- NASA'dan yeni keşif! Yaşam formu olan yeni gezegen heyecen yarattıZorunlu trafik sigortası zamlanıyor! Yeni tarife nasıl olacak?Windows 12 için azami ram miktarı açıklandıEt ve Süt Kurumu ile Tarım Kredi yarı fiyatına kıyma ve et satışına başladıXiaomi'nin yeni cep bilgisayarı Rubik's Cube tanıtıldıAlzheimer'la savaşta en büyük yardıcınız bu besinlerTüp Bebek Tedavisindeki GelişmelerBeşiktaş kupada farklı kazandı!Ceren Özdemir'in katili tutuklandıFransa'da hayat durdu!
- Bir Ayet
- Bir Hadis
- Namaz Vakitleri
- Hava Durumu
- BIST: 5.114,97 3.13
- Altın: 1320.817 0.60
- Dolar: 21.0743 0.48
- Euro: 22.5664 -0.06
Fırat Kalkanı, Özel Kuvvetler’den bir yarbayın, patlayıcı imha keşif timinden (Pimkici) bir başçavuşun ve onun uzmanının, DAEŞ'in mayın tarlasına girmesiyle başladı.
Şamil Yarbay, 21-22-23 Ağustos günlerini hummalı bir hazırlıkla geçirmişti. O, bu harekâtı başlatacak öncü birliklerinin komutanıydı. Şamil Yarbay Şah-Fırat operasyonunda tank ve zırhlı muharebe araçlarla (ZMA) yaşadığı sıkıntıları unutmamıştı. Sırf bu nedenle Fırat Kalkanı’na katılacak bütün zırhlı unsurların muharip imkân ve kabiliyetleri istediği seviyeye çıkartmak için üç gün üç gece boyunca uyumadan, dinlenmeden uğraşıp durdu. Yanında da artık alaylı diye tarif edilen iki uzman çavuş vardı. Hasan ve Feyzullah uzmanlar. Son teknik bakımlar, ikmaller, silah atışları, sıfırlamalar, ayarlar, günler geceler boyu sürdü.
ÖLÜMÜNE HAZIRLIK
Onlar ölümüne bir hazırlık yapıyorlardı. Ölüm makineleriyle ölüm tarlalarına dalacaklardı. Mayınlarla, bubilerle, tuzaklarla, bombalı araçlarla, canlı bombalarla, güdümlü tanksavar roketleriyle karşılaşacaklardı. Mayınlı sahalarda 8 metrelik geçit açma sistemi kabiliyeti olan Tamkar’ın 400 kiloluk C4 patlayıcı düzeneği taşıyan roketini mayın tarlasının içine fırlattılar. Patlamadı iyi mi! Roketi orada öylece bırakamazlardı. İmha edilmeliydi.
Tamkar’ın yeniden atışa hazır olması için uzunca bir süreye ihtiyaç vardı. Onlarınsa o kadar zamanı yoktu. Bütün malzemelerini sırtlandıkları gibi, üçü birden mayın tarlasına daldılar. Fırat Kalkanı’nda işte sınırı, ilk böyle geçtiler. Ziya Başçavuş, bütün yaşına ve yüküne rağmen ve aslında “arkadan gelenler şehit olmasın, ülkenin onuru için” dağlarda, dağların arasındaki yollarda, meskun mahallerde biriktirdiği tecrübeyi kullanarak mayın tarlasında yürüyüp gidiyordu.
SUAT UZMAN, VAR MISIN?
İlk IŞİD mevziisini bu anlarda gördüler. Kısa bir çatışma oldu. Hiç durmadılar. Patlayıcı düzeneğinin yanına ulaşıp, bir başka patlayıcıyı yerleştirdiler ve emniyetli bir mesafeye geçip büyük bir gürültüyle patlattılar. Üstlerine toz toprak yağdı. Geride bıraktıkları ayak izlerine basa basa döndüler. Bütün bunları da 15-20 dakika gibi bir süreye sığdırdılar.
“Suat Uzman!”
“Emredin komutanım.”
“Var mısın?”
Suat anladı hemen. “Olmam mı komutanım.”
Suat Uzman, öncü kolunun içindeki zırhlı dozerin operatörüydü. Bu zırhlı dozer, meskun mahal çatışmaları sırasında, kıta usulü geliştirilmişti. “Bir buçuk saat bekleyemeyiz. Suat! Ben göstereceğim, sen kürüyeceksin.”
Suat Uzman dozerin üstüne tırmanmaya başlamıştı. Gaz pedalına basmadan önce göğsünde taşıdığı eşinin ve kızının fotoğrafını çıkardı, öptü, özenle yerine koydu. Aklında DEAŞ yüzünden ölen çocuklar, kadınlar, masumlar vardı. Bir de Aylan bebek! Unutmamıştı. O bebeği bir fotoğraf karesinde gördüğü an kalbi ağrımıştı. DEAŞ’ın masum insanlara çektirdiği zulüm son bulmalıydı. Gaza yüklendi.