Bu maşayı kim tutuyor?

Bu maşayı kim tutuyor?
Ambarlarda bekletilen pirincin, buğdayın neden olduğu şok fiyat artışları spekülatörleri de aşan bir durum mu? Spekülatörler maşa olarak kullanılıyorsa bu maşayı kim tutuyor? Bu şüpheli müdahaleyle allak bullak olan gıda piyasası nasıl düzelecek? Türki

Pankobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk; küresel ekonomik kriz endişelerinin uluslararası kuruluşların en yetkili ağızlarının artan gıda fiyatları konusunda yaptıkları açıklamalarla bir anda dikkatlerin gıda krizine çevrilmesine neden olduğunu belirtti. Söz konusu açıklamaların abartılı olmakla birlikte; kısa sürede 37 ülkede protesto, isyan ve yağmalama gibi eylemlerin gerçekleşmesi, 20 ülkenin acil önlem olarak bazı gıda maddelerinin fiyatını dondurması, bazı ülkelerin ihracatı yasaklaması, Haiti’de yağmalama ve ölümlü olaylar neticesinde hükümetin istifası gibi gelişmeler düşünüldüğünde meselenin ciddiyeti açısından belki de gerekli olduğunu ifade etti.

çöZüM NEREDEN GEçİYOR?
Pankobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, çözümün tüketmemekten değil, daha çok üretmekten ve daha çok üretmenin yollarını bulmaktan geçtiğini kaydeden Konuk, piyasalarda tarımsal ürünlerdeki fiyat artışının son bir yılda tarımda yüzde 40, süt ürünlerinde yüzde 82 olduğunu, ancak panik havasını doğuran durumun son üç haftada gerçekleşen ortalama yüzde 20’lik, bazı ürünlerde yüzde 100’leri aşan artışlar olduğunu vurguladı.

FARKLI GöRüŞLERİN NEDENLERİ
Konuk, gıda krizinin nedenleri konusunda ortaya atılan farklı görüşleri de şöyle özetledi: Küresel ısınma ve sera gazları salınımı ile bozulan karbon dengesi nedeniyle yaşanan kuraklık sonucunda tarımsal üretimdeki azalma, tarım alanlarındaki daralma, küresel ekonomik kriz beklentisi nedeniyle finanstan çekilen fonların spekülatif amaçlı olarak emtiaya yatırım yapması, dünyanın en fazla nüfusuna sahip 2 ülkesi olan çin ve Hindistan’ın artan refah seviyesinin getirmiş olduğu beslenme alışkanlıklarındaki değişim, nnormal miktarda yükselen petrol fiyatları nedeniyle gelişmiş ülkelerin petrole alternatif olarak tarım ürünlerini biyoyakıt hammaddesi olarak kullanması nedeniyle arzın daralması.”

GELİŞMİŞ üLKELERİN SİNSİ PLANLARI
Hiçbir yetkilinin, gelişmiş ülkelerin genetiği değiştirilmiş ürünlerle ve ekonomik avantajlarını da kullanarak rekabet güçlerini arttırmaları ve bunun sonucunda da oluşan üretim fazlalarını gelişmekte olan ülkelere çok ucuz fiyatlarla vererek dünyadaki tarımsal üretim alanlarını daraltmalarının ve dünyanın üretim dengelerini bozmalarının da bugün gelinen noktada etkili olduğundan bahsetmediğine dikkat çeken Konuk, pirinç fiyatlarındaki artışla ülkemizde de gıda krizi endişesinin hissedilmeye başlandığına, bu endişenin küresel endişeyle eş zamanlı olmasının da küresel dalgalanmalara ne kadar açık olduğumuzun bir göstergesi olduğuna dikkat çekti.

MESELE PİRİNç ALMAMAKLA çöZüLECEK BİR MESELE DEĞİL
Kuraklık, spekülatörlerin para kazanma hırsı ve biyoyakıt üretimi gibi küresel gıda krizinin nedenleri ile ülkemizin bazı gerçeklerinin örtüşmediğini belirten Konuk, “örneğin pirinç fiyatlarındaki artışın biyoyakıtlara bağlanması son derece yanlıştır. çünkü pirinç bir biyoyakıt hammaddesi değildir. Bununla birlikte ülkemizde gıda maddelerindeki fiyat artışı sadece dünyadaki gelişmelerle ve bunların gerekçeleri ile izah edilebilecek ve çözümü küresel çözüme bağlı bir mesele değildir. Bu mesele birkaç gün pirinç almamakla çözülebilecek kadar basit bir mesele de değildir” dedi.

TüRKİYE’DEKİ MESELE üRETİM MESELESİDİR!
Türkiye’nin son on beş yılda tarımda net ihracatçı ülkeden net ithalatçı ülke haline geldiğinin altını çizen Konuk, Türkiye’nin yeniden net ihracatçı ülke konumuna geçecek kapasiteye sahip olduğunu kaydederek esas meselenin üretim meselesi olduğuna şöyle dikkat çekti: “Kazanamayan çiftçi üretim yapmaktan vazgeçmekte, üretimi arttıracak yatırımları yapmamakta, yapamamaktadır. Hatta tarımla uğraşan şirketler yatırımlarını ve üretim alanlarını daha ucuza üretebilecekleri ülkelere kaydırmakta bu da Türk tarımının gelişimine sekte vurmaktadır.”

Krizin nedenlerinin ulusal ölçekte doğru analiz edilmesi gerektiğini belirten Konuk, nedenleri şu başlıklar altında sıraladı:

TARIMSAL üRETİMİN AZALMASI
Her ne kadar kuraklık ve taban sularının çekilmesi nedenleriyle tarımsal üretimde bir azalma söz konusu olduysa da sorunun bir diğer nedeni de ucuz ithalat gerekçesiyle üretimin desteklenmemesi, son yıla kadar ürün sübvansiyonu yerine toprak varlığını destekleyen DGD uygulaması, artan girdi maliyetlerine karşılık ürün fiyatlarının değişmemesi gibi nedenlerle üretimin cazibesini yitirmesi de tarımsal üretimimizin son yıllardaki azalmasının nedenleridir.

GIDADAKİ KRİZİN KAYNAĞI
Spekülatörlerin kuraklığı da bahane ederek fiyatları arttırma istekleri nedeniyle piyasaya mal vermemeleri yüzünden fiyatların yükselmesi mümkünse de tarımsal üretimdeki azalma ve ithalatla gıda ihtiyaçlarının karşılanması eğilimi bu spekülatif hareketlere maruz kalmamızın en önemli sebebidir. Gıda gibi yaşamsal ihtiyacın önemli kısmını uluslararası piyasalardan karşılayan bir ülkenin, uluslararası dalgalanma ve krizlerin etkisine maruz kalması da zaten kaçınılmazdır.

AçLIK KORKUSU YAŞAMAMAK İçİN NE YAPMALI?
Sorumluluğu ve suçu tarım sektörüne yüklemeden, bir suçlu icat etmeden veya aramadan, gelecekte de ülkemizin açlık korkusu, gıda güvenliği endişelerini bir daha yaşamasını şimdiden önlemek için bu krizin bir fırsata dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayan Konuk, kalıcı çözümlerin ortaya konma zamanı geldiğini belirtti. Uzun süre dünyayı etkileme ihtimali de olan bu krizin ancak ülkemizin yeniden üretimi tercih etmesiyle avantaja çevrilebileceğini vurgulayan Konuk, bu çerçevede alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

üretimin cazibesini ortadan kaldıran en önemli maliyet kalemleri olan mazot, gübre, ilaç, tohum, elektrik ve sulama bedelleri dünya ile aynı düzeye çekilerek Türk tarımının rekabet gücü arttırılmalıdır.

Tarımsal desteklemede verimi arttırmaya yönelik ürün sübvansiyonu esas alınmalı, arazi yerine üretim desteklenmelidir.

Tohum ve toprak ıslahı çalışmaları süratle yapılarak birim alandan daha yüksek verim alınması sağlanmalıdır.

Verimliliği arttıracak büyüklüğün yakalanması için arazi bölünmelerini önleyecek teşvik tedbirleri geliştirilmelidir.

Topraklarımızın kalitesini koruyacak şekilde sulama eğitiminin çiftçiye verilmesinin yanı sıra, suyun hem daha tasarruflu hem de vahşi sulamanın zararlarını ortadan kaldıracak yeni sulama teknikleri konusunda desteklenmesi ve teşvik edilmesi önemlidir.

Yüksek nitelikli tarımsal sanayinin bölgesel üretim avantajları da düşünülerek ülke genelinde yaygınlaşması teşvik edilmelidir.

Tarımda planlı üretime yönelik sözleşmeli tarım desteklenmelidir. Bu hem tarımsal sanayinin üretim güvenliği açısından hem de çiftçinin arz güvenliği açısından önemlidir.

üRETİM ARTMAZSA NE OLUR?
Açıklamasında, ülkemiz tarım üretiminin arttırılarak dış kaynaklı kriz ve dalgalanmalardan, küresel etkilerden ülkemizin korunması için kısa ve uzun dönemde gıda ve tarımsal arz güvenliğimizi sağlayacak tedbirlerin alınmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Recep Konuk, aksi taktirde buğday, pirinç, bakliyat, sıvı yağ ve son olarak et fiyatlarında başlayan fiyat artışlarının diğer ürünlerin fiyatını da tetikleyeceğini belirtti.

Engin Kaşdaş-habervaktim

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.