilk dört günde. Kandil doğrudan devreye girdi. Başyılan Karayılan ile yavrusu Fehmi Atalay teröristleri yönetmeye soyundu. Irak’tan ve diğer yuvalandıkları alanlardan takviye üstüne takviye getirdiler, sayısız baskın ve sızma girişimlerinde bulundular.
2327
Özellikle bu ilk dört günde, her gün ama her gün çok sert çatışmalar yaşandı. Cephe savaşlarına benzer görüntüler ortaya çıktı. Ayrıca teröristler hemen her gece ve sabah sızma ile baskın denedi. Bütün bu günler ve geceler boyunca bölgede yuvalanmış onlarca Doçka, uçaksavar, havan ve roket mevzilerinden Mehmetçikleri çok yoğun ateş altına aldılar.
2427
CESARET VEREN ‘KRISTAL’LER
Teröristlerin sızma, baskın ve çatışma anlarında en büyük yardımcıları ise ceplerindeki ‘Kristal’lerdi. ‘Kristal’ teröristlerin kendilerinin imal edip kullandıkları uyarıcı, kafa yapan, uyuşturan ve cesaret veren hap için kullandıkları isimdi. Bu hapların etkisiyle operasyon sırasında hoyratça, anlaşılmaz biçimde bağırıp, nara atıyorlardı. Hapın etkisindeki teröristlerin çatışma, baskın ya da sızma kurallarına hiç uymayacak şekilde davrandıkları görüldü. Tabii bir de moral bozma gayretleri vardı. Bölücü örgüt üyelerinin anlayamadığı ise ‘Kristal’in ileri atılmak kadar kaçmayı da kolaylaştırdığıydı.
2527
Bu noktada da PKK çaresizdi. Çünkü ‘Kristal’in yerini doldurabileceği ‘Bir bilinç ve cesareti yoktu’. İmanı, irfanı ve haklılığı da. Ortaya çıkan boşluğu da böyle doldurmaktaydı. İçine kattığı zavallıları bu şekilde ölüme gönderebilmekteydi.
2627
Han-Seni-Kale- Dağbaşı Tepe... Burası teröristlerin ‘sözde’ Ertuşi Kampı dedikleri alandı. Kale Tepe’de de bu kampın ‘sözde’ karargâhı bulunurdu. “Alandı, bulunurdu...” diyorum, çünkü artık oralar Mehmetçik’in kanıyla sulanmış birer “Bayrak Tepe” oldu.
2727
KENDİ ÖLÜLERİNE BILE SAYGI DUYMADILAR
Bulunan PKK’lı teröristlerin birçoğunun el bombalarıyla tuzaklandığı görüldü. Bu yolla bize zayiat verdirmek istiyorlardı. Ölenin üzerinden şeytan bile elini çekerdi ya, teröristti işte. İlkesi, ölçüsü, değeri yoktu ki. Kan bürümüş gözleriyle kendilerinden olana bile bunu yapıyorlardı. Başyılan Karayılanlar hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.