Takıntılı mısınız?

Takıntılı mısınız?
''Kimine kirlendiği hissi gelir, mutlaka gidip temizlenmek ihtiyacı duyar. Kiminin kafasına, çocuğuna zarar vereceği endişesi saplanır. Kimi günah şeyler düşünme veya günah sözler söyleme arzusunu aklından çıkaramaz.'' İşte beynin davetsiz misafiri tak

NP Grup ve İDER Vakfı işbirliği ile NPSİTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi “Bilgilendirme Toplantıları”na halk arasında “Takıntı” olarak bilinen Obsesif Kompülsif Bozukluk” ile devam ediyor. Her hafta Cumartesi günleri saat 14.00 de hastane binası Prof. Dr. Rasim Adasal konferans salonunda gerçekleşen ücretsiz bilgilendirme toplantılarının bu haftaki konusu Obsesif Kompülsif Bozukluk (Takıntılar) olacak. Yoğun katılımı olan toplantılar interaktif gerçekleşiyor. Programa katılanlar bu konuda tüm sorularını sorma fırsatı buluyorlar.

TAKINTI HASTALIĞI ÇOK ACI VERİR
Dr. Oğuz Tan “Takıntı hastalığının hakikaten insana büyük acı verdiğini ve dayanılması zor bir hastalık” olduğunu belirtti.

HAYAT YAŞANMAZ HALE GELİYOR
Hastane Başhekimi Doç. Dr. Ahmet Şengül de; “Takıntı konusunda yaşanan örnekler milyonda bir karşılaşılan istisnai vakalar değil, hepimizin her gün karşılaştığımız tablolardır” dedi. Şengül konuyla ilgili değerlendirmesinde, “Bu rahatsızlığın genelde saklandığı için aramızda yaşayan takıntılıların yeterince farkına varmadığımızı ancak bu kişilerin büyük acılar içinde yaşadıklarını ve çoğunun hayatının yaşanmaz hale geldiğini” vurguladı.

TAKINTI NEDİR?
Obsesyon (saplantı-takıntı) insanın aklına istenmeden, elinde olmadan gelen rahatsız edici düşüncelerdir. Bu düşünceler geldiği zaman kişide büyük bir sıkıntı oluşur ve kişi bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için bazı uygunsuz ve kendini yapmaktan alıkoyamadığı ve saçma bulduğu yineleyici hareketler yapmaya başlar. Bu hareketlere de kompülsiyon (zorlantı) adı verilir. Mesela kirlilik düşünceleri olan kişilerin sık sık ellerini yıkaması kompülsiyona bir örnektir. Bu düşünceler ve eylemlerin zamanla şiddeti artar ve kişinin günlük hayatının büyük bir kısmını işgal etmeye başlar. Sonuçta kişinin işlevselliği önemli ölçüde etkilenir ve bu durum tedavisi şart olan bir hastalık haline gelir.

TAKINTININ GÖRÜLME SIKLIĞI
Takıntı hastalığının görülme sıklığı yüzde iki buçuktur. Yani her 1000 kişiden 25’i, hayatında en az bir dönem takıntı hastalığı geçirmiş veya halen geçirmektedir. Buna göre İstanbul’da 250 bin, Türkiye’de yaklaşık 2 milyon, dünyada 150 milyon takıntı hastası vardır.

BEYNİN DAVETSİZ MİSAFİRİ
‘Takıntılar’ adında bir de kitabı bulunan Dr. Oğuz Tan, “İnsan zihninin düşman başına özelliklerinden birinin takıntı olduğunu söyledi. Bu durumu” Aklımıza bir düşünce veya hayal gelir, oturur, bir türlü kalkmaz oradan. Ne yaparsak yapalım, oradadır o düşünce veya hayal. Kafa bozuk plak gibi takılır kalır aynı yerde” şeklinde tanımlayan Tan, “Net bir tarif yaparsak; takıntı: İstenmeden gelen, sıkıntı verici, tekrarlayıcı ve sürekli düşünce, dürtü veya hayallerdir” diyor.

TAKINTI BELİRTİLERİ
Takıntı yaşayanların kimine kirlendiği hissi gelir, mutlaka gidip temizlenmek ihtiyacı duyar. Kiminin kafasına, çocuğuna zarar vereceği endişesi saplanır. Kimi günah şeyler düşünme veya günah sözler söyleme arzusunu aklından çıkaramaz. örnekler çoğaltılabilir. Dikkat ederseniz bu düşünce, dürtü ve hayaller daima istenmeden gelir, sıkıntı vericidir, tekrarlayıcıdır.

EN MEŞHURU TEMİZLİK TAKINTISI
En 'meşhur' takıntı türü temizlik takıntılarıdır diyen Dr. Oğuz Tan şöyle devam ediyor: “Herhalde hepimizin pislik korkusuyla yaşayan yakınlarımız vardır. Dakika başı musluğa koşanlar, banyodan çıkmak bilmeyenler, tuvalet sonrası tahareti yarım saat sürenler herkesin sanıyorum aşinasıdır.”

KAFA HİÇ RAHAT DEĞİLDİR
Temizlik takıntıları olan kişiler ellerini iyi yıkayıp yıkamadıklarını, kirli bir şeye, her türlü eşya, hayvan, metal, yiyecek, yağ, cam kırığı, yün, kumaş, mürekkep, gazeteye değip değmediklerini, elbiselerinde bir leke olup olmadığını, en son kimle tokalaştıklarını, bir taraflarını bir vücut salgısı (kan, idrar, dışkı, tükürük, ter...) bulaşıp bulaşmadığını düşünüp dururlar. Kalkıp orasını burasını yıkamayanın bile kafası hiç rahat değildir.

ARTIK ÇARESİ VAR
Toplantıda konuşacak olan Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuz Tan “Psikiyatri hekimlerine başvuran hastalar arasında takıntılıların önemli bir yekun teşkil ettiğini” dile getirdi. Tan “eskiden takıntı hastalığına kolay kolay düzelmeyen, kişiye ömrü boyunca acı çektiren iflah olmaz bir musibet gözüyle bakıldığını” anlattı. Tan “80’li yıllardan itibaren keşfedilen yeni ilaçlar ve psikoterapi tekniklerindeki ilerlemeler sayesinde, takıntı hastalığı mezara kadar kişiyle gelen bir bela olmaktan çıktı. Artık en ağır vakalarda bile büyük başarılar kazanılıyor” dedi.

(Engin Kaşdaş-habervaktim)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.