Tembellik ve Zekiliğin geni var mı?

Tembellik ve Zekiliğin geni var mı?
Eğitimci-yazar Ali Erkan Kavaklı, tembellik ve zekiliğin genlerinin olup olmadığını araştırdı.

TEMBELLİK VE ZEKİLİĞİN GENİ YOK?

Her şey senin tercihine bağlı
Tabiat bilimcisi ve filozof, biyolog ve beyin araştırıcısı Prof. Gerald Hüther, uzun zamandır beynin sırları ile meşgul. Laboratuarda uzun yıllardır araştırmalar yapıyor. Sınırı geçenlerden biri. Thüringen’de biyoloji okuyan Hüther, beyin araştırmalarında sınırlamalar ile karşılaşınca 1979 yılında beyin oyunları ile sahte vize ve pasaport üreterek Batı Almanya’ya geçti. Göttingen Üniversitesinde çalışmaya başladı. Başkaları ile boğuşmak yerine bir şeyler bulmak için savaştı.

“Ruhbilim olmayınca bir sonuca ulaşmak imkânsız, diyor. Buna rağmen beynin kıvrımlarını araştırırken buldukları ilgi çekici, ama beynin bölümlerini incelemek ve araştırmakla beynin fonksiyonlarını analiz etmek ve anlamak mümkün değil. Medya, beyin araştırmalarına memnuniyetle yer veriyor:

“Beyin güçlü endorfin ve beyinde bulunan serotonini fazla miktarda salgıladığı zaman insanlar mutlu oluyor, hipokamp öğrenmeyi sağlıyor, Amigdala duygularımızı yönetiyor vs. Birçok insan buna inanıyor.

Ama tembellik, bağımlılık, bencillik ve egoistlik geninin bulunduğuna dair inançlar yaygınlaşsa bile böyle bir şey yok. Bu unutulmalı.” Prof. Hüther, Biologie der Angst (Korku Biyolojisi), Bedienungsanleitung für ein menschliches Gehirn (İnsan Beynin Kullanma Yolları), Sevginin Evrimi isimli kitapları yazdı.

Doğuştan itibaren insanın öğrenme biçimini gözlemledi. Sesleri ve müziği duyuyoruz, çalışma ve dinlenmeyi yapılandırıyoruz, stresi hissediyoruz ve bunlarla karışlaşmak için teknik denemeler yapıyoruz. Ama endişelerimiz için genetik kalıtım hücresi yok. Yavrusunu doğuran anne fare, onu diğerleri arasında saldığı zaman yavru ne yapacağını bilmiyor, sosyalleşmeyi bilmiyor.

Prof. Hüther, öğrenmenin temel prensiplerini şöyle ifade ediyor: “1. Tecrübelerin değerini çok az önemsiyoruz. Duygusallık ve içten katılma olmadan öğrenme olmaz. Beyin öğrenmeye hazır değilse nasıl öğrenebiliriz?” Böyle durumlarda bilgisayar programları da çok az yardımcı olur.

2. Öğrenmek, destekleyici değil, şaşırtıcı. Eğer beyindeki sistem hazırsa yeni şeyleri doğru ve hızlı öğreniriz. Dikkat, problemin çözümünü öğrenmeye, korkuyu yenmeye yardım eder.

3. Bir şey bizi duygusal olarak ilgilendirmiyorsa beyin öğrenmez. Ancak büyük bir emek ve devamlı tekrarlarla öğrenmek mümkün, o da çabucak unutulur. 4. Eğer stres büyükse kesinlikle öğrenemeyiz. Bu durumda beyin, beyindeki temel tehlike programını harekete geçirir, tehlike karşısında nasıl kaçacağımızı veya düşmana nasıl saldıracağımızı düşünmeye başlarız. Stres halinde beyin yaratıcı değildir.

Bu durum, bizi motive etmeden, korkuya dayalı öğrenmeyi esas alan okul sisteminin başarısız olacağı gerçeğine götürür.”

Biyoloji, fiziğe göre yeni bir bilim dalı. Paradigma değiştirmenin eşiğinde. Darvin’in güçlü olan hayatta kalır, hayat mücadeledir, tezini araştıran Prof. Hüther, Darvin’in tezini şu sorularla çürütüyor:

“Bütün mesele, ayakta kalmak için rakipleri ile mücadele ise çiftleri, aileyi, grupları, insanların birlikte yaşama duygularını nasıl açıklayabiliriz?” Sosyal şeref, bir başka ifadeyle aşk, evrimin rast gele doğurduğu bir şey değil, aksine insan beyninin gelişimi sonucu doğan bir duygudur, diyerek biyolojide paradigma değişimine katkıda bulunuyor Prof. Hüther.

Prof. Gerhald Hüther’in araştırmalarından şu yargılara varmak mümkün: Her şey duygusal algılamalara bağlı. İstersen çalışkanlığı istersen tembelliği seçersin. İstersen başarıyı, istersen yenilgiyi tercih edersin. İstersen iyilik yapmayı, istersen kötülüğü seçersin. İstersen çalışmayı zevk ve eğlence kabul edersin. İstersen iyilik yapmaktan ve başkalarına yardım etmekten zevk alırsın, istersen yan gelip yatmaktan ve bencillikten. Her şey senin ahlâk ve anlayışına bağlı. İnsanlara faydalı ve iyi bir insan olmak için tercihlerine dikkat et. Çalışmayı tercih et. En iyi eğlencedir. Her eğlence can sıkar, ama bir hedefe ulaşmak için çalışmak, insanı mutlu eder. Kendine güzel bir hedef seç ve çalışmaya koyul.

Öğrenmeyi seç. Öğrenmek insana mutluluk verir. İnsan merak sahibidir. Merak, ilmin hocasıdır. Sadece insan beyni öğrenme kabiliyetiyle yaratılmıştır. Sadece insanların kurduğu medeniyetler vardır. Kediler medeniyeti yoktur. Onun için öğrenmek insana mahsustur ve insana mutluluk verir. Yeni bilgiler öğrendiğimiz zaman, beynimiz dopamin, endofrin ve serotonin gibi mutluluk veren sıvılar salgılar ve bizi mutlu eder.

Bilgiyi seç. Bilgi insanı yükseltir. Toplunun üst tabakasındaki saygı gören insanlar hep okumuş, bilgi sahibi olmuş kimselerdir. Rabbimiz bile Kur’an’da, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu, buyurur. Bilenlerin üstün olduğunu ifade eder. Sevgili Peygamberimiz (sav) bizi bilgiyi ve öğrenmeyi tavsiye eder. Şöyle buyurur:

“İki günü birbirine denk olan zarardadır.” “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin. İlim Çin’de de olsa gidip öğrenin.” Başarıyı seç. Dünyada başarısız ve işe yaramayan çok insan var. Kimse dönüp onların yüzüne bakmaz. Ama iş başarmak, bir işe yaramak, yetenekleriyle bir eser ortaya koymak insanı mutlu eder. Başarılı insanlar hep el üstünde tutulur, itibar görürler, hem kendilerine hem de başkalarına faydaları dokunur.

İyilik yapmayı ve yardımseverliği seç. Çünkü iyilik yaptığın insanların gönlünde mutluluk çiçekleri açar. O güzel çiçeklerin kokuları, senin burnuna kadar gelir. O çiçeklerin renk cümbüşü, gözünde mutluluk pırıltıları oluşturur. İnsan tek başına başarılı olabilir, ama mutlu olamaz. Mutluluk, bizim dostlarımızla paylaştığımız en güzel duygudur ve paylaştıkça artar. İyilik yaparsak dostlarımız ve dolayısıyla da mutluluğumuz çoğalır.

Vicdanlı olmayı seç. Vicdan ruhsal zekânın yansımasıdır. Vicdan, ruhunun tuttuğu terazidir. Adaletli olmak, hak yememek, haksızlıklara karşı çıkmak, mazlumdan yana olmak, zayıf ve güçsüzlere yardım etmek insanı mutlu eder.

İyilik yapmak, vicdanlı olmak, insanlara faydalı ve yardımcı olmak, insanın iç dünyasını zenginleştirir, dostlarımızı çoğaltır. İyilik yapmak ve gönül kazanmak, mutluluğa açılan kapıdır.

Bizi yaratan Allah da iyilik yapmayı ve iyilik yapanları çok seviyor. Biz ona hiçbir hizmette bulunmadığımız halde o bizi yoktan yarattı; el, ayak, göz, kulak, beyin, kalp gibi organlar verdi. Dünyamızı bir beşik gibi döşedi, Güneş ile bizi ısıttı ve aydınlattı, Ay’la gecemizi neşelendirdi, yıldızlarla gökyüzünü süsledi. Deniz ve karada sayısız yiyecek ve içecek verdi. Gökten yağmur indirdi, yerde bitkileri bitirdi. Elsiz ipekböceğinin eliyle bizi giydiriyor, zehirli bir böceğin eliyle tatlı bal yediriyor. Bu iyiliklere teşekkür eder, ona dua ve ibadet edersek, ebedî cennette, sonsuz iyilikler yapacağını vaat ediyor.

İyilik yapmak Rabbimizin âdetidir. İyilik yapalım, iyilik bulalım. İyilik yapmayı seçelim, mutlu olmayı tercih edelim.

ALİ ERKAN KAVAKLI

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.