Zekayı geliştirme stratejileri
Birçoklarının sandığı gibi insan, doğuştan getirdiği zekâ potansiyelini ömür boyu kullanmaz. Kol ve bacak kasları nasıl spor yaptıkça güçlenirse beyin ve hafıza da verimli kullanılırsa güçlenir. İnsan, kendini daha zeki ve daha akıllı hâle getirebilir.
8. Alışkanlık Bütünlüğe Doğru isimli kitabın yazarı Stephen Covey, zekâyı dörde ayırır.
1. Ruhsal Zekâ
2. Duygusal Zekâ
3. Zihinsel Zekâ
4. Bedensel Zekâ
Yakın zamanlara kadar zekâ deyince IQ (akademik zekâ) anlaşılırdı. Bugün zekânın çok farklı tanımları yapılıyor ve zekâyı geliştirmenin farklı metotlarından söz ediliyor.
Covey, insanı bir bütün olarak ele alıyor. Sadece zihni geliştirmeyi ve kullanmayı ele almıyor; hayattaki başarı ve mutluluğumuza etki eden ruh, kalp ve bedenimizi de ele alıyor ve bu duygularımızı nasıl geliştirebileceğimizi anlatıyor. Covey, sadece başarıyı ele almıyor 8. Alışkanlık isimli kitabında, “Bütünlüğe Doğru” diyerek manevî mükemmelliği de öneriyor. Tıpkı Yunus Emre ve Mevlânâ gibi manevî bütünlük peşinde. İnsanların olgunlaşmasını, dürüst yaşamasını, iyilik yapmasını ve Tanrı ile bütünleşmesini de öneriyor. İnsanlara ermişliği tavsiye ediyor. İyilik yaparak iyi olun, diyor.
1. Ruhsal zekâ ve geliştirme stratejileri
Ruhsal zekâmızı geliştirmek için maneviyata önem vermemiz, duygularımızın farkına varmamız; ibadet ve duayı, doğruluk ve dürüstlüğü, adalet ve yardımseverliği önemsememiz gerekiyor.
Maneviyatsız zekâ gelişimi eksik kalıyor.
Ruhsal zekâ, içimize vicdan terazisi kuruyor. Vicdan terazimizle yaptığımız her işin iyi mi kötü, güzel mi çirkin mi olduğunu tartıyoruz. İyi ve güzel yapıyor, kötü ve çirkinse vazgeçiyoruz. Bir başka ifadeyle yapacağımız iş, sevapsa yapmaya can atıyor, günahsa yan çiziyoruz.
Allah ve ahiret inancı olmazsa insanın ruhsal ve dugusal zekâsı gelişmiyor. İman, inanç, ibadet ve dua insanın ruhsal zekâsını geliştiriyor. Onu yardımseverliğe ve iyilik yapmaya yönlendiriyor. Ruhsal zekâsını geliştiren insanlar, daha başarılı ve daha mutlu bir hayat sürüyor.
Setphen R. Covey, ruhsal zekâyı geliştirmek için şu önerilerde bulunuyor:
1. Dürüstlüğe ve değerlere önem verin. Söz verin ve sözünüzü tutun.
2. Allah ile bağlarınızı güçlendirin. İnancınızı kuvvetlendirin, her gün dua edin.
3.Vicdanınızın sesini dinleyin. Vicdanınızla barışık yaşayın.
“Ruhsal zekâ, duygusal zekâdan daha önemlidir ve yüce bir Tanrı vergisidir.” der Covey.
“Bence ruhsal zekâyı geliştirmenin üç yolu vardır:
Birincisi, dürüstlüktür. Kişinin kendi en yüce değerlerine, inançlarına ve vicdanına sadık kalması sonsuz Rab ile bağlı olmasıdır.
İkincisi, hayatın anlamını yakalamaktır. İnsanlara ve ülkülere katkıda bulunma duygusu önemlidir.
üçüncüsü ise sesini bulmaktır. İşimizi, sadece bize özgü yetenekler ya da doğuştan gelen armağanlarla ve içsel çağrımızla ortak çizgiye getirmektir.” (8. Alışkanlık Bütünlüğe Doğru, s.394)
Vicdanımızın sesini dinleyerek yaşamak, hayata anlam katar; insanı daha mutlu ve daha huzurlu hâle getirir. Aksi takdirde insan yaptığı işleri severek, isteyerek ve zevk alarak yapmaz. Böyle olunca da başarı ve verimlilik düşer.
Ruhsal zekâyı geliştirmek, vicdanımızın sesini duymak ve iç huzurumuzu yakalamak için Covey güzel bir öneride bulunur:
“Yaratanla her üç ayda bir, baş başa görüştüğünüzü varsayın, şimdi ona göre yaşayın.” (s.70)
İslâm peygamberi Hz. Muhammed(sav), “Allah’ı görüyor gibi ibadet edin, siz onu görmüyorsanız bile o sizi görüyor.” buyurur. Her an Cenab-ı Hakkın bizi gördüğünü düşünerek yaşamak, insanın manevî duygularını geliştirir, yanlış ve hatalı davranışları engeller.
“Her soylu yaşamın sonunda ona şekil veren ilkeler vardır.” der George H. Lorimer.
İlkeli yaşamak, davranışlarını vicdan terazisiyle tartmak insanı adaletli kılar, haksızlık yapmaktan alıkoyar, hatta haksızlıkları önlemeye yöneltir. Bu gerçekleştirilebildiği takdirde toplum hayatına doğruluk ve dürüstlük hâkim olur, insanlar daha adil bir dünyada yaşayabilir.
Polise ve mahkemelere ihtiyacımız kalmaz.
Ruhsal zekâyı geliştirmek dünya ve ahiret mutluluğumuz için çok önemlidir.
Emil Durckheim’in çok güzel bir sözü var:
“Ahlâkî değerler yeterli ise yasalara ihtiyaç yoktur. Ahlâkî değerler yeterli değilse yasarla uygulanmaz.”
“ Ruhsal zekâyı geliştirmenin belki de en zorlu yolu, onu eğitmek ve vicdanınıza uymaktır. Madame de Stael bunu şöyle ifade eder:
‘Vicdanın sesi o kadar narindir ki onu boğmak çok kolaydır, ama bir o kadar da net olduğundan, o sesi yanlış anlamak imkânsızdır.
Kendi geleneğinizin bilgelik literatürünü incelemeye başladığınızda ya da hayatınıza ilham veren ve yücelten insanların hayatlarını incelediğinizde, vicdanınızın sesinin size rehberlik ettiğini ve sizi yönlendirdiğini hissedeceksiniz. O sakin, küçük bir sestir.
Vicdanınıza ne kadar uyarsanız, vicdanız sizden o kadar fazlasını ister. Sadece sizden taleplerde bulunmakla kalmaz, aynı zamanda kapasitenizi, zekânızı ve katkılarını artırır. Size verilenleri akıllıca kullandığınızda yetenekleriniz de ikiye katlanır.” (8. Alışkanlık, s.395)
Ruhsal zekâ bütün zekâ türlerinin en önemlisidir, çünkü vücuda ruh hükmeder, hayat maneviyat ile anlam kazanır. Vicdanın sesiyle insan doğruyu bulur ve huzur duyacağı bir hayat yaşar. Ruhsuz hayatın tadı ve tuzu olmaz. Vicdanının sesini bastırarak yaşayanlar, huzur ve mutluluk yüzü görmez.
Ruh, Rabbine bağlılıkla huzur duyur.
“İman, insanı insan eder, hatta insanı sultan eder. Hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir. İman hem nurdur hem kuvvettir.” der Bediüzzaman.
“Her hakiki fazilet gibi cesaretin kaynağı da imandır.” tespitini yapar.
İnanç, insanı cesur hâle getirir. Kaza, deprem, hastalık gibi hâllerde insan yaratıcısına sığınır ve ondan güç alır, depresyona düşmez, intiharı düşünmez, maneviyatını güçlendirir. İman ve inanç, her zaman güç kaynağı ve vazgeçilmez manevî bir dayanma merkezidir.
Pir Sultan Abdal, insanı mana yönüyle, bir anlamda ruhsal zekâsı ile insan kabul eder:
“Şu âdem dedikleri
El, ayakla baş değil.
âdem manaya derler,
Suret ile kaş değil.”
İman ve inanç ruhsal zekâyı güçlendirir, insana her zaman moral ve güç verir. Ruhsal zekâ, vicdan uyanıklığı sağlar. Vicdanıyla barışık yaşayan huzurlu olur. Vicdanını sesini duyarak yaşamak hayata anlam katar.
Güçlü bir ruhsal zekâya sahip insanın başarılı olması kolaydır.
çünkü:
I. Yaptığı işler hayatına anlam katar.
II. İşine odaklanır.
III. Kendini adar.
IV. Disiplinli çalışır.
Bilgi çağındayız. İnsanlık sürekli gelişim içinde. Kendini geliştiren daha başarılı ve daha mutlu olur. Vicdanıyla barışık olmadan yaşayanların mutlu olması ise mümkün değildir.
2. Duygusal Zekâ (EQ) ve Geliştirme Stratejileri
Kalp, duyguların merkezidir, sevgi pınarıdır, bizi hayata bağlar.
Duygusal olarak kişisel farklılığımızı fark etmeliyiz. Biz neyiz, kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz, neleri seviyoruz, niçin seviyoruz? Hayatımıza anlam katan şeyler nelerdir?
Bu sorulara sağlıklı cevaplar bulmalı ve kimlik krizi yaşamamalıyız. İnsana kimlik kazandıran inancıdır.
Yunus Emre, ilmin amacının insana kendini öğretmek olduğunu söyler:
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır?
Okumaktan mana ne?
Kişi Hakkı bilmektir.
çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir.”
Kimliğimizi doğru belirledikten sonra, önceliklerimiz ve hayatımızın odak noktası üzerinde durmalı ve bu hayatımıza nelerin anlam kattığını belirlemeliyiz.
Bizim için önemli olan nedir?
Meselâ kişisel çıkarımız için başkasının zarar görmesine razı olur muyuz, yoksa kimsenin zarar görmemesini, hatta kalbinin kırılmamasını mı tercih ederiz?
Hayatımızın amacı olarak insanlara faydalı olmayı mı seçeriz, yoksa başkası beni ilgilendirmez, ben kendi işime, keyfime bakarım mı deriz?
Eğer kalp terazisini, bizi yaratanın ölçülerine göre tutarsak önceliklerimiz değişir.
O zaman Hz. Peygamber (sav) gibi:
“Aldatan bizden değildir.”deriz ve kimseyi kandırmayız. Aldatmayı değil, iyilik yapmayı tercih ederiz. Başkasının zarar görmesi söz konusu olduğunda çıkarlarımızı elimizin tersiyle iteriz.
Manevî duygularımız güçlenirse kalp kazanmaya, gönül almaya, sevap kazanmaya öncelik veririz.
Yunus Emre:
“Gönül çalap’ın tahtı
çalap gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı,
Kim gönül yıkar ise.”der.
Yunus, gönül yapmayı her türlü kişisel menfaat veya manevî kazanç duygusunun önüne alır, onun önceliği gönül kazanmaktır.
Bir başka şiirinde şöyle der:
“Yunus Emre der: Hoca,
Gerekse var bin hacca,
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir.”
Kutsal kitabımız Kur’an:
“Kalplar, Allah’ı hatırlayarak mutluluğa kavuşur.” buyurur.
Duygusal zekâya önem veren, kalp huzurunu önemser. Kendini hayat boyu mutlu edecek eylem ve etkinlikleri benimser. Neyi, niçin yaptığını bilir. önemli kararlar vermek zorunda kaldığı zaman, önceliklerini ve ilkeleri gözetir.
“Bir başkasının, sizin onun için söylediğiniz her şeyi duyduğunu kabul edin ve ona göre yaşayın.”der Stephen Covey ve her zaman Cenab-ı Hakkın huzurunda bulunuyormuş gibi yaşamayı tavsiye ediyor.
Covey, duygusal zekâyı geliştirmek için şu önerilerde bulunuyor:
1. Bireyselliğinizin farkına varın.
2. Kişisel motivasyonunuzu sağlayan değerleri, sizi gerçekten heyecanlandıran şeyleri belirleyin. İsteklerinizi, değerlerinizi, umutlarınızı, tutkularınızı bilin.
3. Vizyon ve değerler doğrultusundan kendinizi yönetin.
4. Empati yapın. Karşınızdaki insanların yerine kendinizi koyun, onları anlamaya çalışın. Problem çözmede ve sosyal ilişkilerde empati yapmak önemlidir.
5. Sosyal beceriler ve iletişim becerileri kazanın.
Bu beş, alanda kendimizi yetiştirmemiz için de “Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı”nı bilmemizi ve bu evrensel ilkeleri öğrenip uygulamamızı önerir.
Etkili insanların yedi alışkanlığı şunlardır:
1. Proaktif ol. (İradeni iyi kullan. Rüzgâr önünde savrulan yaprak olma. Aktif ol.)
2. Sonunu düşünerek işe başla.
3. İşlerini önem sırasına göre yap.
4. Kazan kazan şeklinde düşün. (Sizin kazanmanız için başkasının kaybetmesi gerekmemeli. İki taraf da kazanmalı.)
5. önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalış.
6. Sinerji meydana getir.
7. Baltayı bile. (Fizikî, ruhsal, duygusal ve zihinsel olarak kendini yenile ve yetiştir.) (8. Alışkanlık, s.390)
Stephen Covey, ruhsal yenilenmeyi kutsal kitaplar okuyarak sağladığını vurgular:
“Ben yenilenmeyi her gün kutsal metinler okuyarak, meditasyon yapmakta bulurum, çünkü bunlar değer sistemimi temsil eder. Okuyup tefekküre dalarken yenilendiğimi, güçlendiğimi, merkezime odaklandığımı ve kendimi yeni hizmetlere adadığımı hissederim.”(Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı,s.335)
Müslüman olarak her gün anlamıyla birlikte Kur’an okuyarak kendimizi yenilememiz gerekir. Rabbimizle günlük olarak irtibat kurmalı, okuduklarımız üzerine düşünmeliyiz. Kendimizi anlamlı bir yaşama adamalıyız.
İngiliz yazar George Bernard Shaw hayatını nasıl anlamlı hâle getirdiğini şöyle ifade ediyor:
“Hayatta gerçek mutluluk, yüce bir amaç kabul ettiğiniz hedef uğruna kullanılmaktır. Hastalık ve acılarla dolu dünyanın kendini, sizi mutlu etmeye adamayacağından yakınan telaşlı, bencil, küçük bir ahmak değil, doğanın gücü olmaktır. Ben hayatımın bütün topluma ait olduğu kanaatindeyim. Yaşadığım sürece toplum için elimden geleni yapmak, benim için bir ayrıcalıktır. öldüğüm zaman tamamen kullanılıp tüketilmiş olmak istiyorum. çünkü ne kadar çok çalışırsam, o kadar çok yaşarım. Hayattan, hayat adına zevk alıyorum. Hayat benim için yanıp sönüverecek bir mum değil, şu anda yükseltmem gereken bir çeşit meşaledir. Gelecekteki kuşaklara devretmeden önce de bu meşalenin mümkün olduğu kadar parlak alevlerle yanmasını istiyorum.” (Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, s.343)
Sevgili Peygamberimiz (sav) daha veciz söyler:
“İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”
Duygusal zekâ; kutsal değerler, faydalı amaçlar, iyilik yapmakla gelişir.
Covey, duygusal zekâya önem vermemizi önerir ve şöyle der:
“Kalbinizin zeki sesini dinleyin. Engellenmişlik duygusuyla içsel kargaşa yaşayanların zekâ kapasiteleri azalır. Bu tür duygusal durumlar kalbin ritmik ve elektriksel çıktılarında tutarsızlığa sebep olur. Bu da nörolojik etkinliği azaltır. Zeki insanların aptalca şeyler yapabilmesinin sebeplerinden biri de budur. İç tutarlılığınız, günlük önceliğiniz olursa, zaman ve enerjiden tasarruf edersiniz.
Kalbinizin derinliklerinde değerlerimize ve vicdanımıza karşı geldiğimizde, bağışıklık sistemimiz zayıflar. İçten bir sevgi ya da ilgi hissettiğimizde ve bunu ifade ettiğimizde güçlenir.
Genel zaferlere götüren özel zaferler kazanmak için içsel disiplinimizi yürürlüğe koymazsak, duygusal zekâmızı geliştirmeyi ihmal etmiş oluruz. O zaman öfke, haset, açgözlülük, kıskançlık ve akıl dışı suçluluk gibi olumsuz, yıkıcı duygular ve duygusal travmalar, stresler yaşarız. Temel bir ilişki stres altına girdiğinde, koptuğunda ya da bozulduğunda bu bedeni etkiler, bağışıklık sistemini zayıflatır. Baş ağrısı ve çeşitli psikosomatik rahatsızlıklar ortaya çıkar. Zihin çoğu kez sıkıntılıdır, odaklanamaz ve dikkat dağılmıştır. Soyut, dikkatli, analitik ve yaratıcı düşünme yeteneği kaybolur.
Ruh da depresif ve cesaretsizdir. İnsan kendisini sık sık çaresiz, umutsuz, kurban olmuş, hatta kimi zaman intihara eğilimli olacak hayal kırıklığına uğramış hissedebilir. Kendimizle ve diğerlerimizle ilişkilerimizi sürekli beslemek, bu sebeple önemlidir.”(s.393)
İnsan kalbimizi yaratanı sevmeli. Bütün güzelliklerin kaynağı odur. Kâinattaki bütün güzellikler kusursuz güzel olan Rabbimizin güzelliğinin yansımasıdır. Onu seversek diğer varlıkları sevmek kolaylaşır.
Yunus Emre gibi şöyle düşünmeli:
“Elif okuduk ötürü,
Bazar eyledik götürü.
Yaratılanı hoş gör,
Yaratandan ötürü.”
Her güzellik Cemal sahibi Rabbimizindir. İnsan güzelliklere âşıktır. Davranışlarımızı da güzelleştirmeliyiz. Dürüst olmalı, iyi kalpli olmalı, iyilik için çırpınmalıyız. İnsanları, hayvanları, bitkileri, doğayı sevmeli ve korumalıyız. Kalbimizin yaratıcısına bağlamalı, onun rızasını kazanacak bir hayat yaşamalıyız. Böylece duygusal zekâmız güçlenir, hayal kırıklıklarımız azalır; kırılmalar, depresyonlar, ruh buruklukları gönül semtimizden uzaklaşır.
3. Zihinsel Zekâ ve Geliştirme Stratejileri
Diğer zekâ türleri gibi zihinsel zekâ da geliştirilebilir, daha zeki ve daha akıllı biri olmak elimizde. Bunun için şu çalışmalara önem vermelidir:
1. Sistematik okuma, yeni bilgiler öğrenme, disiplinli çalışma ve eğitime önem vermeli.
2. Kişisel yeteneklerimizin farkına varmalı, baskın zekâmızı bulma ve bunu geliştirmeli. öteki zekâ alanlarında da kendimizi yetiştirici etkinliklere katılmalı.
3. öğreterek ve yaparak öğrenmeye önem vermeli. (8. Alışkanlık, s.383)
Meslek hayatınızın yarısının 2 yıl olduğunu kabul edin, şimdi ona göre hazırlanın, der Stephen R. Covey.(s.70)
Her gün okumaya zaman ayırmalıyız. Okumak düşünmek demektir. Düşünmek, beyni geliştirir.
Yenilikler düşünmek, hayal kurmak, sanatsal etkinliklere zaman ayırmak, dil öğrenmek, bulmaca çözmek ve diğer zihinsel etkinliklere katılmak zihinsel zekâyı geliştirir.
Zekânın bir bütün olduğunu, ruhumuzun beyne hükmettiğini, kalbimizin zihni, zihnin bedeni etkilediğini unutmamak gerekir.
Bir hedefe odaklanan insan, çalışır, çabalar ve neticeyi Cenab-ı Hak’tan ister. Sonucu yaratan Rabbimizdir. İnsan, her istediği şeyi elde edemez. Duanın gücünü küçümsememeliyiz. Dua bizi Rabbimize yaklaştırır. İçimize dinginlik ve huzur verir.
“çoğumuz içten dua etmeyi, vicdanî yönünü hissetmenin ve hayata misyon, sorumluluk ve katılım fırsatı olarak bakmanın bir yolu olarak görüyoruz. Dua aynı zamanda geri adım atma, hatalarını kabul etme, özür dileme, yeniden söz verme ve yola girme güç ve cesareti de verebilir.”der Covey.
Doğrudur.
Yanıldığımız, duygularımıza yenildiğimiz, şeytana uyduğumuz, bazen istemeyerek başkalarına zarar verdiğimiz durumlar olabilir. Zaman zaman kendimizi hesaba çekmeliyiz, kendimizle konuşmalıyız. Her günü, hayatımızın son günü gibi görmeli ve Rabbimize hayatın hesabını vereceğimizi düşünerek yaşamalı, pişman olacağımız şeyleri yapmamalı; yaptığımız hataları telafi edecek şeyler yapmayı da ihmal etmemeliyiz. özellikle dostlarımıza, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza ve diğer insanlara karşı yaptığımız haksızlıklardan dolayı özür dilemeli ve gönül alıcı davranışlar geliştirmeliyiz.
Akıllı insan hatasından ısrar etmez. Zihnini geliştiren insan, yanlışlarını en aza indirir, kendini işine adar, temel değerlerine dikkate alarak yaşar. Temel değerleri vicdan terazisine koyarak yaşayan mutlu olur.
4. Bedensel Zekâ ve Geliştirme Stratejileri
“Kalp krizi geçirdiğinizi varsayın ve şimdi hayatınızı ona göre yaşayın.” tavsiyesinde bulunur Stephen R. Covey. (s.70)
İnsan bedeni, sanıldığından önemlidir. Bir hastayı gördüğünüz zaman sağlığımızın değerli bir şey olduğunu daha iyi anlarız. Yürüyemeyen birini gördüğümüz zaman, ayak nimetine sahip olduğumuzu fark ederiz. âmâ birini görmek, gözlerimizin kıymetini düşünmemize sebep olur.
Araba kullanmak, yazı yazmak, öksürmek gibi basit hareketleri yapmak için bile vücudumuzda 7 trilyon hücre harekete geçer. İnsan bedeni çok zeki yaratılmıştır. Harikulâde hareket kabiliyetine sahiptir.
Bedenimizi beslemek, geliştirmek ve ona iyi bakmak zorundayız.
Bedensel zekâmızı geliştirmek için şunları yapmalıyız:
1. Akıllı beslenmeli.
2. Sürekli ve dengeli egzersizler yapmalı.
3. Gereği gibi dinlenmeli, gevşemeli, stresi yönetmeli, bedeni tehlikelere ve hastalıklara karşı korumalı.
4. Bedenin isteklerine esir olmamalı, aksine bedene hükmetmeli. Oruç tutmalı, nefsimize hâkim olmayı öğrenmeliyiz.
Dengeli ve düzenli beslenmeli, hormonlu beslenmeye son vermeli; alkol, uyuşturucu, sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
Cola gibi asitli içeceklerden vazgeçmeli. Aşırı baharatlı, kızartılmış, çok yağlı yiyecekler yememeliyiz.
Rafine şekerle yapılmış tatlılarda mesafeli durmalı.
Sebze ve meyve ile beslenmeyi alışkanlık hâline getirmeli.
Günlük en az yarım saat spor yapmalı. Yürüyüşe çıkmalı. Tabiat içinde gezmeli. Bunları yapamadığımız günlerde ev içinde spor hareketleri yapmalı. Vücudumuzun sağlıklı kalması için itina göstermeliyiz.
Covey şöyle der:
“Fiziksel bakımdan nefsine hâkim olmak ve gelişim temeldir. Aynı zamanda çok somuttur. Bu konuda hemen bir şeyler yapılabilir, doğrudan erişip kontrol edilebilir. Bedenin isteklerine hâkim olup zekâsını güçlendirdikçe beraberindeki bütün olumlu, zihinsel, duygusal ve ruhsal sonuçları ile birlikte uyaranla tepki arasındaki boşluğun genişlediğini de görmeye başlarız.” (s.382)
Ruhumuz bedenimize hâkim olmalı, yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeliyiz.
Bedenimiz iyi bir hizmetkâr, kötü bir efendidir.
Kendimizi daha iyi yönetebiliriz
Hayatı daha bilinçli yaşamak, yeteneklerimizi geliştirmek, farklılıklarımızı keşfetmek ve farklılıklar ortaya koymak elimizde. Mucizeler peşinde koşmamalıyız. Her başarı ilk adımla başlar. Başarılı insanların çoğu, adım adım ilerleyerek zirvelere tırmanmışlardır. Birden bire başarılar ümit etmek yerine, adım adım başarı yolunda ilerlemek gerekir.
“Bütün çocuklar dahi olarak doğar. Her 10 bin çocuktan 9.999’u yetişkinler tarafından hızla ve istemeden dahilikten arındırılır, der Duckminister Fuller. (s.48)
Daniel Golemann, Duygusal Zekâ isimli eserinde, çok çarpıcı bir örnek verir. Amerika’nın en iyi üniversitesi sayılan Harward’ı birincilikle kazanan bir öğrenci, okulu 10 yılda bitirir. öğrenci zeki olmasa okulu birincilikle kazanamaz. Duygularını iyi yönetebilseydi de 10 yılda bitirmezdi. Bu örnek duygusal, ruhsal zekâyı geliştirme ve yönetmenin zihinsel zekâdan daha önemli olduğunu ortaya koyar.
Herkes seçimlerinin ürünüdür. Seçtiğimiz hayat biçiminin sonucu ile karşılaşırız.
Zekâmızı geliştirmek kadar kendimize, ailemize, ülkemize ve insanlara faydalı bir insan olmak için de çaba harcamalıyız.
çalışmayı, öğrenmeyi, doğruluğu, insanları sevmeyi ve onlara saygıyı seçmeliyiz. Hayatın fanidir. İyilik yapalım, iyilik bulalım.
ölüm kapımızı çaldığımız zaman geride ne iz bıraktığımız önemli. Bunu düşünerek yaşamalıyız. O gün hesabımızda ne kadar paramız olduğu, hangi binada oturduğumuz, yazlığımızın olup olmadığı, arabamızın markası ve modelinin önemi yoktur.
O gün ne kadar iyilik yaptığımız, öbür tarafta bizi sevindirecek hangi işler yaptığımız önemlidir.
O günü düşünerek yaşamalıyız.
OLUMLU DüŞüNME SANATI
Faturalarımız ödeyebiliyorsam bir işim var, demektir.
Pantalonum biraz sıkıyorsa aç kalmıyorum, demektir.
Gölgem beni izliyorsa güneş ışığı görüyorum, demektir.
Otobüsten indikten sonra okula kadar yürüdüğüm yolu uzun buluyorsam yürüyebiliyorum, demektir.
Birçok konuda eleştiri yapabiliyor ve bunu başkalarına duyurabiliyorsam konuşma özgürlüğüm var, demektir.
Komşumun gürültüsünden rahatsız oluyorsam duyabiliyorum, demektir.
Akan pencereyi değiştirmem, çatıyı onarmam gerekiyorsa evim var, demektir.
Doğal gaz faturası yüksek geliyorsa ısınabiliyorum, demektir.
Yığınla yıkanacak ve ütülenecek çamaşırım varsa giyeceğim var, demektir.
çalar saatim var ve sabahın seherinde çalıyorsa yaşıyorum, demektir.
Evimde davet sonrası temizlemek için saatlerce çalışmak gerekiyorsa dostlarım var, demektir.
Bütün bu nimetlerin farkında isem mutluyum, demektir.
(Ali Erkan Kavaklı - www.alierkankavkli.org)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.