ABD ile ilişkilerimizin giderek bozulması, işin tehdit ve yaptırım boyutlarına ulaşmasına öncelikli olarak doğru teşhis koymak gerekiyor. Teşhisi doğru koyamazsak bilmeden de olsa Siyonizm’in Büyük İsrail ve dünyaya hâkim olma hedeflerine hizmet edilmiş olabilir. Son olarak ABD’nin iki bakanımıza yaptırım kararı alması olsa olsa esas planın gizlenmesine yönelik bir adım olabilir. İki bakanımıza yaptırım kararı alanlarda biliyor ki, bu kararın ciddiyetle bağdaşır bir yanı yok. Çünkü iki bakanımızda açıkladıkları gibi ABD’de mal varlıkları yoktur. ABD tarafından devamının da gelebileceğini hatırlatmaya yönelik tehdit içerikli bir adımdır. Ardından Cumhurbaşkanımızın açıkladığı karşı yaptırım kararının da iki ülke ilişkilerinde önemli bir etkisi olmayacaktır. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı kararı açıklarken, iki ABD’li bakanın da Türkiye’de mal varlıkları olmadığını biliyordu. Çünkü karşı kararı açıklarken, sözlerinin arasında, “ABD’li iki bakanın ülkemizde mal varlıkları varsa” demeyi ihmal etmiyordu.
Peki, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi, ardından Suriye’nin kuzeyini Irak’ın kuzeyi ile birleştirmek için Akdeniz’e açılan bir koridor oluşturma girişimleri Esad’ı cezalandırmaya yönelik bir hamleden, olay sadece bölgemizde bir Kürt devleti kurulmaya çalışmaktan mı ibarettir. Böyle bir hedef açıktır ancak, olay bundan ibaret değildir. Oluşacak bu koridor ile İsrail’in güvenliğine hizmet edecek bir Kürt devletinin oluşturulmasıdır. İsrail’in güvenliğinin sağlanmasındaki esas hedef de Büyük İsrail’in oluşmasını sağlamaktır. Aslında artık herkes biliyor ki, Siyonistler ABD desteği ile önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmekle aynı zamanda Büyük İsrail’in de merkezi ilan etmiş oluyorlar. Bu durum oynanan oyunu görmek isteyenler için meçhul değildir.
Siyonizm’in hedefleri ve bölgemizde yaşanan olayların perde arkasına yönelik pek çok yayın vardır. Ancak özellikle bu yılın Mayıs ayında piyasaya çıkan Prof. Dr. Mete Gündoğan’ın Oyun Teorisi isimli kitabının oyunun perde arkasını açık bir dille ve net bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek okunmasını tavsiye ediyorum. Yaklaşık 200 sayfalık kitap ciltler dolusu bilgiyi ana hatları ile özet şeklinde vermiş bulunuyor. Bölgemizdeki olayların perde arkasını ve nihai hedeflerini bilmek isteyenler için bir el kitabı mahiyetinde. Hem kitap hakkında bilgi edinilmesi hem de Haçlı-Siyonist ittifakının bölgemize yönelik niyetlerine ışık tutmak açsından yazarında izni ile kısa bir alıntı yapmak istiyorum. Gündoğan olayların geçmişini tarihi kaynakları da aktararak ortaya koyduktan sonra bazı hatırlatmalar yapıyor. Nedir bu hatırlatmalar:
“Olaylara daha nitelikli baktığımızda, Büyük İsrail, Büyük Kürdistan ve hatta Büyük Ermenistan hayallerini birlikte besleyen bir eksenin oluşmaya başladığını görebiliyoruz. Bu eksenin Siyonizm’in tarihi ‘vaat edilmiş topraklar’ ütopyasına da uygun olduğunu müşahede ediyoruz. Böyle bir eksen oluşur ise bu bizim açımızdan İkinci Sevr demektir. Birinci Sevr’de Türkiye’yi İç Anadolu’ya hapsedip zamanla yok etme planı güdülüyordu. Şimdi de bu eksen ile Türkiye’nin güney ve doğudan kuşatılıp yok edilmesi neticesi doğar. İslam dünyası ve Türk dünyası ile irtibatları kesilmiş, AB şartlarına mahkûm olmuş, küresel finans kapitale eklemlenmiş ve sürekli iç karışıklıklarla uğraşan bir ülkenin büyük devlet olma iddiası olamaz.
Bu durum ülkemizin Cumhuriyet tarihi boyunca karşılaştığı en ciddi tehdidi oluşturmaktadır.”
***
“Firavun Zihniyeti, bütün dünyayı tanzim etme gayreti içerisindedir. İnsanlığın önüne getirilen Yeni Dünya Düzeni mecrası da bu zihniyetin 5-6 bin yıllık bir mecrasının günümüzdeki izdüşümüdür.”
Sanıyorum uzun söze gerek yok. Temelde dünya üzerindeki tüm olayların Hak-Batıl çizgisinde sürdüğünü unutmadığımız sürece, yaşananların görünenin arkasındaki görünmeyen, gösterilmek istenmeyen gerçeğini de yakalamak, görmek mümkündür.