Geçmişe Saygı

Cemal Nar

Selef, kelime olarak önceden gelen, eskiden yaşayan, evvelce yaşayıp da bugün bizim yerine geçtiğimiz insanlar anlamına gelir. Bir makama yeni atama olursa, eskisine selef, yeni atanana da halef denir. 

Bizde bu kelime daha çok “selef-i sâlihîn” olarak geçer. Bunlar, Sevgili Peygamberimiz Efendimizin (sav) ifadesiyle “devirlerin, çağların en hayırlıları” sayılan “üç nesil”dir. Yani sahabiler, tabiîler ve tebe-i tabiîlerdir. 

Bu üç nesil, dini öğrenme, yaşama ve yaymada Peygamberimiz Efendimizin (sav) yanında olmuş, onu çok sevmiş, maddî manevî desteklerini esirgememiş, Müslümanların öncüleri, rehberleri, yıldızlar misali kılavuz insanlardır. 

Bundan sonra gelen ve onların yolunda gidenlere de biz selef deriz ve çok saygı duyar, çok sever, hayır ile yâd eder ve dualar ederiz. 

Bugün bu vatanda hürriyet ve istiklal içinde yaşıyorsak, elbette bu toprakları birer Müslüman yurdu yapmak için çalışan, savaşan gazi ve şehitlerimizi minnet ve şükranla anmamız lazımdır. 

Onlar bir yandan vatan kurar ve korurken, bir yandan da dinimizi, devletimizi, medeniyetimizi bize kadar ulaştırmak için çalışmışlardır. Onların kurduğu medeniyet şaheserlerinden hala faydalanmaktayız. Camilerinde namaz kılıyor, hamamlarında yıkanıyor, medreselerinde ilim öğreniyor, kütüphanelerinde bıraktıkları kitapları okuyoruz. 

Üstelik yaşadıkları hayatla, insanlığa sundukları örnek hayatla bugün iftihar ediyoruz. Elbette zaman zaman yanlışlıklar yapanları da olmuştur. Ama itibar ekseriyetedir.

Bir Müslüman şahsiyetinin oluşmasında en önemli unsur, selef-i sâlihîni iyi tanımak, haklarını teslim etmek, teşekkür hisleriyle onlara olan borcumuzu itiraf etmek, bu arada onların emanetini iyi korumak, kısacası onlara layık iyi birer halef olabilmek için çalışıp çabalamaktır.

Dünya bu bakımdan da bir imtihandır.