Casusların "lisan bilir, sözüne güvenilir, tecrübeli, dirayetli, ince görüş ve sezgi sahibi, anlayışlı, becerikli ve iş bilir, dünya ahvalinden haberdar, düşmanı tanıyan, kulağı delik, dostluk ilişkileri gelişmiş, meslekleri gereği dolaşmaya, kulak misafiri olmaya ve gizli işler çevirmeye alışkın, her türlü kılığa bürünebilen kurnaz kişiler" arasından seçildiğine dikkat çeken Ünal, Divan-ı Hümayun sicillerinin önemli bir bölümünü teşkil eden Mühimme Defterlerinde "yarar casus" ifadesinin yer aldığını belirtti.
KARAR MEKANİZMALARINI ÇALIŞAMAZ HALE GETİRMEK ŞEKLİNDE YÜRÜTMÜŞLER
Ünal, kitaptaki belgelere göre, Osmanlı Devleti'nin dış istihbarat faaliyeti üzerinde yoğunlaşılan ülkeye yönelik bilgi temini ve o ülkede şayialar çıkararak, karar mekanizmalarını etkileme ve çalışamaz hale getirme şeklinde yürütüldüğünü kaydetti.
İç istihbarat faaliyetlerinin ise duruma göre bazen taht kavgalarının yoğunlaştığı dönemlerde tarafların birbirleri hakkında yaptığı bilgi toplama ve daha ileri düzeyde faaliyetler olarak ortaya çıktığını aktaran Ünal, normal zamanlarda da tebdil gezmek suretiyle meydana gelecek asayişsizliklerin, isyan hazırlıklarının ve halkın çeşitli mekanlarda yapacakları devlet lakırdılarının önüne geçmek şeklinde yürütüldüğü bilgisini verdi.