İslâmcılığı Bu Yaz Öldürelim!

Asım Yenihaber

Bir kaç yaz önce aynı mecradan âni bir İslâmcılık tartışması yayılmıştı... Arap Baharı İslâmcılık umutlarını beslemiş, “benim İslâmcılığım yahşi, en hakiki İslâmcı benim” muhabbeti açılmıştı... Bir sürü teorik lâflardan sonra pratikte siyasetten öte gidecek yeri olmayan “İslâmcılık” konusu hükümet siyasetine entegre olanları telinine doğru evrilmişti.

Şimdi daha ötesine varıp, hükümetin yayın organlarında, devlet cihazının bazı noktalarında mevzilenenlere saldırarak genel bir hükümet-parti aleyhtarlığına gidilmek isteniyor...

Bir kere şunu belirtelim: Devlet var, elbette paraleli de var!

Bu İslâmcılık satan veya eleştirisiyle geçinenler de başka bir devletsi mekanizmaya sırtlarını dayamışlar, eğer bir siyaset varsa karşı siyaset de var ve onun uğrunda bir “yaz kampanyası” yürütüyorlar. 

Bu yaz hararetinde İslâmcılık tartışması nereden çıktı? 

Eğer bir operasyonun parçası değilse, kaale alınmak, muhatap sayılmak ihtiyacından! 

Epey zamandır “camia” gazetesi muhatapsız kaldı. Eskiden bu gazetenin yazarları geniş bir kitle tarafından ciddiyetle takip olunur, dikkat çekici olanlar iktibas edilir, yayılır ve geniş bir alanda yankı bulurdu. 

Hükümete komplonun açığa çıkmasıyla bu yaygınlık, muhatap alma birden sıfırlanıverdi. Mahallenin kapsama alanından çıkmak, ademe mahkûm edilmek gibi bir şey... Karşı mahallenin seni muhatap alması işine geldiği noktadadır ve samimiyetten yoksundur. Oysa kendi mahallen senin dilini anlar, seninle konuşur, seni adam yerine koyar. 

Öyle bir zamana erdik ki, böyle bir gazetenin hâlâ çıktığını bilmeyen çok sayıda vatandaş var. Demek ki bu bir yoksunluk oluşturmuyor. Camianın türev gazeteleri de sonucu fazla değiştirmiyormuş demek ki... 

Hani Humeyni ne demiş? “Âyendegân okumuyorum!”

Hikâye galiba şöyle, Humeyni İran zindanında mahpus, Şah’ın kendisini af edeceğine dair bir haber İran’ın Şah Rıza’ya yakınlığı ile meşhur gazetelerinden Âyendegân’da yer almış. Onunla görüşen gazeteci bu “müjde”den bahsediyor. 

Cevabı yukarıda aktardık. 

Âyendegân okumamak, Âyendegân’ı gerçek yerine oturtmak... Lüzumsuz tartışmalarla bir zihniyeti ayakta tutmamak demek. 

Konuşa yaza usanacaklar ve söz tükenecek. 

Peki İslâmcılık sütbeyaz mı? Yahut da sütten çıkmış ak kaşık mı? 

Siyasî bir hareketin sütbeyaz olması mümkün müdür? Siyasetin gelgitleri, iniş çıkışları, eğri büğrü yolları fikri zora sokar, inancı zaafa uğratır. İslâmcıysan, siyaseten müslüman durumuna düşersin. Esas olan müslüman olmaktır, İslâmcı olmak değil!

Bu sebeple, İslâmcılığı iyisi kötüsü aranmadan, sadece siyasî bir cereyan olarak görmeli, imanî bir hareket olarak takdis etmekten kaçınmalı. Siyasetin zaaflarını dine, İslâma mal etmekten kesinlikle uzak durulmalı. 

Türkiye’de İslâmın siyasetle ilişkisi konusunda, şu günlerde vefatının 40. yıldönümü olan Nurettin Topçu’nun “İslâm’ı sömüren siyaset” yazısı tekrar tekrar kıraat edilmeli!

Teberrüken bir kaç cümle aktarmakla yetinelim: “Bu hareket, cemiyete karşı koyan bir tepki yani bir iddia halinde doğmuştur. Halbuki samimi iman iddiadan filiz alamazdı. Bu iddia sahiplerinde kibir oldu, şiddet oldu, şimdi riya ile kini karıştırmış, din içinde bir siyaset şeklini almıştır... Hakkın dâvacıları nerede? Nerede rahmetin, merhametin mümessilleri? İnsaf ile adaletin fedaileri? Hayâ ile hörmetin âşıkları..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.