Aylardan Ağustos, günlerden Cuma... Hey gidi hey... Malazgirt'i bile unuttuk, gürültüye getirdik. Telefon, melefon...
Siyaset, miyaset...
Araba, maraba...
Çorba, morba...
Arazi, marazi...
Kan, man...
Kardeşlik, mardeşlik...
CHP, MHP.
* * *
"Yok aslında birbirimizden farkımız.
Ama biz Osmanlı Bankası'yız..."
İyi.
Çok iyi.
Aşk olsun diyeceğim, gerek yok; çoktan olmuş.
* * *
Geldiğimiz yere bak!
Gide gide bir söğüde dayandık.
Bir de baktık ki bir arpa boyu bile değil aldığımız yol.
* * *
Sünnetlik elbisesini çok seviyor çocuk.
Hep onu giymek istiyor.
Hayatının en şık elbisesi.
Ama olmuyor işte.
Büyümüş artık, delikanlı olmuş.
O dar gelen elbiseyi nasıl giysin?
* * *
Eski anayasa da bize dar geliyor.
Va mı ötesi? Dar geliyo gardaşım!
Koşmak isteyeni ayağından tutup çekiyor sanki.
Yenilenmesi lâzım.
Fakat itirazlar dört bir koldan.
* * *
Bugün karşı çıkanlar, otuz seneden bu yana her fırsatta "Bu anayasa değişmeli" diye feryat edenler aynı zamanda.
Demek ki anayasadan önce değişmesi gereken başka şeyler var.
Mesela bazılarının kafası.
* * *
MHP asla BDP gibi düşünmez.
BDP de MHP gibi hareket etmek istemez.
Bakınca ikisi de aynı düşünüyor, aynı hareket ediyorsa ne demeli?
Kim kim gibi davranıyor?
* * *
"Yaşasın düşmanım" teorisine mi yaslanacağız?
Yaşasın ki ben de varlığımı sürdüreyim...
Öyle mi?
O zaman nerede ilkeler, ülküler, idealler?
Hepsi balon mu?
Uçup gittiler ve biraz yükselince patladılar mı?