Meclis başkanlığı hakkında güncel ihtiyaçlar

Sibel Eraslan

Son zamanlarda milletvekillerimizden yasamaya dair iş yoğunluğu hakkında şikayetler arttı. Konuşma aralarında, yasa çalışmalarının, bütçe görüşmelerinin, çok ayrıntılı, çok kapsamlı, çok zaman alıcı olduğunu dile getiriyorlar. İşleri hem yoğun hem zor, evet haklılar, ama milletin temsilcisi olmak, başlı başına çok ağır bir sorumluluk değil mi zaten... 

Muhalefete de konu çıkıyor buradan. Yok Meclis'in yetkileri devredilecek miymiş... Yok kanun koyma işlevini kompetan hukuk büroları üstelenecek miymiş, neler neler, türlü senaryolar. Hayat hikayesi, milli iradeyi savunmakla yazılmış Adalet ve Kalkınma Partisi'ni bu şekilde haksız ve lüzumsuz polemiklere sokmaya gerek yok. 

Meclis, milli egemenliğimizin, milli bağımsızlığımızın vücut bulduğu yer. Adı üstünde yasama yeri. Meclis, milli iradenin tecelligahı olduğu için önemli ve değerlidir... Meclis, hukuka ve nihai manada adalete kaynak teşkil edecek kanunların doğumhanesidir. Hukukun ve toplumsal ihtiyaçların çerçevesinde yasaların değiştirildiği veya iptal edildiği yasama organıdır.  Yasamadaki bu zorluk; temsil ağırlığının yanı sıra, vicdani titizlik gerektiren bir alan olmasıyla da ilgili. 

Meclis niçin bu kadar önemli?

Çünkü millet önemli. Zaten; devlet de, meclis de, yönetim de, millet için var. Millet yoksa, bunların hiçbirine ihtiyacımız yok. Bu yüzden Meclis ve yetkileri hakkında konuşurken, bizatihi Milletin kendisi hakkında konuştuğumuzu, asla unutmamalıyız.

Darbelerin çilesini çekmiş, ağır bedeller ödemiş bir parti Adalet ve Kalkınma Partisi. Lider Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “yeter söz milletindir” diyerek gönüllerde taht kurmuş idealist bir kimse. Adalet isteyenlerle, adalet arayanlarla kurdu bu partiyi... Bu geçmişiyle örtüştüğü şekliyle, Başkanlık sistemini de‘güçlü Meclis’ argümanı üzerine kurdu. Şimdi kalkıp, Meclis'in bypass edileceğine dair bir feveran çıkartmak hem yersiz, uygunsuz, hem de tutmayacak bir iddia. 

Tam da bu yeni tartışma, ‘Meclis Başkanlığı’ mevzunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bizlere. Şimdiye kadar çoğu kez uzlaşı, öncülük, temsil, protokol anlamlarıyla saygıdeğer bir konum olan meclis başkanlığı, yeni sistemde, özellikle kuvvetler arası ilişkide, çok daha etkin bir kimlik kazanacak, kazanmalı.  

Meclisin etkinliği hakkında çıkartılan bu son tartışmada, Sn. Binali Yıldırım'ın hem belediye başkanı adayı hem de Meclis Başkanı olmasının sakıncaları daha belirgin olarak çıktı ortaya. Bilge kişiliği ile hemen her görevinde uzlaştırıcı rol üstlenen Yıldırım'ın, önümüzdeki günlerde istifası bekleniyor. İstanbul'da geniş ve yüklü bir kampanyası var zaten Binali Bey’in. Bu ağır yükün yanı sıra, düşünsenize bir de meclis hakkında ortaya atılan bu tartışmalar, sorular, sorgulamalarla uğraşacak... 

Yeni dönemde Meclis Başkanı, meclisin ve dolayısıyla milli iradenin etkinliğini üstlenecek bir kimse olmalı. Misal; aşırı dışlayıcı, kavgacı diliyle, meclisi bunaltmamış bir kişi olmalı... Öte yandan, etliye sütlüye karışmamış, sadece tablo olarak duvara konacak bir dolgu maddesi de olmamalı. Erdoğan'a has siyaset dehası elbette bunları düşünüp tartıyor. 

Mecliste her partinin kendi grubu, kendi grup yönetimi var. Meclis Başkanlığıysa, hepsinin imtizac ve ahenkle çalışması için uğraş verecek bir makam. Yeni sistemde, meclisin bahsedilen gücüne kavuşması için, etkinliğini yitirmeden gücüne güç katması için, özellikle Yürütme'ye kıyasla irtifa kaybetmemesi için, dirayetli bir isim olmasını temenni ediyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.