Kadının hasmı kadın olursa

Fatma Tuncer

Katılırsınız katılmazsınız bilemem ama eğer ahlaki olgunluğa ulaşamamışsa kadının en büyük rakibi yine kadın oluyor. Yazılı ya da görsel basına göz attığınızda ellerindeki balyozu kendi cinslerine vurabilmek için harekete geçen onlarca kadına rastlarsınız. Konuştuklarında sevgi ve paylaşımdan söz eden bu kadınlar konu bir başka kadın olunca ellerine hemen balyozu alıp harekete geçiyorlar… Hafta sonu odanıza çekilip gazetelere şöyle bir baktığınızda şu ifadelerle karşılaşırsınız:

En yakın arkadaşının yuvasını yıktı.

Kayınvalide gelini öldürdü.                  

Gelin kayınvalideyi sokağa attı.

Arkadaşını işinden kovdurdu.

Komşusunun ölümüne neden oldu.

Arkadaşının sırlarını ifşa etti.

Bütün bunlar kadının kadına karşı beslediği hasedin bir sonucu. Peki, kadın kadının halinden daha iyi anlaması ve bu anlamda dayanışmayı artırması gerekmez mi? Doğru olan budur fakat olmuyor. Peki neden? Kadınlar çocukluk çağından itibaren beğenilme düsturu üzerine büyütülür. Anneler onları özenle giydirir ve dikkat çekebilmeleri için adeta yönlendirirler. İki kadın bir araya geldiğinde, “Benim kızım çok alımlıdır, şimdiden çok isteyeni var, girdiği her ortamda dikkat çekiyor…” gibi ifadeler sarf eder ve hayata pak bir gözle bakan çocukları rekabete sürüklerler.

Anneler erkek çocuklarını, “Erkekler ağlamaz” düsturuyla büyütürken kız çocuklarına sürekli şekilde beğenilme vurgusu yaparlar. Bu durum, çocuğun kendi türüne karşı kıskançlık ve rekabet beslemesine neden olur. Genç kız akranlarını arkadaş ya da kardeş olarak görse de iç dünyasında yaşadığı çarpık anlayış onu diğerlerinden daha çekici ve daha gözde olmaya zorlar. Bu durum öyle bir hâl alır ki, artık kadın kadını yaşamın tüm alanlarında rakip olarak görmeye başlar.

Ailede, iş ortamında, sosyal yaşamda kadının karşısına yine kadın çıkıyor. Kayınvalide gelinini kıskanıyor ve onunla çatışmaya başlıyor, işinde başarılı olmak isteyen kadın diğer bir kadın tarafından engelleniyor. Bu rekabet onun başta anne olmak üzere tüm rollerini olumsuz yönde etkiliyor. Şimdi belki de aynı durum erkeklerin dünyasında da mevcut diyeceksiniz. Doğru, rekabet insanın doğasında var. Fakat burada belirtmek istediğim şey beğenilme vurgusu yapılan kız çocuklarının yaşamlarında hangi sorunların ortaya çıktığı meselesidir.

Peki, neler yapılabilir?

Anneler kızlarını ve oğullarını terbiye ederken adaleti merkeze almalıdırlar. Asıl gayemizin ahlaki değerlere bağlı şekilde yaşayıp bu değerleri içselleştirebilmek olduğunu vurgulamalı ve onları doğuştan getirdikleri özellikleri üzerinden değil kendi çabaları ile elde ettikleri ahlaki özellikleri üzerinden değerlendirmeli ve takdir etmelidirler. Anneler ister erkek olsun ister kız olsun çocuklarına hakkaniyet bilinci kazandırmalı ve onları rekabete değil sevgi ve paylaşıma teşvik etmelidirler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.