'Şirketleri ortaklarına devretmiyoruz'

'Şirketleri ortaklarına devretmiyoruz'
TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, fon bünyesindeki şirketlerin yönetimine eski hakim ortakların dahil edilmesinin yeni bir şey olmadığını söyledi. Yeni olanın daha fazla etkin tahsilat için borçluya 'optimal fırsat' vermek olduğunu söyledi. Gül, "Şirketler bi

Şubat başında, Ahmet Ertürk'ten boşalan TMSF Başkanlığı koltuğuna oturan Şakir Ercan Gül, ilk basın toplantısını gerçekleştirdi. Gül, 6 yıldır TMSF'de ikinci başkan olarak görev yapıyordu. Avrupa ve ABD'de pak çok bankaya devletin el koyduğu ekonomik kriz döneminde Türkiye'de böyle bir durum yaşanmadığına dikkat çekti. Bu durumu finansal sistemin 'sıhhate' kavuşmasının yansıması olarak gören Gül, "Ekonomi yönetiminin, siyasetin aldığı tedbirlerle bu dönemi atlattık. Ekonomik daralmanın yüzde 6 olduğu bir dönemde bile sisteme banka almadık." dedi. 

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gül, kamu alacaklarını tahsil için şimdiye kadar attıkları adımları olumlu yönde geliştirmeye çalıştıklarını anlattı. Bu çerçevede bir gazete yer alan , 'artık bütün şirketleri hakim ortaklara verdikleri' yönündeki habere açıklık getirdi. "Böyle bir çalışmamız yok." diyen Gül, zaten bir süredir şirketler kendi denetimlerinde olmak üzere hakim ortakları da yönetime kattıklarını söyledi.

TMSF Başkanı, "Şirketler bizim denetimimizde olmak üzere hakim ortakları yönetime katıyoruz. Geçmişte de yaptığımız bu. Zamanla yapılan işlerin daha iyi olması için daha etkin nasıl olabiliriz sorusuna cevap verebilmek içinyeni protokol anlayışları geliştiriyoruz. Bundaki amacımız, biricisi, amme alcağını maksimum şekilde yapmak, ikincisi borçluya borcunu ödemek için optimal fırsat vermek. Herkesin memnun olacağı formüller arıyoruz." diye konuştu.

Kendileri ile masaya oturan, borcun ödenmesi konusunda fikri olan herkesle konuştuklarını, kimseye ayrımı yapmadıklarını belirten Gül, "Adaletli davranmaya çalışıyoruz. Yüzde 100 başarılımmıyız bilemiyoruz ama iyi niyetliyiz." ifadelerini kullandı. Bununla birlikte bazı borçluların iyi niyetlerini istismar ettiğini kaydeden TMSF Başkanı şöyle konuştu:

"Malesef bazı borçlular bunları istismar ettiler. Geçmişte istismar etmiş olmaları bunlara yol yok anlamında söylemiyoruz. İstismardan vaz geçmeleri durumunda rasyonalite, hakkaniyet çerçevesinde çıkış yolu göstereceğiz ya da onlar bize sunacak biz de en doğrusunu yapmaya çalışacağız. Uzun süreli protokol yapılıyor. Bazıları taksit vadeleri gelince ödeyemiyor; kimi krizi gerekçe gösteriyor, kimi yeni atılımlar yapıyorum, ileride daha yüksek teminatlı karşılık göstereceğim diyor. Bunların içinde haklı olanlar var, olmayanlar var. Çabamız alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkiyi kamu vicdanına uygun şekilde kurmak üzerine."

BU YUMUŞAKLIK DEĞİL, AMAÇ DAHA ETKİN TAHSİLAT 
TMSF Başkanı Gül, bahsettiği açılımla geçmiş döneme nazaran 'daha yumuşak bir tavır mı alınacağı yönündeki soruya şu cevabı verdi:

"Yeni prootokol ilişkilerini yumuşak ve sert tam olarak açıklamıyor. 6 senedir buradaydım. Bu yaşayarak öğrenilen bir şey. Gelecekte prtokoller daha etkin nasıl olur diye yaptığımız bir şey. Geçmiş mukayesesi değil. Yapılan protokol işlemiyor. İşlemesi için ne yapabiliriz? Evet size açığız, bu manada yumuşaklık ama rasyonel tekliflere açığız. Yoksa geçmiş ile bugün arasında böyle bir mukayase yok."

Gül'ün bazı gruplarla yapılan protokollerin neden işlemediği ile ilgili sorulan soruya cevabı da şöyle oldu:

"Nedenleri çeşitli. Bazı sektörler itibarıyla yaratılan katma değerin düşük olması; mesela tekstil. Borç ödeme noktasında şirketler etkin olamıyor. Hakim ortakların ötelemeye yönelik girişimleri var. Maksat, alacağımızı tahsil etmek. Ekonomiye o bölgeye zarar vermemesine de dikkat etmek. Önemli dışsal etkiler yapan şeyler var. Filin züccaciye dükkanına girmesi gibi yapamayız. Bu dışsal etkileri düşünerek yapıyoruz. Bu her işletmede farklıdır."

TAHSİLAT PERFORMANSI IMF'Yİ BİLE ŞAŞIRTTI
Her grup ile farklı protokol yapılması bazılarının iskontolarının yüksek olduğu yönündeki eleştirileri haksız bulan TMSF Başkanı, fonun sisteminin esas olarak bankacılık takip mekanizması üzerine kurulduğuna dikkat çekti. Dolayısıyla ilk olarak teminat-borç dengesine baktıklarını, borcun ödenebilirliğini kontrol ettiklerini belirtti. Sistemin doğru işlediğini de şöyle savundu:

"2004'e kadar 22 banka TMSF'ye intikal etmiş ve 1,5 milyar dolar tahsilat yapılmış. Bunun önemli kısmı senetlerin iadesi yani 800 milyon dolar civarında nakit tahsilat var. O günden bu yana 14 milyar dolar tahsilat yaptık, brüt olarak. Net olarak 10 milyar dolar. Hazine'ye intikal ettirdiğimiz paranın 8 milyar doları nakittir. 4-5 milyar doları Maliye'ye aktardık, vergi dolayısıyla. Yaklaşık 15 milyar dolar kamuya aktardık. Ne kadar önemli bir değeri kamuya aktardığımızı, ne kadar önemli bir performans gösterdiğimizin göstergesidir bu. Tahsilat performansı IMF'yi bile şaşırttı. O günkü şartlar itibarıyla biz de bu kadar para tahsil edeceğimizi düşünmüyorduk. Tabi bunda ekonomik istikrar, güçlü yetkilendirilmiş TMSF, varlık fiyatlarının çok büyük yukarı çıkması etkili oldu. Kriz ile birlikte bizin satış rakamlarımız da tökezlemeye başladı. Keşke 2005-2006'daki satış rakamlarına ulaşabilsek. Burada ekonomik ve siyasi istikrar çok önemli. Bundan sonraki süreçte tahsil kabiliyeti azalacak. Alacaklar yaşladıkça tahsil kabiliyetini azaltır."

(CİHAN)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.