'Bankaların işadamı ve sanayiciye bakışı değişmeli'

Baş, "Özellikle bankaların krizi atlatmaya çalışan reel sektöre karşı biraz daha esnek olması gerekiyor. Konut, otomobil ve ihtiyaç başlıkları altındaki kredi taleplerine gösterilen kolaylık, işletmesini yeniden ayağa kaldırmak isteyen firmalara da sağlanmalıdır. Tefeciye mahkum olan işadamlarının arttığı bir ülkede sağlıklı ekonomiden bahsedilemez." dedi.

Bankaların, kredi türlerinden başlayarak, kullanılan bölge ve istenen teminatlara kadar bir çok unsurda çifte standart uyguladığını, bunun da krizden çıkış sürecini olumsuz etkilediğini bildiren ATO Başkanı Şaban Baş, İstanbul dışındaki tüm illerin bu yaklaşımdan olumsuz etkilendiğini ifade etti.

Kredi kullanım koşullarının bile diğer illerde farklılıklar gösterdiğini vurgulayan Şaban Baş, "Bankaların genel müdürlükleri, İstanbul'daki büyük işletmelere kredi desteği sunarken, aynı durumdaki Anadolu'nun herhangi bir bölgesinde faaliyet gösteren firmalara ise teminattan başlayıp, kredi miktarına, hatta vadesine kadarki her ayrıntıda güçlüklerle karşılaşıyor. Bu durum, kredi olanaklarından daha azami şekilde yararlanmak isteyen çok sayıdaki firmanın merkezini büyük metropollere taşımasına da neden olmaktadır. Oysa ekonomik krizin yaşattığı olumsuz koşullar sadece metropollerde değil, Türkiye'nin her köşesinde yaşanmıştır ve etkileri azalsa da yaşanmaya devam etmektedir. Bankaların yönetim kurulu başkanları ve genel müdürlerinin Anadolu'ya bu gözle bakarak kredi musluklarını krizin etkilerinden kurtulma çabasındaki Anadolu işletmelerine yönlendirmelerini bekliyoruz. Banka yetkilileri Anadolu'ya negatif bakış yerine pozitif ayrımcılık anlayışıyla yaklaşmalı ve bu illerdeki şubelerinin kredi kullandırımında işadamlarına uyguladıkları aşırı bürokrasinin azaltılmasını sağlamalıdırlar." diye konuştu.

Kredi standartlarının firma ve bölge ayrımı yapılmaksızın her kesime eşit şekilde uygulanması gerektiğine işaret eden Şabaş Baş, şu açıklamalarda bulundu: "Türkiye'nin ekonomik krizden güçlü şekilde çıkabilmesindeki en önemli unsur hiç kuşkusuz bankalardır. Bankaların, özellikle krizin başlangıç döneminde, yeni kredi açmamalarının yanı sıra, eskiden kullandırdıkları kredileri geri çağırdıklarına ve iş dünyası için büyük önem taşıyan teminat mektubu konusunda da kısıtlamalar getirdiklerine tanık olduk. Oysa şimdi o dönemlerin geride kalmasına karşın bankaların uygulamaları yine aynı. Merkez Bankası Adana Şubesi'nde 3.5 milyar dolar tutarındaki para ekonomiye kazandırılmayı bekliyor. Sadece Adana'da değil diğer illerde de durum aynı ve bu illerdeki bankalarda bulunan milyarlarca dolar mevduat, yatırımlara, ekonomiye kazandırılmayı bekliyor. Ama banka reklamlarına baktığımızda, tüm çağrıların maalesef otomobil, konut ve ihtiyaç gibi tüketimi tetikleyecek lokal gruplara yönelik olduğunu görüyoruz. Bu dönemde aynı bankaların krizden kurtulma mücadelesi veren, işletmesini ayakta tutmaya, işçisinin evine ekmek götürmesini devam ettirmeye çalışan işadamına her türlü güçlüğü çıkarması ise son derece üzücü. Teminat mektubu sıkıntısını aşan firmalar önce kredi miktarı, ardından faiz oranı ve vade gibi çok sayıda engelle karşılaşıyor ve sonuçta da büyük bölümü pes ederek ihtiyaç duydukları kaynağı sağlayabilmek için tefecilik sistemi gibi kayıtdışı yollara başvurabiliyor. Böylesine bir ortamda, yatırımını, emeğini korumaya çalışan, böylelikle de Türk ekonomisine ve istihdamına katkıda bulunan işadamlarına reva görülen durum hiç hoş değil. Bankaların bölge ve firma ayrımcılığı yaptığı bir ülkede ekonomik krizin sağlıklı bir şekilde atlatılmasından söz edilemeyeceği ortadadır. İşadamlarını tefecilik sistemine boğdurmaya yönelik bu sistem, sorunun etrafında dans etmekten başka birşey değildir."

(CİHAN)